27 Haziran 2022 Pazartesi

mevzu: adil rekabetçi fiyat

Fiyatlara nasıl karar verdiğimi paylaşmak istedim. Mesaj yazan oldu. Tebrik eden de oldu, kötü yazan da. Yazıp silip sonra dayanamayıp tekrar yazıp silen :) Baya ağır yazan biri oldu, sağolsun. Pekü. Buradan cevap vereyim.

Yurtdışındaki aletlerin aynısını burada daha ucuza imal etme şansımız yok. Bir tek benim değil, kimsenin. Dakikada onlarca tel büken, bıçak kesen, ağız açan robotik makinalar olmadığı sürece onların tasarımlarını onlardan daha ucuza üretemeyiz. Adamlar bile gidip Çin'de, Endonezya'da üretiyor. Kopya çekmek gibi düşünün, kopya çektiğinden daha yüksek not alamazsın ya, onun gibi.

Bir şeyde anlaşalım, bu hayatta emeğin kısa yolu yok. Yepyeni tasarım gerek.

Her şeyden önce, yani daha elime kalem almadan hedef fiyat belirliyorum. Bu ürünün fiyatı ne olmalı da:

  • Kaliteden taviz vermemeli (ucuz yapacağız diye uyduruk olmasın)
  • Türkiye'de şartlarımıza uymalı (bizdeki toprak fena, kompost yok, alışkanlıklar değişmiyor)
  • Herkes için ulaşılabilir bir fiyat olmalı. Pahalı olabilir, ancak zorlayıp alınmayacak bir fiyat olmamalı.
  • Öyle bir ürün olmalı ki her 2 yılda bir kırılmasın, bozulmasın. Güvenmeliyim.
  • Söküp tamir edebilmeli - parçası değişmeli.

Yukarıda yazdıklarım tecrübeden geliyor. Kalitesiz ürünü uzun uzun izah etmeye gerek yok herhalde. Ucuz mal alacak kadar zengin değilim demiş birileri vaktinde. Ucuza kaçacağız diye can sıkan bir ürün geliştirmeyelim. Varsın onu Çinliler yapsın. Gerçi Çin'den ürün getiriyorum, kargosu gümrüğü kabaca bizim fiyatlara geliyor.

Bizim şartlara uymalı derken, en çok bizim toprağı kasttediyorum. Kayadan hallice mübarek. Her imalattan önce yurtdışından örnekler getiriyorum, kullanıyorum, kullandırıyorum. Beğendiklerimizi test ettiriyorum. Hangi malzemedenmiş, ne işlemler yapılmış raporda görüyorum. Almanya'dan gelip bizim toprağa değer değmez yamulan o kadar çok alet oldu ki. 1,5 mm kalınlığında çelikler kurtarmıyor bizi. Daha kalın olmallı. Ayrıca istediğin kadar uyar, canavara* vuracaklar bıçağı (*avuç taşlama makinesi). Gibi :)

Ulaşılabilir bir fiyat derken Almanya'da çayır çapası 75 euro'ya satılıyor. Bugünkü kurla 1387 tl. (Kalitesizi 45 euro). Bizim asgari ücretin üçte biri. Bir işçi 6 gün çalışacak, yemeyecek içmeyecek çapa alacak. Olmaz, olamaz. Zaten bu yüzden o aletler bizde yok. Organik üreticiyi düşünün, 10 işçi çalıştırıyor. Herbirine çapa alsa, 2 aylık maaş. Kırılacak edecek, 3 aylık maaş. Bence 2 ya da 3 günü geçmemeli bir el aleti.

Malum 2 yıl garanti süresi var. Telefon alıyorum, paketini açalı 2 yıl geçtiği gün bir haller oluyor. Bir yandan da bizim ülkede eeen çok 5 yılda bir kriz olur. Kabullendik :) 10 yıl da büyük bir şeyler. 1999, 2001, 07-10, 11 (arap baharı), 12, 15 (rus uçağı), 16, 18, 20, 21-22...  Ben ürün alırken birkaç yıl sonra tekrar almayacağımı bilmek isterim. Kim bilir o zaman dolar kaç olacak, euro ne olacak. Satın almışım, uslu dursun. Seçim var, hastalık var, çocuk var, o kadar çok değişken var.. Aletler 2 yıl biter bitmez bozulmamalı. Bence bahçe aletleri en az 6-8 yıl dayanmalı. Mümkünse 10-15 yıl. Nalburdan çook çapa aldım, 2 ayda kırıldı..Cık, olmaz.

 Bu aletler üretimde kullanılacak. Hobi amaçlı olup olmaması önemli değil. Zaten günlerle haftalarla yarışıyoruz, tak kırıldı hadi bakalım olmamalı. Yıllar önce Belçika'dan kompost beli hediye geldi bana. Bizim dişli belin kısası. Yok böyle bir alet, aşırı rahat, kullanışlı. Paslanmaz. Bir gün sapı kırıldı. Haydaa, o kadar atölye dolaştım, halen daha sapını yaptıramadım. Duruyor öyle. Dal öğütücü aldıydım, kullana kullana bıçağını yemiş. Değişmesi lazım, ithalatçıyla konuştum, sipariş geçtik. 6 ay sonra geldi! Mevsim kış, kar yağarken mi dal öğüteceğim ben!? Alet kırılacaksa da çok zor kırılmalı, güven vermeli. Ama diyelim ki bir aksilik oldu kırıldı, mesela öğütücüye taş düştü, olmadık bir şey geldi başına. Taş çatlasa 15 günde yerine yenisi gelmeli, tamir olmalı. Ya da malzeme/üretim hatası var. Gene aynı şey, taş çatlasa 15 gün mümkünse 2 gün.

