Hadi size sosyal medyada gördüklerimi yorumlayayım.
Kaplı tohum nedir, ne işe yarar, ne işe yaramaz.
Önce terminoloji: Tohumları rahat ekebilmek ve sürece daha kuvvetli başlamalı için çoğunluğu kil olan bir malzemeyle kaplamaya tohum kaplamak deniyor, bu işlemi görmüş tohumlara kaplı tohum, tohumu kaplarken mikrobiyal gübre ile aşılamaya ya da tohumun çimlenme sürecini hızlandıracak işlemlere de tohum kodlamak/aşılamak deniyor. Boyalı tohumdan bahsetmiyorum, böyle mini mini küçük kil bilyeciklerini kastediyorum.
Peki tohumları neden kaplamak istersiniz?
Bamya, malabar vb birkaç cinsi saymazsak, tohumların çoğu acayip şekillerde ve boyutlarda. Mesela havuç. O kadar ufak ki tek tek ekemezsiniz. Mesela salatalar. Uzun ince. Üretici için elle ekmesi de dert, makineye uygun da değil. Tıkıyor. İstiyoruz ki ufak topçuklar olsunlar da eşdeş (üniform) olsun. Tohumları ekerken makine kullanalım, makineyi tıkamasın. Muntazaman ekelim, güzel güzel yetişsin.
Süper. İki sıkıntı var. İlki tohumları kaplayacak alet edevat -küçük ölçekli- bizde yok. Milyonlarca tohumu kaplayan makineler var. Tohumu doğrudan oradan satın almak gerekiyor. Hadi diyelim mesela fidedeposu'ndan temin ettiniz, ikinci sıkıntı..
Bizimkilerde o makinelerden yok. Japan agritrading'den satın alıp, vergisini vs verip getirtebilirsiniz. Ama elemanlar getirmiyor -haberleri dahi olduğunu sanmıyorum-, "kaplı tohum süper", "kaplı tohum çok güsel" diye ürün itelemeye çalışıyorlar. 0,7 uç satan satıcının uçlu kalemden haberi olmaması gibi bir şey. Sormazlar mı adama, uçlu kalemin yoksa niye uç alıyorsun?
Kolaylık diyecekseniz, onun için atasözleri var. Lütfen şu aletten temin edin. Aleti alın sonra kime neyi iteliyorsanız iteleyin. Sevgiler.
linki şuraya bırakıyorum: https://japan-agritrading.com/products/minoru-handy-manual-seeder-g-8-for-coated-seeds?_pos=2&_sid=b126cb182&_ss=r
Resimdeki arkadaş kaplı olmayan tohumlar için. Dürüst olmak gerekirse çalışmıyor, bağlantısını verdiğimi tercih edin.
*Fukuoka da tohum kaplıyor ve onun tekniğine kil topu ya da tohum topu diyoruz. Fukuoka'nın amacı ve yaklaşımı oldukça farklı. Fukuoka tohumu korumak, uzun süre doğada yalnız brakmak ve mikrop aşılamak için kullanıyor. Hatta tohumsuz kil topları bile hazırlayabilirsiniz Fukuoka'nın tekniğiyle. Endüstriyel tohum kaplamada amaç pratiklik.
*Tohum kodlamayı da iteliyorlar bu ara. Ne yaptığını bildiklerini inanın hiç sanmıyorum. Ezberden gidiyorlar.
Mikrobiyal gübre nedir, ne zaman kullanılır, ne zaman kullanılmaz.
Toprağı araştırmışlar ve kimi bakteri ve mantarlar bitkilerle işbirliği yaptığını ve bitkilerin gelişmesine, kök yapısına ve ürün miktar/kalitesine olumlu etkisi olduğunu görmüşler. Sonra haliyle bu bakteri ve mantarları laboratuar ortamında çoğaltıp ürün -mikrobiyal gübre- elde etmişler. Bu ürünleri kullanınca -yalan yok- gerçekten çok fark ediyor. Kök yapısı, gübre alınımı, bitki gücü vs artıyor.
Gelelim zurnanın zortladığı noktalara.
