16 Temmuz 2022 Cumartesi

mevzu: ayrık otu

...ya da başlık ayrık otu mevzusu mu olmalıydı? Bilemedim. Tek başına mevzu çıkaran bir canavardan bahsediyoruz sonuç olarak.

Kimi bitkiler var heyecan ister hayatlarında. Mesela menekşe. Rengini, şeklini beğenirsin satın alırsın, bayılırsın o kadar parayı, ekersin. Bir türlü tutmaz. Yok pencere istemezmiş, yaprağına su damlamış-mış.. Bir menekşe yaprağı çalıverirsin komşundan, saksılarca menekşen olur. Anca çalarsan sever evini. Arıza ya adrenalin istiyor. Çalmak çalınmak istiyor. Değişik.

Gül var bir de. Tutkulu. Aşkın çiçeği kırmızı gül diye diğer gülleri küçük görmeyin. Misal sarı gül olmazsa olmaz dedi bana, benim içim karardıkça o gözümün önünde kurudu, büzüştü, karardı. Yaşatamadım bir türlü.

Bir de duygusallığa hiç takılmayan, benim ensem kalın diyen ayrık gibi otlar var. Bugünkü konumuz onlar- mühendis kafalılar. Onlarla güreş tutamazsınız, çünkü sizi rakip olarak görmezler. Başkalarıyla dertleri var, amaçları farklı. Toprağı sarmayı koymuş kafaya, senin ne ektiğin umrunda bile değil.

...

Yazı uzun, özeti en sonda :)

...

Ayrık otuna özel reçete vermeden önce yabani otlar hakkında bir iki kelam edelim. Bahçenizde yabani otlar kontrol edilmeyecek bir haldeyse, her yeri sarmış, diğer bitkileri öldürüyorsa muhtemelen şu ikisinden biri: ya toprakta dengesizlik var ya da doğanın savunma sistemini tetiklediniz. Açıklayayım.

.

İdeal Toprak

Biraz alakasız bir örnekle başlayalım. Pirinç köklerine oksijen/hava taşıyabilen ender bitkilerden. Mangrov ağaçları, bataklıkta yetişmeye uyum sağlamış birkaç başka bitkinin de bu özelliği var. Diğer bitkiler köklerine oksijen taşıyamıyor, toprak suya doyarsa, ya da su oksijensizse (kokarsa yani) ölüp gidiyorlar.

Pirinç hariç.

İşte bu yüzden çiftçiler çeltik tarlasına su basar, diğer yabani otlar ölsün diye. Pirinç için sıkıntı yok, köküne hava taşıyabiliryor nasıl olsa, büyümeye gelişmeye devam eder. Yoksa çeltik susuz da yetiştirilir, hatta Fukuoka'nın ihtisası bu konuda. Yabani otu bastırmak için durgun su kullanmıyor, malç seriyor. Hani biz de malç seriyoruz ya yabani otları bastırsın diye, aynı taktik. (Burada önemli bir not: asırlardır çeltik tarlası su altında bırakarak pirinç yetiştirildiği için elimizdeki cinslerin neredeyse tamamı su altında yetiştirilmeye uyum sağlamış, istese de diğer otlarla rekabet edemiyor. Gereğinden fazla uyum sağlamış desek daha doğru. Susuz yetiştirmeye kalkarsanız bocalayıp ölüyor. Konu komşuda bulamazsınız belki ama susuz yetiştirilen cinsler var. Hem de tonla. Araştırıp bulmanız ya da denemeniz lazım. Baldo pirinci susuz tarlaya ekip sonra bana kızmayın :)

Şimdi ormanda yürüyüşe çıktığınızı hayal edin, bir açıklığa geldiniz. Göl değil, bataklık değil. Bütün bitkiler ölmüş, bir tek yabani pirinç var. Diğer bitkilerin esamesi yok. Bu arazi size ne diyor? Yakın bir zamanda orayı su basmış, ama akıp gitmemiş, durgun suyun oksijeni bitince diğer bitkiler, yabani otlar boğulup gitmiş. Bir tek pirinç -köküne hava taşıyabildiği için- hayatta kalmış. İşte bizim tarlalarda gördüğümüz yabani otlarda da benzer bir durum var.

Diyelim ki toprak rezil, bir gram bereket yok. Bir tek baklagiller ya da bir şekilde gübreyi havadan alan bitkiler hayatta kalacak, o toprağa hükmedecek (azot tutucular). Toprak kurak, susuz. Susuzluğa uyum sağlamış bitler ele geçirecek. Toprak asidik - asitli toprakta yetişmeye uyum sağlamış bitkiler coşacak. Toprakta çok kireç var - karstik toprağa uyum sağlayan bitkiler saracak dört bir yanı. Diyelim ki orada uzun yıllar tavuk beslemişler, topraktaki fosfor çok. Aşırı fosforu tolere edecek bitkilerin dünyası orası.

Diyelim ki bahçenizi karahindiba sardı. Bu sıkışmış ve kalsiyum oranı düşük toprağı gösterir. Bir de gereğinden fazla sulanıyorsa. Çimenlik alanlarda dert olmasına şaşırmamalı- sonuç olarak çimenler sık sık sulanır, insanlar üzerinde tepinir :) Toprakta kalsiyum azsa - hadi size geçmiş olsun. Yıllarca sökersiniz. Ya da toprağı havalandırın, alçı ya da jips uygulaması yapın ve o kadar çok sulamayın.

Ballıbaba - azot çoksa olur. Yabani hardal, toprak kumluysa, kuruysa ve çok fosfor varsa. Ekşi yonca, kalsiyum az magnezyum çok (genelde çok killi toprak). Papatyalar, genelde asidik bereketsiz topraklarda. Geniş yapraklı, söksen sökülmeyen arıza bir ot var plantago major diye. Türkçesini gelmedi aklıma bir türlü. Bereketsiz, killi toprak demek. Semizotu, çok fosfor var toprağında, bereketli ama kumlu (geçirgen desek daha doğru) toprak. Ayrık otu, organik madde oranı düşük sıkışmış toprak (ya da sıkışmaya meğilli, alçı uygulamak gerek). Isırgan, berekeli ama asidik toprak.