.

Kendimce hesap yaptım, sayısız deneme. Ürünleri deneyen üreticilere, arkadaşlarıma, alakalı, alakasız herkese soruyorum: şu şu işi yapıyor, sizce kaç lira olmalı diye. Şu sonuca vardım: hedef satış fiyatı yurtdışındaki satış fiyatının takribi dörte biri olmalı. Yani 1387 tl değil 350 tl. Hedef fiyatı bu civarda tutmalı. Üretim bittiyse şanslıysak 300 tl olur, şansızsak 400 tl (hammaddelerin hepsi ihraç ediliyorsa, kurdaki belirsizlikten herkes fiyatını şişiriyorsa- yani önce bana sonra size kitliyorsa). Anca o fiyata insanlar ulaşabilir, alabilir. Yoksa kendimiz çalar kendimiz oynarız. 

Bu fiyata, tutara, ücrete adil rekabetçi fiyat dedim. Adil çünkü ulaşılabilir. Adil çünkü kimseye kalitesiz ürün iteleyip aldatmıyor. Adil çünkü güvenilir. Rekabetçi çünkü Türkiyedeki üreticinin yeni teknikleri, yöntemleri kullanmasına olanak sağlıyor. Bizim organikçilerin Hamburg'ta patlıcan satarak oradaki manavlarla rekabet etmesi değil yani:) Bizlerin dünyadan kopmamasını sağlıyor. Rekabetçi çünkü üretimin sürdürülebilir olmasını sağlıyor, yeni aletler ve tasarımlar geliştirip kapımızın önünü ithalatçılara bırakmıyor. Rekabetçi çünkü biri aklına esip tasarımı çalmaya kalkarsa emdiği sütü burnundan getirecek kadar iyi biliyorum malzemesini, imalatını, paketini ;)

.

İşte hedef fiyatı belirledikten sonra masa başına geçiyorum, elime kağıt kalem alıyorum. Dayanıklı, ekonomik, estetik ve tutarlı olacak diyorum başlıyorum çizmeye. Belki 10 tane, belki de daha çok sayıda birbirinden farklı tasarım çıkıyor ortaya. Pahalı diye eliyorum, ağır diye eliyorum, bize olmadı, yamulur bu diye eliyorum. Eliyorum da eliyorum. En sonunda gözüme kestirdiğim bir iki tasarımı üretime sokuyorum.

.

Sonra Seçille Alper bu olmamış diyor. Seda beğenmedim, niye böyle kaba diyor. Burak bunu kullandıramam diyor. Fatma önce tam puan veriyor, sonra şu şu şu şöyle olsa nasıl olur diyor. Emre Fatmanın dediklerine katılıyor ve ekliyor. Deniz imalatı niye pahalı olmuş bunun, kazıklanıyorsun diyor. Cahide Teyze gene neler yaptın Salimim diyor :) Saim Usta gözlerini deviriyor. Tahsin ben bunu gördüm youtube'da diyor. Keçiyi zaten ikna edemiyorum. Başa dönüyoruz. 

Böyle işte. Tasarım hesap gibi değil, kaç kere başa dönüp tekrar tekrar tasarladığımı bir tek yukarıdaki bilir.

.

Yani fiyatı "ucuz olsun sürümden kazanayım" ya da "ambalajı abartalım da şu elemanlara kitleyeyim" mantığıyla belirlemiyorum. Hedef var. Hesap var. 

......

Not: Bu kadar uğraşmaya gerek var mı? İlk bakışta yok. Hele bizim ülkede sanki hiç gerek yok. Ama dedim ya emeğin kısa yolu yoktur bu hayatta. Ana olacaksan, baba olacaksan uykusuz kalacaksın. Doktor olacaksan, mühendis olacaksan yorgunluktan bir köşede uyuyakalacaksın. Seviyorsan hasret süründürecek seni. Başka yolu yok. Madem artık Kirpi var, buna ihtiyaç var dedim şirket kurdum, gereken yapılacak o zaman. Tel çapadaki tel, bıçaklı çapalardaki o bağlantı detayları bir tek onlarda yok ki. Traktöre geçtiğimizde çok işimize yarayacak (hatta söylemeyin kimseye, başladık, yarıyor :)

Not 2: Yalnızca böyle hesaplanmıyor fiyatlar. Klasik maliyet tabloları, gelir giderler, müşteri profiline göre kalibrasyon hepsi var. Gerçi onlar tasarım gibi fiyatı belirlemiyor, olsa olsa 10-15 TL artar azalır. Kontrol için bakıyorum onlara.

Not 3: Peki bu böyle devam edecek mi? Evet bir süre daha böyle. Kirpi Avrupaya satışa başlayınca değişebilir. Kur daha da patlarsa yeni bir tasarım geliştirebilirim.

Not 4: Kur artar azalır. Fiyatı zaten ayarlamaya çalışıyorum. Tel çapada hedef 10 euronun altıydı. Kur o kadar arttı, geçen hafta Kirpi'nin tel çapasının satış fiyatı 9 euronun altındaydı. Bir ara 8.2 Euroya kadar düştü. 10 euro hedef, etikette 9. Zam yapmadan haftalar önce haber veriyorum.

Not 5: Yurtdışından getirilen ürünler, denemelerin ve imalat hatalarının maliyetleri ve tasarım/patent koruma ücretleri cabası.