26 Mart 2021 Cuma

çalakalem: kompost

Kompost atıklardan elde edeceğiniz hem toprağı düzenleyen hem de besleyen bir çeşit gübre. Atıklardan elde ettiğiniz için neredeyse bedava. Bahçeniz varsa, kullanırsanız hem masrafları kısarsınız hem de toprağı canlandırırsınız.  İşte ondan nam-ı diğer siyah altın.

Tabii eskiden yok youtube, internet filan. Avusturalyalı bir teyze anlatıyor, ben de dinliyorum. Dinledim dinledim, tek öğrendiğim şey orkidelerin komposta ekilmeyeceği. İyi de kompost ne be teyzem! Bir söylesen.

Ben deneme yanılmayla öğrendim. İlk başlarda yeşili az koydum, millet 18 günde kompost elde ederken benim yığın 8 ayda, o da kompostumsu bir şey oldu.. Sonra devasa bir yığın yaptım, iki adam yüksekliğinde. yetmezmiş gibi bastım yeşili, 4-5 gün sonra ortalık fena karıştı. Bir vidanjör geliyor, bir diğeri gidiyor. Kanalizasyon tıkanmış diye ihbar etmişler. Şansıma hakikatten de tıkalıymış. Onlar hattı tamir ediyorken ben de yığına toprak ekledim. Eşzamanlı giderdik kokuyu. Ucuz yırttım. Oranları öğrenince 18 günde kompostunu bir daha denedim. 40 gün çevirdim de çevirdim. Olmuyor bir türlü. Baktım nemini tutturamamışım, biraz da saman ekledim. Beşinci- altıncı çevirmede kendiliğinden alev aldı. Allah'tan ağaçlara sıçramadı (ki normalde yangın çok nadir olurmuş). Bir keresinde de kompostu dinlendirmek gerekirmiş diye duydum, kendi haline bıraktım. Altı ay sonra gelince bir de ne göreyim! Etrafındaki ağaçlar salmışlar köklerini, ne varsa çekmişler. Yığın %90 kök.

İçlerindeki en can sıkıcısı solucan eklediğimde olanlardı. Sıcak sevmezlermiş meğerse. Vermikompost elde edeceğim ya ben! Karıştırdım kompostu, ekledim solucanları en ortasına. Bir de üzerini naylonla kapladım, üşümesinler diye. Közlendiler.

Artık kompost işine ben karışmıyorum, tavuklar yapıyor seve seve. Kuş akıllarıyla yaptıkları kadar. Kompost konusu çooook uzun. Ne kadar uzun? 4 yıl kadar. Çevre mühendislerinin bir işi, hatta bir kısmının hayatı, kompost hesapları. Ben tabii o kadar detayına girmeyeceğim, çok da yüzeysel geçmeyeceğim. Bu yazı çalakalem. Aklımdakileri hızlı hızlı yazdım. İleride daha da gireriz

Kompost ile komposto aynı şey :) Birinde meyveyle şekeri karıştırıyorsun, su koyuyorsun. Kompost da öyle. Meyve yerine kahverengiler var. Şeker yerine yeşiller. Su aynı.

  • Yeşiller şunlar: Çim, mutfak atığı, gübre (at, eşek, inek, tavuk.. hepsi), balık atıkları, manav atıkları, çürümüş meyveler vs, otlar, kahve telvesi, çay posası, et, yemek atıkları, deniz yosunu, dal- bahçe öğütükleri (yeşil), saç, tüy, sidik, diğer yosunlar..En kaba ifadeyle çürüdükçe kokan şeyler, azotça zengin şeyler
  • Kahverengiler de şunlar: Kuru yaprak, talaş, dal öğütükleri (kuru), saman, ağaç kabuğu, kozalak, karton, kuru çam iğneleri, odun kömürü gibi karbonca zengin şeyler
  • Bir de tat versin diye katılanlar var. Toprak, mineraller (epsom tuzu, himalaya tuzu gibi), yumurta kabuğu, kemik, odun külü, kil, granit tozu gibi

Şimdi bunların hepsi her yerde makbül değil. Diyelim ki restorandan atık buldunuz, içinde et var, tavuk var. Yığdınız bir yere. Etrafı fare basar. Dağ başında yaparsanız da ayı. Koymak zorunda değilsiniz.

Her gübre oluyor diye kedi, köpek, insan gübresi kullanırsanız ve bir aşamada yanlışlık olursa parazit kaparsınız. İnsan gübresi konusu çok çok farklı, merak eden humanure diye aratsın google'da. Benim parazitlerle pek aram yok. Bence koymayın.

Tamam diyelim ki elinizde malzemeler var, napıyoruz şimdi? Önce kahverengi sonra yeşil olacak şekilde kat kat koyuyorsunuz, bir yere yığıyorsunuz. 1 metreye 1 metreden daha büyük olsun (ideali 1,2-1,5 m), en az belinize kadar da gelsin. Mısır piramitleri gibi olacak şekli (teliniz vb yoksa). Kabaca koyduğunuz yeşilin yarısı kadar kahverengi koyun. Sonra da başlayın çevirmeye. Şayet ilk kez yapıyorsanız kahverengiyi daha fazla koyun. Bire bir gibi. Kokmasındansa yavaş olsun daha iyi. Koyuyorken göz kararı ıslayın. 3-4 bazen 5 gün sonra ısıınacaktır. Isınmazsa daha çok yeşil ekleyin. Kuruysa biraz daha ıslayın. Soğumaya başlayınca bir tur çevirin. Karışsın. Bir daha ısınsın. Bir hafta sonra, o da varsa gücünüz, bir daha çevirin. Sonra bırakın kendi haline, bir kaç aya kalmaz kompostunuz olur. En kaba kompost yapımı böyle. Ayrıntıları var ama. Önemli de.

Oranlar

Her madde aynı değil. Karbon - azot oranı önemli. Hepsinin farklı farklı. Mesela talaş, karbonu çok, 600 karbona 1 azot (1:600 diye yazılıyor). Ondan kahverengi. Tavuk gübresi ise öbür uçta, 6 karbona 1 azot düşüyor (1:6). Ondan yeşil. Hatta fazla yeşil bahçeye koyarsanız yakar bitkileri.

 

Tek tek girmeyelim, ama karışımın oranı bilinsin. Eğer karbon çok azsa kokar (1:25den azsa). Anaerobik olur. Biraz fazlaysa (1:25-1:35) kompost ısınır, hızlı kompost ya da sıcak kompost olur. Karbonu daha çok koyarsanız (1:50 gibi) önce biraz ısınır, sonra yava yavaş olur. Buna yavaş kompost ya da soğuk kompost deniyor. Solucanlar pişmeyeyi sevmiyor tabiyatıyla, onlar için bir karışım yapacaksanız 1:50'den (1:80'lere kadar).

Oranlarına göre kompost çeşitleri (anerobik, hızlı, soğuk, solucan, yaprak)

Anaerobikle pek işimiz yok bizim. Oksijensiz ortamda yaşıyan bakterilerin yaptığı kompost.

Hızlı kompost ya da diğer adıyla sıcak kompost, en hızlı kompost elde etme yöntemi. Isındığı için içindeki parazitleri, tohumları öldürüyor. Thermophilic/termofilik bakteriler yapıyor bunu. Tohumları öldüğü için bahçeye serdiğinizde yabani ot çıkmıyor. Ancak sıcaklığını korumak için oksijene ihtiyaç var ondan çevirmeli, çok yorucu bir iş. Sıcaklık ne 75 dereceyi geçsin ne de 70'in altına düşsün istenmiyor. İlk çevirdiğinizde 70-75 dereceye varacak, ondan sonra her 60-65 dereceye düştüğünde çevireceksiniz. Nemini, azotunu her çevirmede kontrol edin. Sıcaklığını her gün kontol edin. 2 günde bir çevirmeniz gerekebilir. 