Yabani otlar neyi tercih ediyorsa siz tersini yapıyorsunuz. Dengeliyorsunuz, otların çoğu bu şekilde dert olmaktan çıkıyor. Bu kadar. Toprağınızı analize gönderin, değerleri düzeltin, mevzu kapansın. (bu konu daha sürüyor, devamı kitapta olacak)

.

Doğanın Savunma Sistemi

Doğa demek hayat demek. Hayat devam etmek, yayılmak ister. Tersi değil.. Yaralanırsa yarayı iyileştirmek ister. İlk yardım ekibi gibi düşünmeyin. Bordo bereliler, SAT komandoları gibi daha çok. Problem büyük, acilen en sert şekilde müdahale etmek gerekiyor. Doğa böyle düşünüyor. Doğanın bağışıklık sistemini tetiklerseniz işiniz zor, en belalılarla - öncü bitkilerle- mücade etmek zorunda kalacaksınız. Çölü kıra çeviren akasya, kırı ormana çeviren böğürtlen, kazılan alanlarda bir anda biten kokar ağaç, organik madde oranı düşük toprakları tutan ayrık otu, kanyaş gibi..

Böğürtlen gibi öncü ya da hasar kontrol bitkileri var. Yangından sonra hemen filizlenen, kesilen ormanlık alanları kaplayan, rüzgar erozyonunu engelleyen, sıkışmış toprağı açan, aşırı gübreyi tutan, sık sık otlanmaya dirençli. Bu bitkilerin hepsinin ortak özellikleri aşırı agresif ve dayanıklı olmaları. Diyelim ki ormanı kestiler. Kendi haline bırakırsanız orman bir süre sonra toparlayacaktır. Ancak bu arada erozyonla toprak akıp gidebilir. Doğayı kendi haline bırakırsanız erozyonun e'si olsa bile iş o'ya z'ye gelmez. Her yeri böğürtlen saracak, toprağı ve yaban hayatı koruyacak. Ormanın yara bandıdır böğürtlen. Ağaçların geri gelmesi için gerekli vakiti sağlar, organik maddeyi ve toprağı hapseder.

Kokar ağaç, halk arasında bilinen adıyla osuruk ağacı.. Taban toprağı ile yüzey toprağının karıştığı alanlarda fışkırıverir. Yol kenarları, yeni kazılan alanlar, moloz dökülen yerler. Keserseniz kökünden sürer. Bir ağaçken 10 ağaç olur. 

Akasya türlerinin bazıları.. Mars'a bunlardan götürürlerse şaşırmam. Çöl alanlarda çıkar, toprağı tutar. Azot bağlar, havanlara yem, böcek ve arılara polen sağlar. Yavaş yavaş otlar gelişir etrafında. 

Ayrık otu. Organik madde oranı düşük topraklarda, hele toprağın kalsiyum magnezyum dengesi bozuksa, sıkışmışsa.. 30 cm derinden kök atar, toprağı iyice tutar. Minicik bir kök parçası yeterli. Kanyaş otu mesela, ayrığın bir benzeri.

İşte bu yüzden doğanın bağışıklığı tetikleyecek durum varsa, bir an önce durumdan kendimizi kurtarmak gerekiyor. Yoksa akıntıya karşı yüzmekten farkı yok, olduğumuz yerde sekeriz. Türkiye'de en sık rastladığımız problem organik madde seviyesinin azlığı. Topraktaki organik madde oranı %5'in altına düştüğü anda doğanın bağışıklık sistemi tetikleniyor. Bu seviyelerde sebze yetiştiremez misiniz? Yetiştirirsiniz. Para kazanamaz mısnız? Yoo, hiç bile, gayet güzel kazanırsınız. Ancak işinizi kolaylamak istiyorsanız her sene bir miktar organik madde yayın yüzeye (kompost gibi, min 2-5 cm kadar), %5'in üstüne çekmeye çalışın. Boş yere yorulmayın. Ve evet, %5'in üstüne çıkınca bir anda yabani otlar kesiliyor. Otlar gene orada burada çıkıyor ama artık saman alevi gibi bahçeyi bir anda sarmıyor.

.

Ayrık otu çok belalı bir ot, çünkü hem topraktaki dengesizlikten faydalanıyor hem de doğanın öncü bitkilerinden. Kanyaş da öyle. Mücadele için toprağı hem örseleyeceğiz (örselemenin ne olduğunu instagramda paylaştım, sabit hikayelerde) -örseleyeceğiz ki mevcut otlar yorulsun güçten düşsün, hem de toprağı tehlikeli bölgeden çıkaracağız. İki yöntem ön plana çıkıyor: örsele ve ört yöntemi ve tavuk traktörü yöntemi. 

Örsele ve Ört Yöntemi

En az bir sezon (6 ay) ya da muhtemelen iki sezon  (1 sene) araziyi kullanamayacağınızı kabullendikten sonra şöyle yapıyoruz. Araziyi çapalıyorsunuz, derin sürüyorsunuz, dip patlatıyorsunuz. Ortaya çıkan kökleri temizliyorsunuz (temizlemek önemli). Sonra üzerini örtüyoruz ki güneş görmesin, kalan kökler filizlenirse güneş görmediği için güçten düşsünler, zayıflasınlar. Mümkünse 1 ay yoksa 2 ay sonra tekrar. Sonra tekrar. Bu arada toprağı taştan temizleyip gübre ya da kompost ekleyebilirsiniz, organik madde miktarını arttırıp tehlikeli bölgeden çıkmış olursunuz. En az 6 ay sonra (en az 3 kere örseleyin) arazi kullanıma hazır hale gelecek, imkan varsa bir 6 daha örtü altında beklesin.

Öncelikle traktör şart değil. Amaç ayrık otunu zedelemek, güçten düşürmek ve kökleri temizlemek. Çapa makinesiyle ya da kendinize güveniyorsanız elle de yapabilirsiniz. Ayrık toprağın 30 cm derininden kök gönderir, o kökleri zedelemek, yüzeye çıkarmak gerekiyor. Kullandığınız araç önemli değil.