İlki her bakteri ve mantar her sebze ile iletişime geçecek diye bir şart yok. Bitkiler ile toprak biotası arasındaki ilişki çok karmaşık. Toprak besin ağnı uzun uzun anlatmadan şöyle iki noktaya parmak basalım. Bu tür gübre kullanacaksanız, onlarca çeşit bakteri ve mantar içeren ürünleri kullanın ve toprağınız canlı olsun. Sosyal medyada itelenen ürünler kaç çeşit içeriyor? 3? 4? Sadece bir çeşit bakteri içeren bile var. Peki bu ürünleri niye iteliyorlar? Çünkü ithalatçı size bu ürünleri iteleyen üreticilere mikrobiyal gübreleri bedava ya da büyük indirimlerle veriyor. Üreticinin de süreçten haberi yok. Bakıyor ürünleri daha iyi, marullar coşmuş, kökü büyük. Başlıyor sosyal medyada paylaşmaya. Sıkıntı şurada. Mikrobiyal gübreler tekrarlı kullanılır, kullanılmaz değil. Yalnız her ekimde kullanıyorsanız toprakta sıkıntı var demek. Toprakta sıkıntı varken mikrobiyal gübre tavsiye edilmez. Ölü toprakla uğraşıyorsunuz demek. Toprağın canlı olması için organik madde miktarı en az %3 olmalı. %5'in altı tavsiye edilmez. %5'in altında bu ürünleri kullanırsanız ne olur? Tüketici olursunuz. Her sene yeniden mikrobiyal gübre almak ve uygulamak zorunda kalırsınız. İthalatçıyı zengin edersiniz, o kadar.
O yüzden önce toprak sonra mikrobiyal gübre. Önce toprağı adam etmeli sonra biyolojik gübrelerden medet ummalı. Sıralama nasıydı? Fiziksel, kimyasal sonra biyolojik. Önce organik madde seviyesini %5'e çekmeye çalışın, taşını temizleyin ve mineral dengelemesi yapın. Mikrobiyal gübreler en sonda. Aksi takdirde harcadığınız paranın çoğu çöpe gidiyor.
*Hamiş. Mikrobiyal gübre ile sonuç alacaksınız, almazsınız demiyorum. Sıralamayı doğru takip edin, süper sonuçlar alın. Çoooooook fark ediyor.
*Bonus hamiş. Organik madde seviyeniz düşük ise mikrobiyal gübre yerine amino asit kullanabilirsiniz (gübretaş'ın forceful amino'su gibi). Toprakta halihazırda mevcut biotayı coşturuyor, bitkiyi rahatlatıyor.
*Bonusun bonusu: Dönümlerce ekin ekiyorsanız ve üretim monokültür (tekdüze - yani 4 dönümden daha geniş alanlarda tek cins ekinin ekildiği) ise yukarıda yazdıklarım geçerli değil. Basın mikrobiyal gübreyi. Zaten her çapada, her ilaç ve gübrede ölecek mikroplar... Siz aldığınız ürüne bakacaksınız zaten.
Hayvan gübresi ile toprağın organik madde seviyesi yükseltebilir misiniz?
Tek kelimeyele cevap verecek olursak, hayır yükseltemezsiniz.
İki üç kelimeyle açıklayacaksak, evet yükseltebilirsiniz ancak aşağı inen yürüyen merdivenden yukarı çıkmaya çalışmak gibi.
Uzun açıklaması şöyle: Topraktaki organik madde dediğimiz şey esasında karbon. Karbonu toprakta tutmanın iki yolu var. Ya organik madde olarak dışarıdan ekleyeceğiz (kompost, malç, biyokömür de var), ya da bunu bizim için bitkiler yapacak. Topraktan karbonu kaybetmenin de kabaca üç yolu var, ilki çapa, ikincisi azot eklemek üçüncüsü toprağı sıkıştırmak. Toprağı çapaladığımızda toprağa bol miktarda oksijen ekliyoruz. Esasında sağlıklı toprak (biyoaktif) akciğerle nefes alır gibi yüzeyden ihtiyacı kadar oksijeni alır. Toprağı ufalayıp incecik çapaladığımızda, toprağın her zerresine oksijen ulaşıyor. Oksijen + karbon = karbondioksit. Yani toprağıher çapaladığımızda sanki toprağı yakıyoruz. Sanki diyorum çünkü bu olay alevle yanma değil. Oksijen var, şeker var. Bakteriler bir anda üreyip, şekeri ve oksijeni tüketiyor. Geriye de karbondioksit ve su kalıyor. Biri uçuyor diğeri buharlaşıyor. Azot da aynı. Toprağa azot kattığınızda bakteriler bu azotu kullanmaya ve deli gibi protein üretmeye başlıyor. Protein için gerekli diğer şey de karbon. Bakteriler ölünce protein bozuluyor, karbon da azot ile birlikte atmosfere uçup gidiyor. Başka yolları da var tabii, toprak havasız kalırsa = metan. Toprak tavında değilken yapılan çapalama metana, karbonun uçup gitmesine neden olur.