Soğuk kompost ya da yavaş kompost, o kadar ısınmadan, kendi kendine "pişen" bir çeşit. İlk karıştırdığınızda 50-55 dereceye kadar ısınması gayet normal. En fazla 3-4 kere çevriliyor ya da çevrilmiyor. 4 ila 6 ay sonra kullanılacak hale geliyor. Sıcak kompost kadar ısınmadığından içirdiği tohumlar ve parazitler hayatta kalabilir. Parazit olacak şeyleri (gübrelerin bir kısmı) ya da tohum barındıranları (yabani otlar) yıına katmamakta fayda var. 

Solucan kompostu ülkemizde bu aralar pek popüler. Solucanların sindirim sisteminde yaşıyan bakterilerin sayesinde oluyor. Esasında yapılması itibariyle bu yazıda bahsettiğim kompostan farklı, mama hazırlamak gerekiyor. İster eve blenderda geçirin, ister bir fabrikada kepçeyle yığın, solucanlar için beslenme düzeni sağlamak gerekiyor. O besindeki karbon azot oranı 1:50 ile 1:80 arasında olursa iyi olur. Yeri gelmişken yazayım. Şayet evde/bahçede solucan gübresi üretecekseniz, bir yuvaya (dibine hindistancevizilifleri gibi bir şey serili) ihtiyaçları var. Eski bir küvet olur, üst üste koyduğunuz plastik kutular olur. Ürettikleri suyun (solucan suyu ya da şerbet) birikmemesi gerekiyor. Ya toprağa karışacak ya da bir kovada toplayıp (küvet burada çok işe yarıyor) kullanabilirsiniz. Bahçedeki etkisine şaşıracaksınız. Solucanların hareket/göç etmesi gerekiyor, aynı yerde dururlarsa ölüyorlar. Besliyorken küvetin önce bir yarısında sonra diğer yarısında beslemekte fayda var. Çok nemlenirse parçalanmış/ kıyılmış gazete koyabilirsiniz. Böyle küüvette solucan yetiştiriyorsanız bizim solucanlarla bu iş olmuyor. Red wiggler denen kırmızı kaliforniya solucanına ihtiyacınız var. Bu solucanlar toprakta yaşamıyor, atıkların içinde yaşıyor. Bizim solucanlarla solucan gübresi üretebilir misiniz peki? Tabii ki. Sadece bizimkiler topraktan kopmak istemiyor. Sebze yataklarınızda varlar zaten, orada besleyin. Kahve telvesi, atık serin. Bırakın biraz çalışsınlaşsınlar. Yağmurdan sonra bitkileriniz öyle çoşacak ki. Yağmurdan değil solucan gübresinden. Bir de solucanlar için afrodizyak kahve telvesi. Kırmızı kaliforniya solucanlarını gittigidiyordan ya da diğer sitelerden rahatlıkla bulabilirsiniz.

Diğer kompost çeşidi de bakteriler sayesinde değil de mantarlar sayesinde elde edilen yaprak kompostu. Bir yere yaprakları yığın, 2-3 sene sonra geldiğinizde mükkemmel bir malzemeyle karşılaşırsınız. Yaprak kompostu. Çevirmek de yok beklemek de yok. Beklemeyin yani, en az iki sene sürüyor.

Program

Bu oranlar, cinsler vs karıştığı için ben excel tablosu yaptım. Şu linkten indirebilirsiniz. kompost hesap

Program şöyle çalışıyor. Solda sık kullanılan malzemelerin oranı var. Sağ taraftaki yeşilleri, kahverengileri seçin değiştirin. Yeşillerden de kahverengilerden de 5'er malzeme girebilirsiniz. Miktarını girin. Önemli olan oran. Bugüne kadar yığın yaparken bir malzemeden iki ton koyup diğerinden iki çay kaşığı koymadığım için tek miktar girdim. Program kendi hesaplıyor ve size hangi kompost çeşidine uygun olup olmadığını söylüyor. 

Örnek olarak resimdeki. İnek gübresini seçtim. Sonra yanındaki yere 20 yazdım(seçtim) çünkü sol tarafta inek gübresinin karşısında 20 yazıyor. Miktar olarak da 5 girdim. Kahverengilerden samanı seçtim. Onun Karbon (C) değeri yandaki tablodan 80. Miktarını 2 seçersem oran 37 oluyor. Hızlı kompost 35 olması gerekli. Yanii durumu abartmaya gerek yok. Ha 35 ha 37, sıcak kompost olur :) Yığını yapıyorken önce altına saman sereceğim. Üstüne 5 kürek gübre. Sonra onun üstüne o beş küreğin yarısı kadar saman. Ağırlıkça. El yordamı. Ağırlıkça olup olmaması da normalde çok önemli değil, saman daha çok hava olduğu için öyle dedim. İkisi de kürekle attığınız malzeme olunca çok fark etmiyor.

Hesabı kendim yapacağım diyorsanız, inek gübresi (1:20) ve saman'dan (1:80) devam edelim. Bir kaç kere deneme yanılma yapacaksınız. Diyelim ki ilk deneme için inek gübresinden 3, samandan da 2 koyalım. İnekten karbon: 3*20=60, samandan karbon 2*80=160 geliyor. Yani toplam karbon 160+60=220. Azot için de aynı hesabı yapıyoruz. İnekten gelen azot 3*1=3, samandan gelen  2*1=2, yani toplam azot 5 ediyor. Karışımın oranı da 5:220. Sadeleştirirseniz 1:44 oluyor. Yavaş kompost için uygun (1:35'den fazla olduğu için). Sıcak kompost elde etmek istiyorsak oranı düşürmek gerekiyor. Yeşili (burada inek gübresi) arttıralım. 5 ölçek koyalım. Karbon inekten 5*20=100, samandan -aynı- 160, toplam 260. Azot da bu sefet 5+2=8. Oran da 7:260 yani 1:37 ediyor! Şahane! Hesaba malzemelerin nem oranını katmak, sonra da yoğunluğunu kontrol etmek gerekiyor. Şayet ticari üretici değilseniz bu hesap iyi bir başlangıç, gerisini el yordamıyla rahatlıkla toparlarsınız.

Hesap esasında bu kadar basit değil. Nemine bakmak lazım, özgül ağırlığına bakmak lazım. Oranlar farklı olabiliyor, yonca samanıyla 1:25 gibiyken buğday samanı 1:80, çavdar da 82, ayçiçeği sapları ise 1:95/110 olamalı. Daha detaylı bakmak istiyorsanız şu linkten bakabilirsiniz detaylı hesap ingilizce.