Örtmek kesinlikle gerekli. Örttüğünüz örtü güneş ışığı geçirmemeli. Sera taban altı örtüsü, çilek naylonu, karton, silaj örtüsü, kompost, yaprak, branda hepsi olur. Tek şart örtünün açılmaması, güneşin toprağa ulaşmaması gerekiyor. Sera taban örtüsünde açık varsa ayrık, kanyaş bunu sezer, oradan hemen verir. Çilek naylonu yırtılırsa da aynı durum var. Karton uçarsa, kompost ince kalırsa, yaprakların arasından güneş sızarsa.. Toprağı tamaıyla kapamanız gerekli. Silaj örtüsü bu iş için ideal malzeme, ancak çok büyük. Parça alalım dedik, internetten sipariş verdik, dolandırılıyorduk. Paramızı geri zor aldık.

Toprağı çapalamadan olur mu? Oluyor, ancak süre uzuyor. Sadece ayrık değil, böğürtlen de örtüyle ölüyor. Denedim, 2 yıl sürüyor. Çapalayıp örterseniz bitkiyi zedeliyoruz, yoruyoruz. Derindeki kökleri yüzeye getiriyoruz. Süre kısalıyor. O yüzden, imkan varsa çapalamayı ihmal etmeyin derim. Zaten ekim yapmak için çapalayacaksınız, olayın en başında yabani otlar varken çapalayın. Hem kökleri ayıklarsınız hem de toprağa organik madde eklemiş- ekime hazır hale getirmiş olursunuz.

Bu yöntemin eksileri şunlar: örtü pahalı ve arazi boş kalıyor. Karton serseniz bile gidip bulması, sermesi zor. Silaj örtüsü, sera taban örtüsü, çilek naylonu hepsi masraf. Arazinin boş kalması, ekemiyor olmanız da bir dert. Örtülerin ek yerlerine balkabağı, tatlı patates gibi yayılıcı bitkileri ekip mahsül alabilirsiniz. Ukalalık olacak ama yarım iş yapmayın derim, önce ayrık ölsün sonra ekim yapın. Ekili diye örtüyü kaldıramayacaksınız, çapalayamayacaksınız. Gerek yok bence.

Tavuk Traktörü Yöntemi

Tavukları altı açık kafeslere koyup, düzenli olarak hareket ettirdiğimiz sistemlere tavuk traktörü diyoruz. Tavuklar toprağı eşeliyor, otları yiyor sonra siz de gün aşırı ya da her gün hareket ettiyorsunuz. Gübresi, pisliği geride kalıyor. Gayet insancıl bir sistem, tavuklar her gün yeni araziye kavuşuyor, böcekti ottu yiyor.

Ancak ayrıkla mücade etmek için traktörü gün aşırı hareket ettirmiyoruz. Traktörün mantığına aykırı bir şekilde olduğu yerde tutuyoruz. Anca otun öldüğünden emin olduktan sonra hareket ettiriyoruz - en az 2 hafta olduğu yerde duruyor. Siz traktörü hareket ettirdikten bir kaç hafta sonra ayrık derindeki köklerden sürecektir. Traktörle tekrar vurun. Aynı traktör olmak zorunda değil, 3-5 traktör peş peşe hareket ediyor olabilir. Bu şekilde ayrık otunu güçten düşürüp ölmesini sağlıyoruz. Tavuklara güzel bir hayat sunduğuumuz söylenemez ancak avantajları çok. Arazi üretimden kopmuyor, sebze yetiştirmesek bile yumurta veya tavuk yetiştiriyoruz. Tavuk gübresi kuvvetli bir gübredir, arazi gübreleniyor. Traktörün içine talaş, kuru yaprak, biyokömür ya da başka organik atıklar atarak toprağın organik madde oranını arttırabilirsiniz. Tavuk gübresi -azotça zengin olduğu için- yüzeyde kalın bir tabaka halinde kalırsa altını öldürür. Ayrığı bile. Çapalarsanız toprağı coşturur.

Tavuk traktörü yöntemini daha etkili kılmak için önden tavukarla araziyi kabak haline getirin, sonra çapalayıp bir daha traktörle yavaş yavaş geçin. Toprak istediğiniz seviyeye gelince kadar çapalamaya sonra trakötrle geçmeye devam edin. Her çapalamadan sonra çıkan kökleri temizleyebilir, perlit, vermikülit ya da kompost serebilirsiniz. Tavuklar karıştırtacaktır. İkinci geçişten sonra çaplamadan önce tavukların yiyebileceği mısır, buğday gibi tek yıllık bitkileri ekebilirsiniz. Bu sayede bir sonraki geçişte tavukların yemi de az da olsa çıkmış olur. İlk sene mısır ya da balkabağı gibi gübreyi, kuvvetli toprağı seven bitkileri ekebilirsiniz.

.

Örsele ve ört yöntemiyle tavuk traktörü yöntemi esasında birbirlerine çok benziyor. Tavuklarla araziyi örseleyip sonra organik maddeyle yüzeyi örtüyoruz. Çıkmasına müsade etmeden bir daha örseliyoruz. Aralarındaki en büyük fark örsele ve ört yönteminde üretim yapamazken tavuk traktörü yönteminde üretimin devam etmesi. Geniş alanlar ya da traktörü hareket ettiremeyeceğiniz alanlar için örsele ve ört, gelir kaynağının devam etmesi ve toprağı rehabilite etmek için tavuk traktörü yöntemi daha uygun.

.

Diyelim ki ayrık otunu öldürdünüz, sebzelerinizi ektiniz ancak bir baktınız ayrık otu geri gelmeye çalışıyor. Orada buradan pörtlemiş gene. Kullanacağınız aletin adı çayır çapası. Kontrol altında tutmak için en etkili el aleti bu :)

.