Yani toprağın organik madde seviyesini azaltmak için başlıca 3 şey var. Toprağı sık sık çapalayıp, oksijen katın. Bol bol azotlu gübre ekleyin (ideali şeker gübre). Bir de üzerine tavını beklemeyin, sıkıştırın, ezin. Traktörle böyle, eze eze, bol bol. Tanıdık geldi mi :) Aferin :)
Gübreye gelecek olursak. Bir - toprağa gübreyi katmak için iyice çapalıyoruz. Çapa karbonu kaçırır. İki- hayvan gübresi azotça zengin. Üç - ideal uygulama olmayacağı için her uygulamadan sonra çürümenin devam ettiği oksijensiz kalan, fermantasyonun devam ettiği bölgeler var. Metan. Yani bir yandan tonla gübreyle organik madde ekliyorsunuz, diğer yandan yakıp havaya geri veriyorsunuz.
Üretici bir arkadaşla bu muhabbeti uzun yıllardır yapıyoruz. O hayvan gübresiyle organik maddeyi arttırabileceğini iddia ediyor. Beş senede yüzde bir buçuk arttırmış. Ben o süre zarfında yüzde 13 arttırdım (İlk iki- üç sene derin belleyerek toprağa kompost karıştırmak, her sene yüzeye 2*2,5 cm kalınlığında kompost eklemek, malç ve örtü ekimi ve biyokömür). Tabii bu elma ile armutu karşılaştırmaya benziyor, ölçekler çok farklı. Ancak durum bu. Ayrıca önemli olan önce %3'ün (toprak biyotasının çalışmaya başladığı oran) %5'in üzerine çıkmak (ilk kararlı durum).
Bonus: Hayvan gübresinin toprağa sağladığı besin ile toprağın ihtiyacı olan besin aynı değil. Her sezon hayvan gübresi eklerseniz toprakta tuzluluk olur, ürünlerin besin değeri düşer ve minerallerin bazılarında aşırılık bazılarında da noksanlık olur. Bunu dengelemek için ekim nöbeti ve nadasa bırakma gibi uygulamalar yapılıyordu eskiden.
Not: bilimi katletmiş olabilirim :)
Damla sulama diye bir şey yok. Damla sulama sistemi var. Sistem olup olmaması arasındaki fark çok büyük!
Sistem kelimesi katledilen ve bir türlü anlatılamayan bir kelime. Sisteme karşıyız diye sloganlar var ancak kimse sistem'in ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Devleti düşünün mesela. Tek başına polis bir işe yarar mı? Sokakta üniformalı bir adam. Arkasında otorite olmasa bırakın kuralları uygulatmayı, dikkat çekeceğini bile sanmıyorum. Hakim savcı olmadan polis olur mu peki? Hakimler kendi kafalarına göre karar veremeyeceklerine göre, hmm, yasa? Yasaları birinin yazması gerekiyor mesela. Bunu yazacak kişilerin maaşı var, seçilmesi var, eğitimi var.. Var da var.
Sistem bir bütündür, birbiriyle ilişkili parçaların belli kurallar çerçevesinde birbirleriyle etkileşimiyle ortaya çıkardıkları bir bütün. Yani tek başına "parça" pek bir işe yaramıyor.
Damla sulama dediğimiz şey bir çeşit sulama sistemidir. Üzerinde delik olan borular, bu sistemin yalnızca küçük bir parçası. Çooook şey kaçırıyorsunuz.
Sulamayı otomatikleştirin: Sulamayı sizin yapmanıza ya da takip etmenize gerek yok. Hidrafora saat takın ya da depoya sifon kurun. Kendi kendine otomatik sulasın. Hiçbiri yoksa amazonda saatli vanalar var. Kurun saati, tatile çıkın.