Hap bilgiler

  • İlla sıcak ya da soğuk kompost yapacaksınız diye bir şart yok. İlk iki çevirmede sıcaklığa dikkat edip sonra akışına bırakabilirsiniz. Bırakın kendi kendine pişsin.
  • Kompost zamanla küçülür. Bunun nedeni içindeki maddelerin bir kısmının atmosfere kaçması. Sıcak kompost çok hızlı yapıldığı için havaya karışmaya fazla vakti olmuyor. Miktarca en çok kompostu bu şekilde elde edersiniz. Soğuk kompostun yanması/havaya kaçması için daha çok vakti olduğundan elinizde daha az malzeme kalacak. YA DA kompostu yaparken odun kömürü katın. Ufak taneli, az miktarda. Yığınını dengede tutacaktır.
  • Yığınların büyüklüğü önemli. 1.2 m ye 1.2 m olması iyi deniyor. Daha küçük yaparsanız ısınmayabilir. 1,5 m ideali. Ondan daha büyük yaparsanız ortası hava almaz anaerobik olur. Yığının en az 1.2 m yüksekliğinde olması tavsiye ediliyor.
  • Kompost yığını yparken en sık kullanılan yöntemlerden biri 4 adet palet alıp birbirine vidalamak, sonra ortasına malzemeyi yığmak. Çiviye basmış biri olduğumdan mıdır bilmem, palet kullanmayın bence. Nalburdan kümes telinden hallice bir tel alın, delikleri en az 2.5 cm olsun, 3 metre boyunda. Çember yapın yığın içine. Ne gerek var. Hem daha ucuz.
  • Kompostu çok sık çevirmeyecekseniz gene bir tel yuvarlayın, bu sefer 20-30 cm. Koyun ortasına baca gibi. Malzemeyi iki telin ortasına yığın.
  • Kimileri kompostun ilk pişirme faslından sonra son çevirmede içine mineraler, tuzlar katıyor. Buradaki amaç o minerallerin ve tuzların biyolojik olarak aktif/kullanılır hale gelmesini sağlamak. Şayet o mineraleri direkt toprağa dökerseniz ya yağmura birlikte akıp gidiyor ya da başka bir mineral/elemente yapışabiliyor (böyle olunca da bitki tarafından kullanılmaz oluyor). Bu komposta zengin kompost deniyor, doping vermiş gibi. Bahçenizde kullandığınızda gübre gibi bir etkisi oluyor. Çapasız tarım yapanlar bu kompostu tercih ediyor genelde. 
  • Kompostunuz çok ısınırsa (75 derece ceya üstü) sulayın ve karıştırın. Karıştırırken bir miktar toprak ekleyin.
  • Kompost yaparken yapılan en sık hatalar şöyle: Gereğinden fazla yeşil malzeme koymak (kömür ya da kahverengi malzeme ekleyin), çok sulamak (hava giremeyeceği için yapış yapış bir şey olur, kokar, karıştırın içine saman vs katın), az sulamak (su yoksa nasıl çürüsün, sulayın), güneş altında kompost yapmak (gene su, kompostun suya ihtiyacı var), kompostu yaparken parçaları büyük bırakmak (ufak şeylerin çürümesi daha rahat oluyor, yapraklar birbirlerine yapışıyor çürümüyorlar da öylece kalıyorlar), bir seferde çok fazla yeşil malzeme eklemek, bir seferde çok fazla kahverengi malzeme eklemek (oranlı ekleyin), hastalıklı bitkileri eklemek (sıcak kompost hastalıkları öldürse de riske girmeyin)ama en önemlisi kompost üretmemek! Üretin yahu. Boşa gidiyor hepsi.
  • Bir de fakir kompost var. Kağıt rulolarından, çimenden vb. elde edilen bitki besinlerince zayıf kompost. Yoktan potasyum, fosfor, selenyum, demir, kobalt, manganez vb yaratamayacağınız için zayıf. Toprak düzenleyici olarak kullanabilirsiniz, toprağa karbon aşılamaya yarıyor. Market bahçeciliğinde yatakların üstüne bunu yayıp sonra gübreleme yapılıyor. Baştan sonra gübreyi eşit yaydıkları için hasatta sebzeler aynı boyda kiloda oluyor.
  • Olmamış/olgunlaşmamış kompostu sebze yataklarınızda kullanmayın! Bu hatayı market bahçeciliği yapanlar çok sık yapıyor. Kompostun olgunlaştığını düşünüyorsaız bir parça alın, içine turp ekin ve izleyin. Ya daaa bırakın bir 2-3 ay kendine gelsin. 
  • Bokaşi ile kompost farklı şeyler. Nerede hangisi gerekiyorsa :)
  • En kolay kompost elde etme yöntemi tavuklarla. Atın tavuk kümesinin içine samanı, güz yapraklarını, öğütüğü, talaşı. Tavuklar karıştırsın, içine pislesin. Çimeni, yemek atıklarını da atın. Hem yesinler hem karıştırsınlar. Arada bir siz de bir el atın, tavukların yaydığı komposttan bir yığın yapın. Tavukların hoşuna gidiyor yığınları kazmak. 15 tavuk size 4-5 ayda çook rahat 2-3 metreküp kompost üretebilir. tek sıkıntı tavuk gübresi sebzeleri yakacağı için bu kompotun olgunlaşması için altı ay beklemek.
  • Malçlama olarak yapılan kompost üretme tekniği de var. Atıkları toprağın üstüne yayıp üstünü taban örtüsüyle ya da brandayla kapamak. Örtünün ek yerlerine balkabağı ekerseniz de on numara olur.

 

Bu konu çook uzun. Kısası bu :) Detaylı da yazarım bir gün.

19 Mart 2021 Cuma

mevzu: yeni bahçe

Geçen hafta bir çılgınlık yapıp bahçe kurmaya gittik. Cumartesi öğleden sonra Nevin Abla ıspanaklı börek ve tarhana çorbasıyla Rohan şövalyeleri gibi yetişmeseydi halimiz niceydi. Kazma kürek tamam da içecek ve yiyecek bir şey almadan bahçe kurmaya gitmek nedir!? :) Trafiğe yakalanmayalım diye yolda durmadık da. Fanta vardı arabada. Onu içtik. Evde de varmış büyük bir şişe. Gece de onunla geçti. Gelenler "bunlar herhalde en çok fantayı seviyor" diye getirdiler bir kaç şişe daha. Bol bol fanta içtik tüm haftasonu. Mümkünse bir süre fantayı görmek istemiyorum. Su ne büyük nimetmiş.

Biz iki gün güneş doğumundan batışına kadar aralıksız çalıştıksa da, vukuatsız mıydı bu gezi? Hiç de bile! Daha yoldayken yan şeritteki aracın camında karga patladı. Selfie çekiyordum, yüzümden anlaşılır belki.

Cumartesi akşam paydos etmek üzereyken yüzünde 3-4 kat maske olan biri bize şöyle bir bağırdıktan sonra tüm gayretiyle girişteki demir kapıyı sökmeye başladı. O 150 kiloluk kapıyı tek başına indirirken, biz bir an bahçede üç buçuk atmadık dersem yalan olur. Birol Ağabeymiş meğerse, sağolsun rahmetli dayımın çapa makinesini getirmiş. Kapıdan geçsin diyeymiş. Çapasız bahçe mi olurmuş. Müfit Dayı demiş :)

Pazar günü, o sökülmüş kapıdan içeri "ben senin anneni tanıyoruumm!!" diye avazı çıktığı kadar bağıran bir teyze içeri atılınca, durumu yadırgamadık açıkçası. Onun da yüzünde 3-4 kat maske var, bir de üstünde mont. Tam Star Warsdaki Java'lar gibi...(dostane uyarı: iki ya da çok sayıda maske takıyorsanız önce kendinizi tanıtın ve tanıttığınızdan emin olun :) Öğleden sonra biz fantamızı yudumlarken köyün hanımları yan bahçede toplaştı. Korona günü yaptılar. Arkadaş bir insan aralıksız 5 saat mi yerilir, el insaf! Dedikodunun dibini gördüler. Ayrıntı atlamadılar. Fatma Teyze, her kim isen, geçen pazar kulağının çınlaması hiç hayra alemet değildi. Benden söylemesi. Bir de kısa boylu gözlüklü, çırtlak sesli biri var. Tüm sırlarını -tamamını- bütün köye anlattı. Bilesin. 