Özet:

Yabani otlar bahçenizi bir anda sarıyor, size illallah dedirtiyorsa ya toprakta dengesizlik vardır (bir şey eksik ya da fazla) ya da doğanın savunma sistemini tetiklemişsinizdir. İkisi aynı anda olabilir. Topraktaki organik madde oranın %5'in altına düşmesi öncü bitkilerin (ayrık gibi) bahçenizi sarmasına, tüm tarlayı ele geçirmesine neden olur. Problemi kalıcı olarak çözmek için bu dengesizliği düzeltmeniz, doğanın ipleri eline almasına gerek kalmaması gerekiyor. Toprak analizi yaptırın.

İki yöntem var. Örsele ve ört yöntemi, tavuk traktörü yöntemi. İlkinde toprağı çapalıyor, sürüyor ya da derinden patlatıyorsunuz, çıkan kökleri temizleyip üzerini örtüyorsunuz. İmkan varsa ayda bir, yoksa iki ayda bir bu işlemi tekrar edin. En az 6 ay yapmalı, imkan varsa toprak bir yıl kapalı kalmalı. Hangi örtüyü kullandığınız önemli değil, yeter ki güneş toprağa ulaşmasın. Siilaj örtüsü pahalı, büyük ama en etkilisi. Tavuk trakötrü yönteminde traktörü altındaki ot öldükten ya da tükettikten sonra hareket ettiriyoruz. Otlar tekrar gelecek gibi olursa traktörle tekrar "vuruyoruz". İkinci geçişten sonra toprağı çapalayın ki gübre toprağa karışsın, yoksa yüzey kabuk tutar altını öldürür.

Her iki yöntem de etkili. Örsele ve ört yöntemi geniş alanlar için etkili, çok işçilik gerektirmiyor ancak üretim devam etmiyor. Tavuk trakötrü yönteminde her gün tavukların bakımıyla uğraşmanız gerekiyor, tavukların altı kokacak, pek insancıl değil ancak üretim durmuyor.

Ayrığın geri gelmemesi için toprağı analiz ettirin, eksiklikleri ya da fazlalıkları düzeltin. Muhtemelen organik madde oranı az, geçirgenliği düşüktür. Organik madde ekleyin, geçirgenliği arttırmak için alçı/jips uygulaması yapın. Analizde ortaya çıkan hataları, eksiklik ya da fazlalıkları düzeltin. Bu kadar :)

15 Temmuz 2022 Cuma

şipşak: kaya tozu/unu

Bahçede çalışıyorken kendimi kaptırıyorum, dünyadan kopuyorum bazen. İşte bugün de öyle bir gündü. Nasıl oldu da başardığımı inanın hiç bilmiyorum. Yerde duran tahtaya kafa attım. Uçarak filan. Domatesleri bağlayacağım bağlamasına da, başım zonkluyor. Bugünlük benden pas.

O halde şipşak!

Bitkilerin büyümesi için neler lazım? İşte klasiklerden azot, fosfor ve potasyum. Kısacası NPK. Bu üçü varsa gübre diye sınıflandırıyorlar. Onların dışında demir, bakır, kükürt, kalsiyum, bor, magnezyum, çinko, mangan... Bütün elementleri say! En gereksizi bile gerekli. Orta gereklilerden çinko mesela, pirinç samanında çokça var. Toprakta çinko eksikliği varsa yazın havalar ısınınca yapraklar düşer. Herkes sıcaktan oluyor sanar. Öyle değil işte. Toprakta çinko eksikse, uygun gübreleme yapınca havalar ısınsa da yapraklar düşmüyor. Anca toprak kuruyunca sarsılıyor bitkiler. Toprak analizi gerekli.. Bugünkü konumuz toprak analizi değil, geçelim.

Bu elementler nereden geliyor? Bor mesela. Haberlerde - ne hikmetse özellikle seçimlerden önce- bor madeni diyorlar, ondan alıp toprağa atsak olur mu? Doğru çeşidiyse, niye olmasın. Fosfor mesela, kaya fosfatı var, alsak atsak olur mu? Evet, gübre olarak kullanabilirsiniz (npk'sı olanlar gübre olarak geçiyor, diğerleri besleyici). Toprakta demir eksik, çivi gömelim? Olabilir de yapmayın. Lütfen. Onun acısını tatmayın, tecrübeyle sabit. Genel olarak kayalar, taşlar bitkilerin kullanabildiği çeşitse olur. Elmas da karbon, kömürde de karbon var. Bitkiler kömürde büyür, elmasta büyüyemez - onun gibi. Yani element de yeterli değil, mineraller var, formalar var, bileşenler var... Bugünkü konumuz bu da değil, devam ediyoruz :)

Peki işi bir adım ileriye götürsek, her element için ayrı bir cins kaya peşinde koşmak yerine içinde bütün elementleri barındıran tek bir cins kaya olsa onu kullansak olur mu? Bütün elementler/mineraller olmasa da var öyle kayalar. Granit, bazalt gibi volkanik kayalar. Dünyanın merkezinden geliyor, en aşınmamış, en has hali. Kayanın ilk hali. Bundan daha mineralli taş/toprak yok. Ektiğimiz biçtiğimiz topraklar yüzbinlerce binlerce yıldır yağmurla yıkanıyor, minerali akıp gitmiş. Son yıllarda makinalaşmayla da minerel diye bir şey kalmamış. Çook, çok az gereken selenyum ya da bor'dan bile eser yok. Yetiştirdiğimiz sebzelerin besin değeri çok az. Toprağa bazalt eklesek, kayanın ilk halini, tekrardan minerale doyursak iyi olmaz mı? Özel kayalar ya da gübreler kullanmak yerine doğada olanı yapsak gibi kayalar aşınıp bitkileri beslese, nasıl olur? Fikir bu. 