Gübre ve ilacı damla sulamayla verin, fertigasyon. Bununla ilgili hasad yayınlarının kitabı bile var. Sulayla gübre gübre ve ilaç verebilmek inanılmaz bir rahatlık. Geçen yaz fideleri tek tek aktarmışım. Yukarı çıktım, depoya amino asit döktüm ve vanayı açtım. 30 ton gübreli su tarlaya yola çıktı. Kim uğraşacak tek tek bidonla gübre vermeye. Yazın çiçek dip çürüklüğü gözüktü. Yumurta kabuklarını sirkede eritip depoya döktüm. Geçti gitti. İlaçları da benzer bir şekilde uygulayabilirsiniz.
Kontrollü gübreleme için hata venturi takabilirsiniz. Amazonda o da satılıyor. Venturiyle sisteme asetik asit verebilirseniz (sirke) hatlarda kireç birikmesinin önüne geçersiniz mesela.Asetik asiti arttırmayın, yabani ot kontrolünde de kullanılıyor.
Bunun daha da otomatiği var. Yağan yağışı ve buharlaşmayı hesaplayıp ona göre sulayan, bitki gelişimine bağlı olarak otomatik gübre veren, gerektiğinde sizi uyaran.. Olayı abartmaya gerek yok diyorsanız, neredeyse bedavaya fertigasyonu da dahil edebileceğinizi, 2-3 bin liraya venturi takabileceğinizi unutmayın. Bin liraya sulama suyunuza oksijen basabilir, bitki gelişimini güçlendirebilirsiniz,sulama suyunu oda sıcaklığına yükseltebilirsiniz.
Bokaşi neden kompost değildir?
Bokaşi kompostu nedir sorusunun cevabı yok. Çünkü öyle bir şey yok. Hiç bir yerde yok. Kompostlaşma başka şey, fermantasyon başka şey, tamamıyla birbirinden farklı iki işlem. Bokaşi dediğimiz şeyin Türkçesi turşu, çöp turşusu.
Bokaşi yerine çöp turşusu deseler itici olacak, kimse kullanmayacak. Hazır hintlilerin kafası karışmış, bokaşi kompostu diye onlarca makale yayınlamışlar. Biz en iyisi bokaşiye kompost diyelim, hem itici olmasın hem de bu sayede ürünler satılsın. Bence kesin böyle olmuştur.Kanıtlayamam ama, kesin.
Her balık ızgara olmaz, her malzemeden kompost hazırlanmaz.
Organik malzemelerin tamamından kompost elde edebilirsiniz, ancak mutlaka her atığı gidin kompostlaştırın demek anlamına gelmiyor. Kimini temin etmek zor, kimini kompostlaştırmak güç, kiminin daha faydalı kullanımları var. Açalım:
İnsan atıkları (gübresi- beşeri gübre): Mutfak atıklarından kompost elde etmek giriş seviyesi ise, beşeri gübreden kompost elde etmek son seviye oluyor. Patojen içerebilir, hormon, ağır metal vs içerebilir.
Refrüjlerde kesilen çim ve benzeri atıklar: Malum bizde denetimler yeterli değil. Yol kenarlarındaki bitkilerde ağır metal, kükürt vs birikimi var. Bu bölgeden çıkan atıkları gıda üretimine yaklaştırmayın.