Akşam yorgunluktan ayakta duramazken görev bilincimiz yükseldi bir anda, çapa makinesini getirmişler, temizleyip çalışır halde geri götürmeliyiz! O kadar yorgundum ki, arabaya yüklerken bagajda makineyle kalakaldım bir an. Dönmez'in "abi öne geçmeyecek misin" demesiyle kendime geldim. Görevlendirmemiz var da çapa makinesini nasıl izah edececğiz. Pazartesi sabah toplantımız var desen polis sormaz mı bununla mı diye. Şansımıza toplantı iptal oldu, bir de makineyi veremedik. Biz gene köy yollarından tıngır mındır getirdik makineyi. Kötü mü oldu yani, çapa makinesini gezdirmişiz. O kadar iş yapıyor, biraz da gözü gönlü açılsın. Hakkıdır.

Neler yaptık, niye yaptık, aklımdan neler geçiyordu bir bir yazmak istedim. Açıklama kısmı biraz karışık olabilir. Ondan başta bir özet geçeyim:

  • 10 adet sabit sebze yatağı yaptım, 6'sı 12 m uzunluğunda, 4'ü 10 m (market bahçeciliği).
  • Yataklar 75 cm genişliğinde, aralarındaki yürüme yolları 40 cm.
  • Damla sulama sistemi için hatlar çekildi. Boruları bağlayıncaya kadar yağmur suyuyla idare edecek.
  • Yataklardan ikisini çapalamadım. Çapasız tarım deneyeceğim bu yataklarda. Diğerleri iyice çapalandı.
  • Gübre olarak elime ne geçtiyse attım. Kül, alçı, orada burada kalmış poşetlerdeki gübreler. Bozulmuş köpek mamaları.
  • İlk 2-3 yıl öncelikli amaç biber-patlıcan yetiştirmek değil, toprağın üstünü örtmek, yabani otları öldürmek ve toprağın iyileşmesini sağlamak. Bu süre zarfında tatlı patates, patates, yer elması, balkabağı gibi yeri örten sebzelerden ekeceğim bol bol. Çapasız tarım olan yataklara da bakla ekeceğim. 
  • Bahçeye ne kadar harcamalıyım diye çok kaba bir hesap yaptım. Hesaba göre önümüzdeki 5 yılda bu bahçeye 2000 TL'den fazla harcamamalıyım. 

Neresi

Bir alan var İstanbul'dan giderken 4-5 saat mesafede. Giderken diyorum çünkü bu şehirden çıkmak bile bir mesele. Alan diyorum çünkü daha iyi ifade edecek bir kelime yok. Konu komşu 30 yıla yakındır çöp atmış. Çöp derken moloz, cam, tahta vb. Geçen yıl temizleme şansım oldu. 5 romörk çöp attık yetmedi, 50 çuval daha topladık. O da yetmedi bu son gidişimizde 30 çuval daha. Görünüşe bakılırsa bi 100 çuval daha beni bekliyor. Çöpleri topladıkça alan bahçeye benzemedi az biraz.

O moloz yığınının altındaki toprak efsane. Benim yıllardır elde etmeye çalıştığım toprak işte tam da bu. Tınlı toprak. Hem kum var, hem kil, hem de silt. Hem iyi drenaj oluyor, hem su tutuyor, hem de işlemesi rahat. Son otuz yılda sadece bir kez ekildiği için de organik maddece zengin, siyah. Hayat dolu. Nereden mi biliyorum bunu, yabani otlardan. "Anam çoştu lan bunlar" durumu var bahçede.


 Ne, Nasıl

Yabani ota karşı yapılacaklar belli. İlaç atabilirsiniz, yabani ot da ölür toprağınız da. Örtebilirsiniz. Organik olarak samanla olur, dal öğütüğüyle (wood chip), kartonla. Bu kadar uzaktan bu malzemelerle olamayacağı için sera taban örtüsü aldım. Üç metre eninde. 2020 yılı biraz sallantılı geçtiği için tüm bahçeyi örtecek kadar örtü de alamadım. Pahalıymış. 2020 sonbaharında serdim, ocak sonu geldiğinde şöyleydi, dedikleri kadar varmış. Altındaki otları öldürmüş ama toprağı öldürmemiş. O gelişimde o kadar yumuşaktı ki toprak, hayat doluydu. Bütçem elverdikçe örtüden aldım aldım serdim. Tabii ki bir ayda altındaki otu öldüremedi, iyi sabitlemediğimiz için de savrulmuş bir kısmı. N11'den aldım taban örtüsünü, daha ucuza bulamadım.

Taban örtüsüne alternatif çilek naylonu ve silaj örtüsü var. Çilek naylonu çok ince, doğrudan yabani otların üstüne serilecek gibi değil. Sürülmüş toprağın üstüne olur belki. Bilmiyorum, denemedim. Böyle iki yüz metrekare alanın ilacı ise silaj örtüsü. Mısır bitkisinin tamamını öğütüp saklıyorlar kışın hayvanlara vermek için. Onun üstünü örtmede kullanıyorlar silaj örtüsünü. Çok büyük. Rulosu 600 metrekare kadar. Bana üçte biri gerekiyor ve malesef parça satmıyorlar. Yapcak bir şey yok. Taban örtüsü aldım. (Bunu yazarken aradım tekrar, evet silaj örtüsünü parça halinde satan varmış. Satıcıdan daha önce alışveriş yapmadım, ondan koymadım linkini. Bir de Murphy, gene andım seni)

Sabah 7 de kalktık, buçuk olmadan bahçeye çıktık. Etrafı topladık önce. Ağaçları budadık. Örtüleri kaldırdık. Vee çöp topladık. Saat on olunca market/bakkal açıldı niyahet de, gidip bir şeyler aldık yemeye.

Alet yapar el övünür derler ya. Doğru diyorlar. Şu arkadaşlar olmasaydı budama çok uzun sürerdi. Wolf garten'dan. Ben alalı oluyor bir on sene. Güncel fiyatlarını bilmiyorum. Yay şeklindeki testerere efsane. Daha ucuz alternatifi olarak retta diye bir markanın testeresi iyiydi. 2016'dan beri satıldığına denk gelmedim. Raslantı mı değil mi bilmem. İyi kesiyordu, wolf'un çeyreği fiyatınaydı, onu bilirim ama.

Bahçenin ortasında dalların yığılı olduğu bir yer var. Geçen seneki kurban çukuru o. Çiğ et, kemik vb.'nin gömüldüğü yere bir süre sebze ekmemek akıllıca olur. Parazit olabilir. Aynı şey insan atıkları (gübre) için de geçerli. Yatakları yapıyorken sanki göz ardı etmişiz gibi durabilir. Bu sene oralara ekmeyeceğim. Seneye de ekmem.

Yataklar

Bahçeye sebze yatakları yapacağım. Yataklar sabit kalacak. Yürüme yolları da. Öyle araziyi baştan sona çapalayıp üzerine damla sulama döşeyerek değil. Yataklar sabit olunca, yürüme yolundaki toprağı yataklara atabiliyorsunuz. Bu sayede yataklardaki toprak kalınlığı artıyor ve yürüme yolundaki yabani otları alt üst etmiş oluyorsunuz.