Ürünün adı kaya tozu ya da unu. Granit ya da bazalt madenlerindeki tozu öğütüyorlar, pudaradan daha ince bir hale getiriyorlar. Yüzey alanı arttıkça çözünmesi daha rahat olur diye. Tarlanın ortasına koca bir kaya koymak pek mantıklı değil :) Bu pudradan daha ince tozu kullanıyorsunuz bahçede. Azomite denen bir marka daha var mesela, oranın kayasını analiz etmişler 74 cins mineral varmış. Bir çeşit volkanik toz. Bizde azomite yok, bazalt var. Bazalt tozu koyalım? İşe yarar mı?

Yıllardır denemek istiyordum ancak bir türlü bazalt tozu bulamadım. Sonra da aramayı bıraktım. Permatürk Vakfı bahar başında bahçe kuruyordu, instagramda paylaştılar - yataklara bol bol kaya tozu eklediler. Sordum madenden aldık, internette de var dediler. Artık varmış. On yıl önce yoktu :) Önce ürünü görmek için bir çuval aldım, sonra 7-8 çuval daha. Toprağa eklemek için değil ama, bir yere kaplama betonu dökeceğim, ona katmak için.

Hızlanalım.

Kaya tozu işe yarıyor mu? Bilmiyoruz. Yapılan araştırmalarda tutarlı bir sonuç elde edememişler. İşe yaradığını gösteren çalışmalar var - gerçi çoğu firmaların kendi ürünlerini teşvik için ısmarladığı çalışmalar. Bir işe yaramadığını gösteren onlarca makale de var. Boş yere eklemeyin diyorlar. Permakültür dünyasında muhakkak ekleyin diyenler de var, onsuz da oluyor boş yere para harcamayın diyenler de. Youtube'dan OYR'ın çalışması var (one yard revolution). Kral adamdır, kaliteli videoları var. Bu ara ortadan kayboldu gerçi. Deney diyemeyiz ama sistematik olarak yetiştirdiklerini tartmış, kaydetmiş. Sonuç: etkisi yok. Öyle pazarlandığı gibi faydaları da yok- imiş. Siz de izleyin, ayarlardan, otomatik çevir deyip Türkçe altyazılı izleyebilirsiniz: youtube linki

Topraktaki mineral miktarını arttırmak için başka yöntemler var. Daha ucuz, daha etkili. Steve Solomon'un kitapları iyi bir başlangıç. Açık kaynak için permies.com'da Redhawk'ın yazıları var. Google'dan tercüme ettirebilirsiniz. Redhawk işe yaramaz demiyor. Kafalar karışık biraz. Bağlantıyı şuraya bırakıyorum: permies - redhawk

Peki niye etkisi olmamasın nedeni ne olabilir? Ya da etkisi olmasını için neler yapmalı?

İlki kayanın - pudra halde olsa bile- bitkilerin kullanacağı forma dönüşmesi çoook uzun sürüyor olabilir. Bir yıl, iki yıl değil yani, belki bin yıl. 

İkincisi olayın biyolojik kısmı. Biyoloji yoksa süreç çok yavaş. Misal, evinizin musluğundan paslı su akıyor diyelim. Demir filitresi takmanıza gerek yok. Ana hattan domestos ya da çamaşır suyu verip biraz bekletin, sonra akıtın. 2-3 ay paslı su derdi yaşamazsınız, çünkü borulardaki paslanmayı hızlandıran bakteriler artık yok, öldü. Kaya tozunu toprağa ekliyoruz ama süreci hızlandıran biyolojik yapı, bakteri ya da sistem muhtemelen yok. Onlar olmadan çok uzun sürüyor. Halbuki doğada bu işi hızlandıran canlılar var, sadece onlar toprağın içinde yaşamıyorlar; kuşlar.

Kuşlar besinlerini sindirmek için taş yutar. Tavuk, hindi besleyen herkes bunu çok iyi bilir. Dere kumu, taş, mini çakıllar veririz hayvanlara. Taşlık denen bir "mide"leri var, yedikleri taşlara sürte sürte parçalıyor, eziyor, sindiriyor. Bu arada taşları da bir miktar öğütüyor. Bir arazinin minarel değerlerini arttırmak için tavuk ya da hindiden daha kolay, hızlı ve ucuz doğal yöntem yok. İnce taş ya da kum verin yesinler, öğütsünler. Hindi bu işte tavuktan birkaç gömlek daha iyi (linki bulamadım ama hindiyi geoff lawton diyordu). Sindirim sistemlerinde yaşayan bakterilerin de etkisi büyük. Tavuklar bazalt yer mi? Yiyor. Toprağa etkisi nasıl oluyor, henüz bilmiyorum. Yeni başladım tavukalara bazalt vermeye.

Kuşlar dışında, bazaltı komposta katınca (kompostta biyolojinin alası var sonuç olarak) ya da kompostla beraber toprağa katınca iyi sonuç veriyor diyen çalışmalar var. 

Sonuç:

  • Toprağa doğrudan kaya tozu eklemenin fayda edip etmediğinden emin değiliz. Rekolteyi arttırmıyor diyorlar. Besin değerini arttırdığına dair tutarlı çalışma yok, denk gelmedim.
  • Garanti olsun, parası önemli değil deyip de ekleyelim mi? Bence eklemeyelim. Nedeni kaya tozu değil ama, satan firmalar. Sattıkları ürün pudra kadar ince olması gerekirken, çuvalın yarısından fazlası pirinç tanesi büyüklüğünde çıktı. Zaten eriyip erimemesinden emin değilken bahçeye pirinç tanesi büyüklüğünde bazalt atmak mantıklı değil bence. Arnavut kaldırımı arasında büyüyen otlardan pek farkı yok.
  • Pirinç tanesi büyüklüğünde bazaltın kullanım alanı var mı? Var. Eskiden çok yapılırdı, yürüme yollarına birkaç cm kalınlığında beton dökülürdü (yüksek doz çimento ve bazalt pirinci). Tarak yaparlar sonra. Bahçede kullanımı var mı? Tavuklara verin gayri.
  • Tavuklara ve hindilere bol bol taş yedirin. Biyokömür yedirin. Altına güz yaprağı, saman ya da talaş serin. Bundan üreteceğiniz kompostu bahçenizde kullanın. Tavuk gübresinde var bir keramet :)
  • Mineral demişken - konuyla pek alakalı olmasa da- toğrağı beslemek için deniz suyu kullanmanızı tavsiye etmem. Bizim denizlerimiz uygun değil. Tuz yoğunlu ve çeşidi az. Akdenizin tuzu büyük oranda sodyum. Amerika'da okyanus dibinden gelen alt akıntıdan toplanan suyun buharlaştırılmasıyla Sea-90 denen bir ürün elde ediliyor. İçinde 90 çeşit mineral varmış. Himalaya tuzuyla kısayladıydım. Sea-90 Himalaya tuzundan binlerce kat daha çok bor, onlarca kat daha çok magnezyum, fosfor ve bir kaç kat daha fazla potasyum, demir ve kalsiyum içeriyor. Kullanacaksanız bir miktar himalaya tuzunu suda eritip onu kullanın derim (3-5 yılda bir uygulama yapmanız yeterli). Ya da -daha iyisi- deniz yosununu iyice tatlı suyla yıkayıp kullanabilirsiniz.

