24 Ocak 2024 Çarşamba

çalakalem - tavuğun keyfi bilir

Kafayı taktım mı takıyorum. Tavuk yemi bunlardan biri. Tam her şey yolundayken tavuklar yumurtadan kesiliyor ya da daha kötüsü biri ölüveriyor. Haydaa.. Nedenini ara da bul. Yumurta artsın diye en pahalı yemi alıyorsun, bir süre iyi gidiyor sonra gene. Karşı komşu gdolu ucuz civciv yemiyle fabrika gibi yumurta basarken, pahalı yeme bakakalıyorsun. İdeal yem karışımı hazırlıyorsun, tavuklar seçiyor, yemiyor. Sonra Kirpi diye biri kımıl kımıl sinek larvası videoları paylaşıyor, tavukları onunla besliyorum diyor. İşi gücü bırakıp sinek mi besleyeceğiz? Ya da havuç haşlayıp her gün ellişer gram tartıp verecek miyiz? Hadi diyelim verdik, peki niye yumurta sayısı artmadı? Kirpi palavra mı sıkıyor :)

Cık.

İdeal yem karışımı konusuna girmeden önce şu üç noktayı açıklığa kavuşturalım.

Bayat yeme dikkat!

Bu en temel kurallardan biri, ancak kimse dikkat etmiyor. Yeminin saklanması öyle basit bir konu değil,  hele hele öğütülmüş toz ya da pelet halindeyse. Küf diye bir hadise var. Böcek var. Bizde insan kalitesinin altındaki huhubat hayvan yemi olarak kullanılıyor - tarlada kalmış, güneşte yanmış, küflenmiş, su yemiş, elek altı vb. Yani zaten sizin tüketmeniz için uygun olmayan bir halde. Bu yemi bir de çuvallayıp, hava almaz bir şekilde üst üste saklarsanız ne olur? Hiçbir besleyiciliği kalmayan, küfün ve böceğin sardığı salak saçma bir şey kalır. Çoğumuz bu tür yemlerle besliyoruz hayvanları.

Kendi yeminizi kendiniz üretemiyorsanız (ki ihtimal zor) bulabildiğiniz en taze yemi satın alın. Hangi tarihte üretildiğine dikkat edin. Piyasa satılan yemlerin çoğu en az 2-3 yıl geriden geliyor. Doğru saklama koşulları sağlanmış olsa, huhubatta bu süre sıkıntı değil. Ancak iyi saklamıyorlar. Bu konu önemli, hem alacağınız yumurta sayısına etki eder, hem hayvan sağlığına.

Yani çok ürün satan, dükkanında ürünün fazla durmadığı yerlerden satın almak gerekiyor. Ucuz diye internetten bilmediğiniz kişilerden yem alırsanız ve yemin bir yararını görmezseniz şaşırmayın.

Tavukların yeme alışması zaman alıyor.

Köpek besleyenler bilir, köpek maması bittiğinde öyle dank diye yeni mamaya geçilmez. Biraz eskisinden biraz yenisinden, alıştıra alıştıra. Bizim ata çeşitlere komuyor da, süsülü püslü cins köpeklerin ayarları bozuluyor. Motor sıkıntılarıyla başlar veterinere kadar gider.

Hayatında mercimek yememiş bir hayvanın önüne mercimek koyduğunuzda haliyle yemeyecek. Mesela tavukların protein ihtiyacı için yeme %5 ila 10 oranında mercimek katabilirsiniz. Bakliat kuru kuru verilmez, ya pişireceksiniz ya da en az 2 gün suda şişireceksiniz (bizimle aynı, fasülyeyi şişirmeden yerseniz noluyor.. aynen). Yüzde beş az değil, çuvalla mercimek alacaksınız. Tavuklar yemezse sıkıntı olur.

Az az vererek başlayın. Tavukların mercimeği öğrenmesi 2-3 ay alıyor. Zamanla %5-10'a ulaşırsınız.