Sebze yatakları yaparken eni boyu önemli. Esasında boyu size kalmış. İsterseniz 10 m olsun isterseniz 100 m. Ancak etrafından dolanmanız gerekecek. Bir de yatağı tek seferde ekmek, gübrelemek ve hasat etmek önemli. Ondan bence abartmayalım, ya 10 m'in katları olsun (10 ya da 20) ya da 12 (12 ya da 24). On metre hesabı rahat olsun diye. On iki olmasının sebebi de bir yılda 12 ay, günün 24 olmasıyla aynı sebep. Bölmesi çarpması rahat oluyor. Ben bahçenin izin verdiği kadar uzun yapacağım. Ondan boyuna pek dikkat etmedim. 

Eniyle ilgili olarak market bahçeciliğinde 75 cm öneriyorlar. Bu yatağın üstünde bacaklarınızı açıp rahatça eğilebileceğiniz uzunluk. Daha büyük olursa hem üstünden geçmeniz zorlaşır, hem de hasat etmeniz. Hesap da karışıyor biraz. Bir şeyin 4'de üçünü alması daha rahat. 10m yatak mesela 7,5 metrekare, 12 m yatak 9. Birim alandan bir sezonda ortalama 5 kg sebze alacağınız için, 10m yataktan  (7,5*10/2) 37-38 kilo, 12 m yataktan (9*5) 45 kilo sebze hasat edersiniz. Beklentim bu.

Sebze yatağı yaparken önerilen iki mesafe daha var. Biri 90 cm, diğeri 120 cm. Üretim yapanlar için değil bu sayılar, hobi ya da zor bir yerde ekim yapıyorsanız onun için. 90 cm bir insanın tek taraftan rahatça uzanabileceği en uzun mesafe. Duvar dibine yatak yapıyorsanız 90 cm civarında yapmaya dikkat edin. 120 cm de iki taraftan uzanabilildiğiniz durum için önerilen mesafe. Sebze kutuları yapıyorsanız 120 cmden daha geniş yapmayın derim. Ha 90 illa 90 mı olacak, yoo. 100 de olur. Size kalmış. Önerilen mesafeler bu, 75 cm üretim- satış için, 90 cm bir kenarı duvara dayalı, 120 cm iki taraftan uzanmak için.

Peki aralarındaki patikalar kaç cm olacak. 30 cm öneriyorlar. Ben 40 cm yaptım daha rahat yürümek için. Otuz cm bana fazla dar geliyor, hele hele bitkiler boy atınca. İlk kez bahçe yapıyorken patikalara fazla önem vermemiştim, sonra gördüm ki ne kadar çok gidip inceleyebiliyorsam ve rahat hareket edebiliyorsam verim de o kadar fazla oluyor. Bu bahçe için patikaları 30 cm seçmiş olsaydım, bahçeye 10 yatak değil 11 yatak sığacaktı. Bence bir yatak daha sığdırmak için yürümeyi zorlaştırmaya hiç gerek yok. Resimde 40 cm'in ne kadar geniş olduğu gözüküyor. O on cm çok farkettiriyor.


Market bahçeciliğinde kimileri bu yataklardan 10'u ya da 12'siyle bloklar yapıyor. Şart değil, kimileri de yan yana diziyor yataklardan 100'ünü. Blok olarak yapmalarındaki amaç mahsül/hastalık döngüsünü daha rahat gözlemlemek. Bir yere aynı bitki türünü ardı ardına ekince şu ikisi oluyor. Aynı bitki her yıl topraktan aynı besinleri/mineralleri çektiği için toprak o sebzeyi artık kaldıramaz oluyor. Arka arkaya domates ekerseniz kalsiyumu ve magnezyumu topraktan emdiği için domateslerin kabukları incelir, yarılır. Diğer sıkıntı da şu. Toprakta zararlı "böcükler" bitkileri takip ediyor. Aynı yere her sezon lahanagillerden ekerseniz, mesela, lahana sineği, zararlı yuvarlak solucanlar artıyor. Yararlı/zararlı dengesi bozuluyor. Bu nedenlerle sebzeleri hep bir döngüde ekmek gerek (bir istisnası var, aşağıda yazdım). Blok yapanlar o yıl lahanagilleri (lahana, brokoli, turp, alabaş gibi) ektilerse bir bloğa, seneye başka bir şey ekiyor. Benim ise zaten blok yapacak halim yok, 10 tanesi anca sığdı. Yatak bazında döngüye dikkat etmem gerek.

Yeri gelmişken yazayım. Bu mahsül/zararlı döngüsünün istisnası da şu. Toprağın üstünü her yıl 5-10 cm kompost ile kaplıyorsanız (kimileri 3 de olur diyor), toprak yenilendiği için döngüye gerek kalmıyor. Charles Dowding'in bunu göstermek için yıllardır süren bir "deneyi" var.

Yataklar rahat çıksın diye, nereyi kazacağımız, nereye dokunmayacağımız belli olsun diye, yani iş muntazam olsun diye kazık çakıp ip çektim. Yeni bahçe yapıyorsanız sizin de çekmenizi tavsiye ederim. Hem iş temiz oluyor hem de önünüzü görmek moral veriyor.


 İpleri çekince ortaya şu tablo çıktı. Bahçeye 12 m uzunluğunda 6 yatak, 10 m uzunluğunda da 4 yatak sığıyor. İlk üç yatak incir ağacının altına denk geldiği için kısa. Son yatak da dut ağacının. 

Para, para, para

Toplam ekilecek alan 84 metrekare. 200 metrekare alanın geri kalanı ya patikalar/çevre yolu ya da ağaç altı. Yılda yarım ton sebze alabilirim (84*5). Bir kilo sebze 10 liraya satılsa (sarımsak gibi şeyler eksem mesela) 5 bin TL eder. En kötü olsa olsa 2500 TL olur. Kontrol için başka hesap yapacak olursam, tatlı patatesin kilosu 20 tl gibi, bir bitki en az yarım kilo ürün veriyor. 25 cm de bir ekildiğine göre, tek sıra eksem, 440 adet eder. 220 kilo tatlı patates toplayabilirim. Bu da 4400 tl ediyor. Tamam, bence hesabım doğru, üç aşağı beş yukarı bu mertebede olacak kazancım.

220 kilo tatlı patates (tapates) ihtiyacım olduğu için yazmadım bunu. Ya da para meraklısı biri olduğum için... Amacım bahçeye ne kadar harcayabileceğimi görmek. Ben parayı işin sağlamasını yapmak için hesaplıyorum. Ne kadar harcarsam artık zarar edeceğimi bilmek istiyorum. Bu bahçeyi kurmak için (ki kurması en masraflı kısmı) 2000 TL'den fazla harcamak pek mantıklı değil gibi di mi? Hayal edin, yeni bir yer satın aldınız, bahçe kuracaksınız. Ne kadar harcarsınız? Gidip Bauhaustan torf satın alıp sermezsiniz di mi? Hiçbir şey yapmadan ekerseniz de sebze alamazsınız. Benim tahminim 2000 TL, peki doğru mu? Öyle ama peki neden öyle? Bir sonraki paragrafta açıkladım bunu. İlk kez bahçe yapıyorken bu hesapları yapmıyordum. Cebimde delik olduğunu fark edince bu hesapları yapmaya başladım. Son iki yıldır bahçe bahçe için para harcamıyorum, para kazanıyorum. Ürün satarak değil, tasarruf ederek. Yaptığım hesap üstün körü. Baştan uyarayım :)