Pamuk küspesi: İdeal yavaş salınımlı azot gübresidir. İdeal! Hayvan gübreleri, kemik- et unu, balık unu, kompost fark etmez hepsi hızlı salınımlı gübre grubuna girer. Uyguladıktan birkaç hafta sonra yavaş yavaş etkisini kaybeder bu gübreler. O yüzden sezon boyunca bitkiyi düzenli olarak kontrol etmek ve ihtiyacı durumunda takviye etmek gerekiyor. Mesela domatesleri, biberleri aktardıktan 6-8 hafta sonra bir tur daha gübre/şelat/şerbet verin de aradaki farkı görün. Pamuk küspesi öyle mi peki, cık. Yavaş salınımlı olduğu için fide ekildiğindeki ilk dönemde fazla etkisi olmasa da, sezon süresince bitkiye düzenli azot verir, gübreyle besler. Bunun nedeni de pamuk küspesindeki azotun bitkinin kullanacağı formda olmaması, bitkinin kullanacağı şekle dönüşmesi için önce topraktaki mikropların küspesi sindirmesi gerekmesi. Azotu zamana yaymak üreticilerin arayıp da bulamadığı, yıllarca dua edip beklediği bir özellik. Durum böyleyken pamuk küspesinden kompost elde etmek (yani doğrudan doğada kaybolacak azot formuna dönüştürmek) pek akıllıca değil. Etrafta başka malzeme yoktur, kompost gerekiyordur - tamam. Ancak pamuk küspesi denilince akla önce yavaş salınımlı gübre gelmeli, işlem yapılmadan toprağa karıştırılmalı ve sezon boyunca toprağın bereketi arttırılmalı. Sosyal medyada pamuk küspesinden kompost üretip uygulayan üreticileri uzaktan izliyorum ve içimden "keşke pamuk küspesini işlemeden kullansalar" diye iç geçiriyorum. Solomon karışımında (mineral dengelemesini amaçlayan bir kendin-yap gübre karışımı) azot için pamuk küspesinin kullanımı işte bu nedenden.
Kompost'un uygulamayacağımız durumlar var mı?
Çok. Her şeyden önce lojistik. Geniş alanlarda kompost uygulaması yapmak neredeyse imkansız. Yılda ortalama 2- 5 cm kalınlığında kompost sermek demek, dönüm başına 20-50 metreküp kompost demek. Bu kadar kompost üretmek için bunun en az iki- üç katı kadar malzemeye ihtiyacınız var. Çok. Mesela benim üretim alanım 44 dönüm. Yılda 4600 metreküp kompost malzemesine ihtiyacım var, 100 kamyondan daha fazla. Bunun yerine arazide kompost üretiyoruz, kes-bırak, malç, sürü otlatması gibi. Spektrumun diğer ucunda ise şehir hayatı var. Şehrin göbeğinde tonlarca atığa bir taş atımı mesafede olabilirsiniz, ancak kompost üretecek yeriniz olmaz. Malzemeleri gidip almak ya çok masraflıdır ya da trafik gibi nedenlerden imkansızlaşmıştır. Gibi gibi.
İkinci neden, mineral dengelemesine ihtiyaç duyulması durumuyla karşılaşılması, ki bu Türkiyedeki toprakların %99,9999'unda karşılaşacağınız bir durum. Bir toprak düşünün, onlarca yıl yanlış uygulamalara maruz kalmış. Sürülmeyecek zamanda sürülmüş, neredeyse saf azot uygulanmış, ekim nöbeti uygulanmamış. İlaçta şişenin dibi görülmüş. Bu toprağı önce onarmak gerekiyor. Onarmak derken regenerate değil, bodoslama fix etmek gerekiyor. Toprağı analiz etmeli, eksik ve fazlalıkları tespit edilmeli ve toprak biyotasına daha fazla zarar vermeden gübre uygulaması yapılmalı. Başlıca nedeni topraktaki organik madde oranının yanlış uygulamalarla düşmesi. Organik madde düşerken (yani topraktaki karbon azalırken) topraktaki diğer besinler de akıp gidiyor. Meydana gelecek tahmini kaybı kararlı organik madde başlığında paylaşmıştım. Bu kaybı kompostla kaparız diyorsanız, sonuçları görmek için 5-8 yıl boyunca düzenli kompost uygulaması yapmanız gerekiyor. Toprağı tamir etmenin yöntemlerinden birini solomon veriyor, o da solomon çalışma dosyası yazısında. Bunu yaparsanız ilk yıldan verim, lezzet patlar, hastalık azalır. Tecrübem şu yönde, Solomonda ilk yılda %30-40'ı hedefleyin, toplamda %80. Geri kalan ufak farkı kompost ile kapamaya çalışın. Her yıl 2-5 cm kompost uygulayacağınıza yarım cm ile günü kurtarabilirsiniz.
Üçüncü neden üretim tekniklerinden kaynaklanabilir. Kompost yayacak tehcizatınız yoktur, malç örtüsü kullanıyorsunuzdur gibi.
Dördüncü ve son neden de iklim. Çok soğuk ya da çok kuru iklimler komposta pek uygun değil.