Durumu abarttığı sanıyorsanız vaktinde fabrikadan ataks aldığımı, sonra o tavuklara solucanı, eşelenmeyi vs öğrettiğimi.. Ah ah :)

Hayvanların iyileşmesi zaman alıyor ve bu süre kısa değil.

Birkaç yıldır bizim kümes ekibi yem deneylerinde kullanıyorum. İlk altı ay "piyasadaki en iyi öğütülmüş yem" deneyine maruz kaldılar. Onu, her biri altı ay ya da bir yıl sürecek şekilde, "piyasadaki en iyi huhubat karışımı", "en besleyici yem", "en besleyici kendin-yap yemi", "yeme ... katsak ne olur" serisi, "en ucuz yem", "en ucuz yem + katkılar" ve en son "en besleyici ancak düşük maliyetli yem karışımı". Genelde keyifliydi bu süreç. Kimi zaman pahalıydı, kimi zaman dengesizdi ancak keyifliydi, "en ucuz yem" hariç. En ucuz yem derken sadece buğday ya da sadece yulafı kastediyorum. Hiçbir ekleme yok. Çoğunluğun tavuk besleme şekli, hepimizin bildiği, köyde tavuk besleme deyince akla ilk gelen.

Yumurta kalitesi düştü, hayvanların sağlıkları düştü, yalnızca buğday deneyinde tavukların tüyleri döküldü, yerine yenisi çıkmadı. Açılan yaralar iyileşmedi. Hastalanan tavuklar kısa sürede öldü. Tüylerin parlaklığı gitti vs vs. Takviyeler işe yaramadı. Devamı konumuz değil. Konumuz bu yemden "en besleyici + maliyetsiz yeme" geçince olan.

İki üç haftaya toparlarlar dedim, olmadı belki bir - bir buçuk aya? Cık. Hayvanların eski formlarına yaklaşmaları 4-6 ay sürdü. Hala tam anlamıyla toparlayamayanlar var. Her biri farklı tonlarda yeşil, mavi, kahverengi yumurtladığı için takip edebiliyorum hangisinin toparladığını, hangisinin toparlamadığını. Sanılıyor ki iyi bir yem karışımı satın alınınca tavuklar bir hafta sonra yumurta basmaya başlayacak. O da bir canlı. Önce kendini bir toparlaması gerekiyor, iyileşmesi, kendi pilini doldurması. 4-6 ay kısa bir süre değil. O yüzden tavuk yetiştiricileri yumurta sayısı azalırsa hemen kesime gönderiyor hayvanı. 

Benim isteğim en ucuz yumurtayı elde etmek değil, bu yazıyı okuyorsanız muhtemelen sizin de değildir. Amacım maliyeti abartmadan ailem ve yakın çevrem için besleyici yumurta üretmek, çünkü o dışında kabuğu içinde sarı bir küre olarak satılan market yumurtaları gerçek yumurta değil. Ne tadı ne dokusu. Gerçekten çoook çok farkediyor.

Şayet siz de daha kaliteli yemlere geçerseniz ya da kendi yem karışımızı hazırlamak isterseniz, altı ay sonraki sonuçları dikkate alın derim. Hayvanlar bi toparlasın önce.

Bu arada evet, besleyici yemden en ucuz yeme geçince ilk dört ay ne yumurta sayısı, ne rengi değişti. Dört ay sonra yumurta sayısı azaldı, kalite market yumurtası seviyesine düştü. Deneyi uzattım, hayvanlar tüy dökmeye başladı, hastaladı.

.

Buraya kadar okuyup bir yem karışımı vermeden olmaz. Doğal tavuk yetiştirecekseniz vereceğiniz yem mevsime göre değişiyor. Benim formül biraz karışık. Hani kek hazırlarken bir temel hamur oluyor, bir de ona ekliyorlar ya onun gibi. Temel yem karışımım var, bir de ilaveler. Bu soğuk kış günlerinde temel karışımım şu. 150 kg buğday, 25 kg kırık mısır (hayvanları ısıtsın diye), 25 kg mercimek (%5 yeterli - niye fazla verdiğimi açıklarsam bu yazı bitmez), biraz aspir, biraz keten tohumu. İki gün suda şişirip öyle veriyorum, hem yem tüketimi azalıyor, hem de israfı önlüyor. Aspiri/ayçekirdeğini abartmayın, fazlası horozu öldürür. İlaveler konusu çok karışık. Böcekler var, deniz yosunu, biyokömür..