Bu para hesabıyla ilgili bir paragraflık ukalalık var, onu da yazmadan geçmeyeyim. Bahçe ile ilgili kısım bu paragraftan sonra devam ediyor. Durumu kabaca anlatayım. Bir işin ekonomik olarak yapılabilir olup olmamasının hesabı var. Fizibilite deniyor buna. Bir fikir fizibil değilse, yaparsan para kaybedersin, zarar edersin. Bir iş fizibil ise bir süre zorlanırsın, ama sonra hep para kazanırsın. Genelde -ki bu işten işe değişir- bu süre 5 yıldır. Yani bir yere para harcıyorsan en kötü 5 yılda o parayı geri kazanman gerekir. 5 yıldan kısasya hemen atla, yap, kazan paranı. 5 yıldan uzunsa başka fırsatlara bak. Tabii bizde hesap karışık, enfasyon var, kur farkları var, faiz var. Ayrıntılarına girmeyeyim şimdi. Bir diğer hesap da 1'e 7 oranı. Yani sana para kazandıran her ne ise (işin özü - makina/alet/insan) ona harcadığından en az 6 kat daha fazla para kazandırmalı. Diyelim ki bir makine aldın, yüz bin TL. O alet ile yılda en az yedi yüz bin TL para kazanmalısın (ciro). Yoksa işletme giderleri vs. zarar edersin.

Bu böyle değil esasında ama fikir versin diye yazdım. El hesabı bu. Bahçeye geri dönecek olursak, bahçecilikte fizibilite süresi 1 yıl. 5 yıl değil. Gübreyi atarsın, mahsülü toplarsın o kadar. Seneye yeni bir yıl. Nereden bileceksin seneye ne olacağını, belki yazın ortasında sel götürür. Market bahçeciliğinde buna çok ama çok dikkat ediyorlar. Bir de sebze yetiştiriciliğinde o oran 1'e 7 değil 1'e 10. Yani bahçende 5000 TL'lik sebze yetiştiriyorsan harcayacağın para en fazla 500 lira olmalı. Buna gübren, yol masrafların vs, hepsi dahil. Daha fazla harcarsan para kaybedersin. Benim bu yıl bahçeye harcayacağım para, yani bütçem, 500 TL'i geçmemeli. Gibi? Değil. Nedeni şöyle.

Permakültürde bu oranlar biraz farklı. Bir yıl için yapılmıyor ki permakültür, 20 yıl 100 yıl dayansın üretsin diye yapılıyor. 20 yıla göre mi hesap yapacağız? Hayır! Fizibilte 5 yıldı, yukarıda yazdım. Permakültür projelerini inceledim, kabaca hesap yaptım. Fizibil olması için en az 7 yıl gerekiyor. Ağaçlar büyümeden meyve vermiyor sonuç olarak. Biz en kötüsünden hesaplayalım. 5 yıl diyelim. yılda 5000 değil de yarısı kadar kazandırsın bahçe. Kim bilir belki seneye hiç ekemeyeceğim. 5*2500=12500 tl ediyor. Hadi 15000 TL'ye yuvarlayalım. Onda biri alıyorduk; 1500 TL.

Bu da şu demek, 500 TL'den az para harcamaya çalış. O yıl 500TL'den fazla harcarsan para kazanamazsın. Ha, para en önemli şey değil, toprak iyileşsin bahçe güzelleşsin diyorsan, sınırın toplamda (yani 5 yılda) 1500 TL. İlk yıl bundan daha fazla para harcarsan ahmaksın Kirpi. Kendini tüketiyorsun.

Ya da şöyle: 

Gübreye vs harcayacağım en fazla 500 TL olmalı (5000/10). Hata yaptık sanki, fazla gibi? 500 lira gübreyle koca tarlaya gübre atarsın. Çünkü fazla! Hesabı İstanbul'a göre yaptık. Domatesin kilosu İstanbulda 10 TL, bu bahçenin olduğu yerde ise bir lira bile değil. Yani bahçenin hakettiği gübre 500 değil sadece 50 TL. Gübreye 50 liradan fazla harcayayım en iyisi.

Örtüler vs gibi uzun yıllar kullanılacak şeyler için bütçe 1500 TL idi. Örtü 5 yıl dayanmıyor. İki belki üç sene o da anca dayanıyor. Yani iki kez örtü almam gerekecek. 1500/2=750TL. Geçen yıl örtüye harcadığım para 500 lira olunca durdum. İşte bundan. Cebimde para kalmadığı için değil, daha fazlası fizibil olmadığı için harcamadım. Örtü yerine başka bir şeyler yapmam gerek. Hem örtmeli, hem de mahsül vermeli (örtü İstanbul'da da orada da aynı fiyat olduğu için bölmedim).

2000 TL demiştim ya bahçe kurmak için, hesap buradan geliyor. 1500 TL uzun süreli yatırımdan, 50 TL de her yıl gübreye harcadığından. 1500+5*50=1750 TL. Bıcak keskinliğinde olacak değil ya! 1500-2000 TL arasında tutmak bundan önemli. Fazlasını sakın harcamayın. "Sürdürülebilir" olmaz. Hele hele her on senede bir darbesi, 5-6 senede bir ekonomik krizi olan ülkemizde kesinlikle olmaz.

Hesabı kolaylaştıralım o halde. 200 metrekare bahçe için 2000 liraysa, 300 metrekare için 3000 TL. Altı dönüm arsa satın aldıysanız, fizibil olması için sınırınız 60bin TL. 1 metrekareye en fazla 10 TL, o da 5 yıl.

Umarım çok karışık değildir.

Hangi teknik?

 Yatakları yaparken bahçe tekniklerini bir bir inceledim. Bir çalakalem yazısında (tonla yazım hatası olsa da) yazdım aklıma gelenleri  çalakalem: yeni bahçe- yöntemler . Atladıklarım vardır elbet. Yoğun tarım yapmamın hiç bir anlamı yok, istesem de yapamam zaten. Çift kazı yapacak ne zamanım var ne de kompostum. Kendimi o kdar yormaya da niyetim yok. Seyrek ekim yapsam, yabani otları ne yapmalı? Örtemedim ki. Çapasız tarımı yapacak kadarorganik madde getirmesi dert, satın alması dert. Aynı durum lazanya bahçeciliği için de geçerli. Odun yatağı yapmak da aklıma yatmadı pek, yatakları yapmak için odun satın almam gerek. Etrafta bu bahçeye gömülecek -kabaca- 50 metreküp odun yok. Fukuoka'nın yöntemlerine saygım sonsuz, ancak anlamsız olur bu kadar bereketli toprağa kil topu atmak. Modern market bahçeciliği yapmak istiyorum. Üretip satmak için değil, bazı özel cinsleri çoğaltmak için. Kendi bahçemde tozlaşma oluyor cinsler arası. Market bahçeciliği için toprağı adam etmek gerek, onu da yapamayacağım için geriye iki yöntem kalıyor onları kendime uyarlamam gerek, basit üretim yöntemi ile tembel yatak yapımı.

Basit üretim yönteminde yatak üç kısıma ayrılıyordu. İlk kısım balkabağı için. Örtü üstünde o büyürken, örtünün altında -artık ne varsa- atılıp kompost olması sağlanıyordu. İkinci kısıma patates ekiliyor, hasat edilirken toprak çapalanmış oluyor, taşı ayıklanıyor. Son kısımda da soğanla havuç var. Benim tüm bahçeyi örtmem ve altında kompost oluşturmam gerek. Taşını ayıklamamın anlamı yok toprak zaten muhteşem. Yabani otların ölmesi gerek örtünün altında.