Kanıyor mu? Eh.

3 Temmuz 2022 Pazar

mevzu: bıçaklı çapalar

Bu yazıyı yazarken el ve kollarımda 30 küsür adet kesik var. Bir ara konserlere jiletle çıkan bir ekip vardı ya, Müslüm Gürses dinler çeşit çeşit bdsm fantezileri yaşarlardı. Gitsem yanlarına yadırgamazlardı, o kadar :)

Bu aletleri geliştirmeyi aklıma Kasım 2020'de koyduydum daha yeni bitti. Şaka gibi ama roket yapılacak bir sürede anca iki üç tane bıçaklı çapa üretebildim. Abartmıyorum gerçekten çok zorladı. Başıma gelenleri tek tek yazardım esasında ama defterim gururlu ve nazlı birinde kaldı. Bir türlü geri getirmiyor, ben de yazamıyorum. O yüzden hikayleri es geçelim, kullanımı konuşalım.

.

Çapaları öyle eften püften aletler sanmayın. Siz deyin 50, ben diyeyim 100 çeşit.. Bir uçta herkesin bildiği toprağa vurarak, savurarak kullanılan ağır çapalar: bağ çapası, tütün çapası, domates çapası ve benzerleri. Savurgiller ya da diğer adıyla bel bükücüler. Diğer uçta otlar daha filizken mücadele ertmeye yarayan tel çapalar, diğer adıyla filiz çapası. Bu iki grubun arasında iki aşiret var. Bıçaklı çapalar aşireti ve mekanik çapalar aşireti. Herbirinde belki vardır 30-40 farklı alet. Bugünkü konumuz bıçaklı çapalar aşireti ve diğer aşiretle olan ilişkileri.


.

Nedir? Niye var? Neye yarar?

Üzerinde herhangi bir çeşit bıçak olan, toprağın yüzeyini kazıyarak kullanılan bahçe aletlerine bıçaklı çapa deniyor - (kışın arabanın ön camı buz tutunca kazırırz ya, onun gibi). İki çeşit bıçaklı çapa var. İlkinde bıçak sabit- sabit bıçaklı çapa. İkincisinde biraz hareket etmesine müsade ediyoruz - çayır çapası. Sabit bıçaklı çapalarda bütün yük sopaya biniyor ve kullanımı biraz hantal. Uzun bir sopanın ucundaki bıçakla karpuz kestiğinizi hayal edin, kasar di mi? Biraz öyle. Yavaş kullanılıyor, daha kontrollü. Çayır çapası öyle değil. Hızlı hızlı az ileri, az geri diye kullanılıyor, toprağın üstünü kazıyoruz.

Bıçaklı çapaların her bahçede olmasını gerektiren iki tane özelliği var. İlki sadece genel kullanım için bıçaklı çapaların olmaması (genel kullanım için: üçgen, dörtgen, beşgen, diş çapa gibi genel kullanım çapaları). Otun cinsine özgü tasarımlar da var. Mutfakta her cins bıçak vardır ya, onun gibi. Yoğurt otu çapası, ayrık otu çapası, devedikeni çapası gibi. Herbirinin şekli, kullanımı farklı. Bu her ot için ayrı çapa almanız gerektiği anlamına gelmiyor. Amma bir cins otla başınız büyük dertteyse onun panzehiri olan bıçaklı çapa mutlaka vardır.

İkinci özelliği de bitkileri kalbinden vurması. Yabani otların büyük bir kısmı enerjisini yapraklarında ya da köklerinde depolamıyor. Enerjiyi yapraklarında depolamıyor çünkü her an otlanabilir, ezilebilir. Enerjiyi köklerinde depolamıyor çünkü kuraklık olabilir, hastalık olabilir. Bitkilerin canlarını, gövdenin toprakla buluştuğu yerin hemen altında taşır. Yaprağı yenirse yeniden sürer. Söküp başka bir yere de ekebilirsiniz. Ama kökle gövdenin birleştiği bölge kesilirse, ezilirse geçmiş olsun. Toparlamaz. Bıçaklı çapalar işte orayı kesiyor. Bitkiye en çok zarar verecek noktayı biçiyor. Ayrık otu gibi toprağın 30 cm altından süren otlarda bu iş biraz güç - yalan yok- ama onun bile canını acıtır. Yatağı artık elini kolunu sallayarak işgal edemez.

Özet: Bıçaklı çapa üzerinde bıçak olan çapalara verilen genel isim. İki cinsi var: sabit bıçaklı, hareketli bıçaklı (çayır çapası). Sabit bıçaklılar sert, kuvvetli ancak hantal ve kullanımı yavaş. Çayır çapası hızlı, atik ama her yere uygun değil. Bıçaklı çapalar önemli, çünkü (1) hem genel kullanım için çeşitleri var (üçgen, dörtgen, beşgen..), hem de ot'a özgü tasarımlar var (ayrık otu çapası, deve dikeni çapası..). Diğer neden de (2) bitkinin en zayıf noktasını kesiyor biçiyor.

Ne değildir?