Tembel yatak yönteminde ise, çayırı parçalar halinde kesip yatağın olacağı yere ters olarak yatırıyorsunuz. Altı üstü kök arası çayır olan sandiviç gibi bir şey oluyor. Çayır arada çürüyüp giderken size mis gibi toprak ortaya çıkıyor. Bunu yaptım. Yürüme yolundaki toprağı yatağın üstüne ters yatırdım. Arada kalsın, çürüsün diye.

Çapa makinemiz yok diye yatakları başta tembel yatak yöntemiyle yaptık, şekli şemali belli oldu. Cumartesi akşamı çapa makinesi gelince, örtünün yabani ortları öldürdükleri hariç tüm yatakları çapaladık bir tur daha. Yatakları bir tur daha yaptık. Yer elması, patates, bayırturbu ve balkabağı ektim. Damla sulama hortumlarını çektim. Hortumlardan eskiden kalma, 80cmde bir delik var. Olsun, ucuz sirke baldan tatlıdır hesabı koyduk gittik. Şaşırtmacalı çektik hortumları, 40 cmde bir su damlar oldu. Giderken üstlerini iyice örttük, yabani otlar çıkmasın diye.

Resimlerle Anlattım

 Budamaları yapıp örtüleri kaldırdıktan sonra:

Etrafı toparladık, çöpleri topladık


Bu da bahçenin üst kattan görünüşü:

 
İp çektik yemek arası verdik:

Küreği saplıyarak ip boyunca çayırı "kestik", kökleri vs.

 
 
Sonra patikalardaki toprağı ve çayırı yatağın üstüne ters gelecek şekilde koyduk.

O ilk yatağı o kadar çok kök sarmıştı ki, daha otsuz kısıma başlamadan pil bitti.

Üst kattan görünüş:

Aynı işlemi geri kalan yataklara yaptıktan sonra: 

 Bu arada bir kiremit altında denk geldim dostlara düşmanlara, (Cinslerini bilen var mı? Ufak sarı salyangoz cam saygangozu gibi duruyor, salyangoz avcısı salyangoz)

İlk gün böyle bitti. İkinci gün artık çapa makinemiz olduğu için 8 yatağı çapaladık. Çapalarken yataklar bozuldu tabiyatıyla. Yürüme yollarını bir kez daha açtık. Çapalamadan önce yatağın üstüne odun külü, alçı ve gübre olarak kullanabileceğim ne varsa serptim.

 Yollardaki toprağı yataklara attıktan sonra toprağı tırmıkla düzelttim.Sonra da tavı tutsun diye tırmıkla sıkıştırdım. 

Sonra da damla sulama hatlarını çektik

Bir yandan yatakları çapalarken, diğer yandan yolları açıp damla sulama hatlarını çektik. Yatakları bitire bitire son yatağa kadar geldik:

Yatakların tamamı bittikten ve hatlar çekildikten sonra:

Üst kattan görünüş:

Ve yabani otlara karşı toprağı örttükten sonra:

Üstünü örtmediğim yataklarda yer elması, patates, balkabağı ve bayırturbu var :)

3 Mart 2021 Çarşamba

şubat 2021

Ne aydı ama! Haftalık yazmaya vakit bulamadım. Geçtim haftalığı, hiç bir şeye. Hem de kaç hafta! Baktım yoğunluk azalmıyor, ne yapsam vakit yaratamıyorum, ateşe ateşle karşılık vermek icap eder. Tohum çekilişi! Şipşak'lar, çalakalemler - biri 18 sf. İlkbahar gelmiş, tohumlar. Yatakların hazırlanması!

Tüm bunlar olurken haliyle alışverişe gitmeye fırsatım olmadı. Annem pazara gidecekmiş, yer elması istedim. Ne kadar dedi, 5-10 dedim. Beşini yataklara ekerim, kışın zeytinyağlısını yaparım. Kalanını da köşe bucağa. Çiçekleri çok güzel oluyor, böcekler de seviyor. Pazardan on kilo yer elması geldi. On kilo! Bu yaz bahçenin tamamını küçük sarı ayçiçekleri kaplayacak. Kışa bir çekiliş daha, kazanana 100 kilo yer elması! Veyahut İstanbul'un bir ilçesini baştan sona çiçeklerle donatabilirim. Tamam belki ilk sene olmasa da ikinci sene kesin. Oldu bu iş!

Durumu abarttığımı sanmayın. İlgim market bahçeciliğine kaymış olabilir şu son senelerde. Gel gör ki ne zaman sıkışsam permakültüre kayar gözüm. Terör saldırılarından sonra şehirde açık gübre satışı mı yasaklanmış, vakit kaybetmeden kompost üretimine başladım. Köprü açıldı diye nakliye fiyatları mı artmış, kendi toprağımı ürettim odun yatağıyla. Kene mi var, sarmısak lavanta. Pireye diatom. 

Vakti zamanında çok istedim çiçek olsun bahçenin her köşesinde. İlkbaharın geldiğini nergisler, anemon çiçeğinden öğrenelim. O sene çok güzeldi bahçe, her renk vardı. Amma ne kadar tuttuğunu hiç sormayın. Devamı da gelmedi. Laleleri saklayamadım. Nergisler yayılır dediler, yalanmış meğerse. Eh belki en sıradanları yayılmış olabilir, o da az biraz. Einstein nergisleri, pembe nergisleri hep öldü. Yer elması öyle mi peki? Öyle nergisler gibi 3 adedi 15-20 değil. Kilosu 5 lira. Kuşlar böcekler çok seviyor.  Kökü yeniyor, sapları kuruyunca kümese. Çiçeklerini avcı böceklerin yuvası. Kendi yayılıyor. Mis, temiz iş. Ben belediye başkanı olsam, ne lalesi sümbülü. Her yere yer elması! (söğüdü, kış iğdesi, kokar ağaç, ateş dikeni, lavanta..). Yok şaka ediyorum, park bahçelerin işi o.

Bahçedeki tavuk kadrosuna yeni eklemeler oldu. Maranslar. Koyu kahve renkte yumurtluyorlar. Yeşil-mavi yumurtlayıcı da var. Boynu kel olanlar da. Köyden aldığım yumurtadan çıkanlar da. Alabilir miyim bilmiyorum,  alırsam Gerze tavuğunu da ekleyeceğim bu gruba. Ondan sonra da çorba için malzemelerim hazır. Tavuk çorbası değil, kendi cinsimi yaratacağım 4-5 seneye. O çorba ;) Hep bana mı denk gelir, inanın bilmiyorum. Marans civcivlerinden ikisi mağlup başladılar hayata. Kuluçka makinesinden çıkartıyorken bir de baktık basur. Civcivler basur olmuş. Geri itmek gerekiyormuş. Olmazsa ölürmüş. Denedik de olmadı bir türlü.  Biri öldü, biri zor da olsa yaşıyor şimdilik. Anlamadım. Basur civciv resmi koymayayım şimdi, acayip bir şey. 

Dünyaya yeni geldiklerinde şöyleydiler.

Bu da buzdolabına transfer olduktan sonra.

Esas kadroya gelecek olursak, ben cidden anlamıyorum bu tavukları. Geçen kar yağdı, gene tüm kadro yumurtladılar. Manavdan sebze atığına denk geldik, attık bahçelerine. Bir hafta doğru düzgün yumurtlamadılar. İlk kar yağışından beri bir tanesi düşünüyor da düşünüyor. İlk başta sandım hastalandı, ölecek. Öyle değilmiş, bir buçuk aydır çözemedi gitti. Artık kafasını neye takıldıysa..

 Geçenlerde komşum yumurtaları görünce, kaç yumurta aldığımı sordu. Dört buçuk dedim. Anlamadı haliyle. Ben de anlamamıştım zaten. Resimle izah edeyim.

Çok genel bir şey diyeceğim şimdi. Garipsemeyin. İnsanlar sanıyor ki her yerde böyle. Değil ya. Valla. Geçenlerde tohum aldım. İçinden 20 alabaş tohumu çıktı paketten. 20 adet. 10 çimlenmedi. Başka bir yerden tohum istemiştim, o da parasıyla. 12 adet mısır tohumu gönderdi. 12 mısır bitkisi birbirini tam dölleyemez ki. En az 30 olması gerek. Demek piyasa buna izin veriyor, rakipleri yok herhalde. Yalan olmasın yurt dışında da az adette tohum satan var. Ancak yalnızca özel türlerde (özel hibritlerde), çok da nadiren bazı ata tohumlarda durum öyle.

Çekiliş yaparken koyabildiğim kadar çok koydum her zarfa. Mümkün olsa daha çok koyacaktım. Niye mi? Bitkiler zaten tonla tohum veriyor. Pazıyı bırakın tohuma dönsün, anlarsınız demek istediğimi. Ayrıca tohum bir sene için alınmaz ki. Aldığın tohum en az 3 hatta 5 yıl yetmeli sana. Belki ekmezsin o sene. Sebze yetiştirenin elinin altında her birinden en az 10'ar çeşit olmalı. Her sene yeni çeşitler deneyebilmeli, tohum kaldı mı derdi olmadan üst üste ekim yapabilmeli. Yoksa her sene her çeşitten tohum saklamaya kalkarsan ohhooo. Öyle diyorum da bazı cinsten toplasan 40'ar tohum kalmamıştır elimde. Son zarflara 5er tane koyabildim. Yoksa dolduracaktım. Ukdesi kaldı içimde. Zarflara koymadan önce:

Şu çekilişte en çok dikkatimi çeken istatistiklerler ve mesajlar oldu. Biliyor musunuz çekilişe katılanların %80'i kadın. Mesaj atanların, soranların, sorgulayanların. Mevzu sadece oran da değil. Hem öncüler, yeni şeyler getiriyor tanıtıyor, girişimciler. Hem de koruyucular. Eski tohumlar, görenekler, tarifler/reçeteler korunsun istiyorlar :) Beklediğimin ötesinde destek gördüm. Öyle böyle de değil, çekiliş uçtu resmen. İyi de oldu, ne güzel dağıttık hepsini.

Geri kalanı şimdilik bende saklı kalsın :) Gerçekten, kalben çook teşekkür ederim. 

Çekilişe hazırladığım zarflar. Mısırları, kabakları her gün kontrol ede ede yetiştirince, istemedim zarflar özensiz olsun. Mühür de güzel durdu sanki.

Bahçede pek fark edilmese de (bu yazıyı yazıyorken fark edilmiyordu daha doğrusu), bahar geldi artık. Sazlar büyüyor tekrar. O yaprakların altında saklanan böcekler, kurbağalar, örümcekler hepsi uyanacak şimdi.

Kış kıtlığından bahsetmiştim. Aynen de öyle oluyor. Bu aralar bahçede pek sebze kalmadı. Karnabaharların hepsini kar çaldı. Tekrar verirler mi bilmem (ikinci ekip de zorlanmış bu sefer). Bu haftaki hasat üç beş minik brokoli ve turp. Pazı da var bahçede. Ne yalan söyleyeyim elim pazıya gitmedi. Ektiğim kış sebzelerine çeşit lazım. Pok choi? Farklı ıspanak türleri?

Yılın son mandalinası da böyle oluyormuş. Kar yağınca öyle de şekerli oluyor ki.

İlkbahar heyecanı beni de ele geçirdi. Zaten geç kalmıştım işten güçten. Bu sene, geçen sene olduğu gibi market bahçeciliği yöntemlerini uyguluyorum. Ondan Gelecektarımda'nın dediği gibi yaptım bu sefer. 2 ölçek torf, 1 ölçek vermikülit. Torf TS1 marka olacakmış. Yalan olmasın, benim kendi karışımım iyiydi hoştu, bedavaydı ama derdi tasası da bitmiyordu. Filizlenme aşamasında yaşanabilecek her hastalığı, her problemi görmüşümdür herhalde. Vermikülit ve torf karışımı mükemmelmiş. Gerçi TS1 'de pahalı gelebilir. Fiyatı internette çok değişken, kargo fiyatına da dikkat edin- gidip alamıyorsanız. Son birkaç senedir market bahçeciliğini kurcaladığım için fazla sorgulamadım fiyatını. Seneye alternatiflerini elbet bulurum. Bir şeyi ilk kez yapıyorken önce dedikleri gibi yapıyorum. Sonra tabi ki değiştiriyorum, usulca bildiklerimi ekliyorum.

Viyoller hazır. Evvelki senelerde pet şişelerden, kartondan, gazete kağıdından saksılar yapmıştım. Hatta gazete kağıdından saksı yapmak için aletim bile var. Ancak bu sene, geçen sene olduğu gibi, odağımda market bahçeciliği var. 

Şunu demeliyim ki, tohum ekmek kesinlikle iki kişilik bir iş. Ayrı bir heyecan :)

Gelecek yıllarda bunlar olacak ama çok daha fazla sayıda.

Yatakları yabani otlar sarmış. Koku denetimine takıldı. Notumu kırdı Kermit.

Ocak ayındaki kar yağışına kesinlikle hazır değildim. Bitkilerin üstünü örtmek için yer serasının demirlerini bükmüş, yerine takmıştım ama örtüsü gelmemişti. Örtü geldiğinde ise yanlış genişlikte aldığımı gördüm. Nasıl oldu bilmiyorum, akşam verdiğim sipariş bir gün sonra kar yağışı başlamadan önce elime ulaştı. Ucu ucuna brokolileri ve karnıbaharların üstünü örttüm. Lahanagillerin soğuğu sevdiği doğrudur, tadı da güzelleşiyor. İnternette de öyle dediler yağış öncesi. Artık içime mi doğdu bilmiyorum ben örttüm hepsini. Eksi sekiz dokuz öyle her lahananın kaldırabileceği soğuk değil. Örtülerin üstünü silkmeye gittiğimde örtmediklerim umutsuz gözüküyordu. Sarımsaklar bile. O gün ucu ucuna günü kurtardı sebzeler.

İkinci kar yağışında ise herkes örterken ben örtmedim. Bu da resmi :) Açtım ki içindeki böcekler ölsün. Nedenini nasılını pek bilmiyorum, ikinci soğuğa daha dayanıklı oluyor bitkiler. Tahmin ettiğim gibi oldu. Kar eridikten 2-3 gün sonra hepsi toparladı. 

 Hele baklalar, o kadar memnunlar ki hallerinden. Yeni yeni bakla tohumları geldi elime. Bakalım çoğaltabilirsem paylaşırım. Onları da bu haftasonu ektim. İlkbahar baklası bence daha lezzetli oluyor.

Şimdilik bu kadar :) Haftalıklara devam edeceğim. Yani umarım :)

Not: Patlıcan, biber, domates, bezelye, soğan, ilkbahar baklası, alabaş, pırasa, çin lahanası, bamya ve turp ve patates. Bunlar ekildi hep. tatlı patates daha sürgün veriyor. Haftaya balkabaklarını ekeceğim. Çıkmayan, pıtlamayan, filizlenmeyenlerin yerine de yenilerini ekeceğim.