Bıçaklı çapalar çim biçme makinesi ya da tırpan gibi bir alet değil. Onlar gibi üsten üsten kesmiyor bitkileri. Toprağın altından keser, o yüzden otları ya öldürür ya da canına okur. 2-3 kere geçtikten sonra köklerdeki enerji biter, yabani otlar güçten düşer ve ölür.

.

Bu aletler çocuk oyuncağı değil. Gerçekten değil. Göz çıkarır, el keser, dikkat edin. 

.

Şimdiye kadar niye yoktu? Araştırma ve geliştirmesi niye bu kadar uzun sürdü?

Topraktan. Hani bıçağı kömüre sokarlar kızdırırlar, sonra cosss diye suya sokarlar kılıç yaparlar. O işlemler tarım aletlerine olmuyor. Isıtıp aniden soğutularak üretilen aletlerin hiçbiri (Türkiye'deki aletlerin çoğu) taşa toprağa dayanmaz (istisnalar kaideyi bozmaz :). Sıfırdan başlamak gerekti.

Şimdi iş bitince tasarımı kolay gözüküyor. Öyle olmadı. Toprakta taş var, savurarak kullananlar var, canavara verenler. Adamlar traş bıçağı geliştiriyor, altı üstü sakal için - her gün televizyondalar. Toprakta her şeyden var! Ondan tarım aletlerinin bıçakların tasarımı farklı. Hem yumuşak olmalı, hem tok, hem sert, hem de esnek. Hem ucuz hem de homojen olmalı.

Yurtdışından örnekler getirdim, analize girdi; yeni malzemeler denedik. 9 üretici nazımı çekti, denediler beğendiler beğenmediler. Bir de bütün bunların üstüne ekonomi zorladı. Üretimi ucuzlatmak gerekti. Yaptık niyahetinde.

.

Sabit Bıçaklı Çapa nedir? Çeşitleri, kullanımı

Bıçağı hareket etmeyen çapalara sabit bıçaklı çapalar deniyor. En az 40-50 çeşidi var. Bu ilk partide en genel kullanıma uygun olanları ürettim. Diğerleri zamanla gelecek.

Sivri uçlular hızlı kullanılıyor, ama kontrolü zor. Hindiba gibi kazık köklü bitkilere saplanıp kalır. Düz kenarlar daha kontrollü, ancak yavaş.

Üçgen çapa ileri doğru hızlı kullanılır geri doğru yavaş. En kullanışlı sabit bıçaklı çapa çeşididir. Genelde en çok bu model tercih ediliyor. Sivri uçlu olması nedeniyle kazık köklere saplanıyor, biraz tehlikeli ve kazara fideleri kökünden kesebilir ya da yarayabilirsiniz. Bu nedenlerden dolayı bostan çapasını geliştirdim.

Bostan çapasını kendinize doğru çekerek kullanıyorsunuz. Ön kısmı da keskin bir alan var, inatçı otları kökünden kesmek için kullanabilirsiniz. Üçgen çapadaki hataları düzeltmek istedim, bu model ortaya çıktı.

Dörtgen çapa hem ileri hem geri doğru hızlı kullanılır. Bir yönü diğerinden daha hızlı. Vidalarını söküp yönünü değiştirebilirsiniz. Genelde yabani otlar 10-20 cm boya eriştiğinde- sebzeler arasında da mesafe daha varsa- hızlıca yatağı alt üst etmeye yarıyor.

Beşgen çapa yurtdışında daire formda satılan çapayla aynı işleve sahip. 5 kenerı var, ileri ucu sivri ancak üçgen çapa kadar değil. Kazık köklere saplanmıyor. Yan kenarları da keskin. Üçgen çapadan 2 kat daha büyük, ağır hantal ve daha pahalı. Çayır çapasıyla benzer işleve sahip.

Yoğurt otu çapası, yoğurt otu gibi toprağın üstünü halı gibi örten, ince bir kökten toprağa bağlanan otlarla mücade etmek için geliştirildi. Üç tane diş çapayı yan yana koyduk, bu sayede yoğurt otunu tarak gbi kesiyor. Ön kısmı da keskin.

Diş çapanın bir kenarı düz diğer kenarı sivri. En küçük sabit bıçaklı çapa çeşidi o. Otların etrafını kazımak için ideal. İsterseniz civatalarından söküp, ön kısmı sivri arka kısmı düz olacak şekilde yönünü değiştirebilirsiniz.

 

 .

Çayır Çapası Nedir? Nasıl Kullanılır?

Çayır çapası bıçaklı çapalar ile mekanik çapaların melezi :) Bıçak yuva içinde hareket ediyor. Bu sayede siz çapayı ileri geri hareket ettiriyorken kendiliğinden uygun açıyı bulup otları kesiyor. En agresif bıçaklı çapa çeşidi. Hızlı kullanılır, hızlıca otları kökünden keser.

Ayrık otu gibi otlarla MÜCADELE etmeye YARDIMCIDIR. Yardımcı :) Çayır çapası alırsanız ayrık otu, kaynaş otu gibi otlardan kurtulursunuz dersem yalan söylemiş olurum. Bu ve benzeri otlar toprağın altından kökler gönderiyor. O kökler ayıklanmadan, topraktan temizlenmeden ayrık otu gibi otlardan kurtulma şansınız yok. Çayır çapası kullanarak onların bahçeyi ele geçirmesini ya da sebzelerin besinlerini/gübresini çalmasını engellersiniz. O otlar gene dipten sürecek, siz de düzenli olarak üstten çayır çapasıyla keseceksiniz. YA DA toprağı traktörle derin sürdürüp çıkan kökleri ayıklayın. Üstünü silaj örtüsüyle bi 6 ay kapatın ve her ay düzenli olarak sürüp kökleri temizleyin. Ayrık otunun tek doğal mücadele yöntemi toprağı derin sürmek, ışığın toprağa ulaşmasını engellemek ve kökleri ayıklamak. Çayır çapası mücadelede size yardımcı.

Bence herkeste olmalı :)

Çayır çapası sapını kırabilir. Doğru kullanılmıyorsa kıracaktır. Tasarım daha kalıın sap takmanıza olanak sağılıyor. Vidaları söküp, dilediğiniz kalınlıktaki bir sapa monte edebilirsiniz. ANCAK sap kırılıyorsa- muhtemelen ya ürün yanlış kullanılıyor ya da toprak bu iş için uygun değil. Beliniz ve sırtınız çok ağrır. Daha kuvvetli bir çapa modeline geçin, toprağınızı havalandırın, daha yavaş kullanın. :)

.

Hangi bıçaklı çapa tercih edilmeli?

 Sabit bıçaklı çapalar tel çapanın bir üstü. Boyu 15-20 cm'ye kadar olan yabani otların kontrolünde kullanılıyor. Boyu 30-40 cmye kadar olan otların kontrolü için (otun cinsine bağlı olarak 50 cm'ye kadar) ve hızlı çalışmak için Çayır Çapasını tercih edin.

Hobi amaçlı sebze üretiyorsanız Üçgen ya da Kirpi'nin Bostan Çapası'ndan herhangi birini alabilirsiniz. Yükseltilmiş sebze yatağınız varsa Diş Çapa'yı tercih edin. 

Üreticiyseniz sabit bıçaklı çapalardan Üçgen Çapa, Kirpinin Bostan Çapası ve Dörtgen Çapayı almanızı tavsiye ederim. Set halinde de var, bu şekilde 4 farklı bıçağı deneyip kendinize uygun olanı seçebilirsiniz (anahtar ve civatalar pakete dahil).

Çayır Çapaları sabit bıçaklı çapalardan daha etkili. 3 modeli var:

12 cm genişlikte olan model en genel kullanım içindir.

10 cm genişliteki model en sert kullanılacak (kalın köklü bitkiler) ya da dar alanlar için tercih edilir.

14 cm genişliğindeki model daha hafif kullanım içindir. Yatak araları gibi geniş alanların temizliği ve çapası için kullanılır.

Çayır çapalarını sağlam olsunlar diye tasarladım. 14 cm genişliğindeki modeli de zorlayabilirsiniz. Alete bir şey olmaz ancak sap kırılabilir. 

.

İmkan varsa 1 adet Çayır çapası ve 1 adet de Sabit bıçaklı çapa (üçgen ya da bostan çapası) tavsiye olunur.

Kullanım hataları

Savurarak kullanmayın. Bıçaklı çapalar toprağın yüzeyini ya da hemen altını kazıyarak kullanılır. Otlara vurarak kullanılmaz. Az ileri az geri şeklinde.

Doğru açıda kullanılması önemli. Bıçak toprağa çok dik ise kesmez, kazar. Çok yatay ise otu kaçırır kesmez. Ürünün üzerinde 3 farklı ayar var, dikten yataya doğru. Hangi ayarda rahat iseniz üzerinden ayarlayabilirsiniz.

Bıçaklı aletlerin tamamı için aynı kural geçerli. Bıçak ne kadar keskinse kullanımı o kadar rahattır. Her kullanımdan sonra - mümkün değilse haftada bir- bilemenizi tavsiye ederim. Çok iyi bilemeniz önemli değil, ancak sık sık bilemeniz gerekiyor. Üstündeki kiri, toprağı alması, çeliği az biraz parlatması yeterli. Eskiden tırpanla çayıra ya orakla tarlaya giderken insanlar yanlarına bileme taşı ya da ufak çekiç alırmış (tırpan çekiçle vurarak da bilenir). Ara verdiklerinde bileyip işe devam ederlermiş.

Aletin kırılması zor ancak doğru kullanılmıyorsa sap kırılabilir. Balta, keser, kazma hatta kürek yanlış kullanılıyorsa ilk sap kırılır. Bıçaklı çapalar için de aynısı geçerli. 

Bıçakları bilerken fazla ısınmamasına özen gösterin. Akkor hale gelmesin.

 .

Tasarım Hikayesi

Yurtdışından getirdiğimiz örnekler 1.5 mm kalınlığındaydı. Denedik, taşlara vurduk, yeterli gelmedi. 2 mm kalınlığında ürettim.

Sac kısımları 3-4-5 mm kalınlıklarda ürettim. Bir önceki blog paylaşımında açıklamıştım ama burada da özet geçeyim. Öyle bir alet olsun istedim ki uzun yıllar kullanın. Boyası atsa paslansa bile sizi yıllarca götürsün. 

Hareketli parçalarda aşınma olacak. Olmasını istiyoruz. Daha doğrusu aşınacak diye - onu dikkate alarak- tasarladım. Almanlar aşınma olmasın diye tasarım yapmışlar, hem maliyet katlanıyor hem de gereğinden çok karmaşık bir alet elde ediyorsunuz. Onların tasarımları tıkanıyor, çamur olursa çalışmıyor. Bence hiç gerek yok. 4 mm sacın aşınması yıllar alır zaten (her gün kullansanız bile tahminen 5-7 yıl alır).

Ekonomiden mütevellit bileme gerektirmeyecek yüksek kalitede malzemelerden bıçak üretemedim. Bu haliyle bile Almanlarla aynı kalitedeyiz.

Farklı kalınlıklarda ve bıçak ağızlarına sahip çeşitleri üretmedim. Bu aşamada gerek görmedim.

Dediğim gibi belki 50'den çok çeşit bıçaklı çapa modeli var. Her imalata girdiğimizde özel çeşitlerden bir ikisini üretir, sizelere sunarım. Devedikeni için özel çapa alacak kadar devedikeniyle mücadele eden biri olsaydı duyardım diye düşündüm :))

Fiyatı arttıracak kozmetik işlemleri yapmadım. Gene ekonomiden dolayı. Paslanmazın üzerindeki çizikler, izler belli olmasın diye boya atılır mesela, atmadım.  

.

Hayırlı olsun. Umarım severek kullanırsınız, işinizi görür :) Şimdi müsadenizle kağıt, alev ve traktör konularına geçiyorum ;)