.

Önemli not: Yemde küf olması için küfü görmeniz şart değil, görmeseniz de üzerinde olabilir. Mesela çoğu kişinin yer fıstığına arlerjisi yer fıstığına değil de üzerindeki küfe. Küf'ün ilk kuralı - küf için uygun şart sağlandıysa küf vardır. Baktınız dükkan hava almıyor, az biraz nemli. Hemmen diğer dükkana. Bir aydır çuvallar orada duruyormuş, satılmamış. İstikamet diğer dükkan.

19 Ocak 2024 Cuma

şipşak - baypas gübre tankıyla fertigasyon

Diyelim ki sulama hattına gübre vermeye aklınıza koydunuz ancak çeşitli nedenlerden venturiyi istemiyorsunuz. Peki o halde baypas hattına gübre verelim vanalarla ayarlayalım.

.

Bu arada baypas, bypass, by-pass için atlama kelimesi önerilmiş. Atlama hattı. Bence yakışıyor. Bypass, ya da baypas yazmaktan çok daha mantıklı. Yan hattan geçiyoruz, atlıyoruz. Sevdim. Bu yazıyı bozmayacağım, ancak bundan sonra atlama kelimesine denk gelirseniz baypas'tan bahsediyorum.

.

Baypas gübre tankının artılarını eksileri yazalım önce. Eksiler:

  • Gübre eşdeş (homojen) dağılmıyor. Sulamanın en başında az iken, bir ara zirve yapıp sonra düşüyor. Yani hatta giden suyun bir kısmı çok gübreli (şerbet kıvamında) bir kısmı gübresiz. Sebze yetişticiliği için ideal değil.
  • Basınçlı sistemlerde basınca dayanıklı gübre tankına ihtiyacınız var. Ek masraf ve bakım.
  • Basınçsız sistemlerde de kapaklı bir tanka ya da taşmayı önleyecek bir düzene (gübre tankıyla su deposunun eş yükseltide olması) ihtyiaç var.
  • Otomasyonu zor.

Artılar:

  • Kurulumu çok basit. Vanayı, tank alıyorsun ve bağlıyorsun. Bu kadar.
  • Katı gübreleri doğrudan tanka koyabilirsiniz.
  • Bu sistemi kurmanız için gerekli parçaların hepsi ülkemizde üretiliyor. Direkt üreticiden satın alabilirsiniz. Maliyeti düşük. (Eskiden venturinin parçalarını getirmek derti, fiyatı yüksekti. Sırf bu yüzden venturi yerine baypas gübre tankı kurduğumuz uygulamalar oldu.)
  • Basınçlı ve basınçsız sistemlerinde kurulabilir. Sistemin ideal çalışması için basınç olması gerekiyor.
  • Sistemdeki yük kaybı düşük (venturide bu konu sıkıntılıydı) 
  • Yüksek debilerde uygun

.

Bu tür malzemeleri yıllardır Kalitek'ten alıyorum. Depreme kadar herhangi bir problem, gecikme vs yaşamadan siparişlerim elime ulaştı. Depremden beri ortalamayla sınıfı geçiyorlar diyelim. Sonra bana kızmayın ya da övmeyin. İki ürün var:

Tank bağlantı vanasını şu sayfadan satın alabilirsiniz, kalitek - tank bağlantı vanası . Ana hattın çapına göre seçiyorsunuz. Bağlantılar teflonsuz gelecek. Söküp, teflon ya da keten türevi sarıp sıkmanız gerekiyor. Plastik olduğunu unutmayın ve çok sıkmayın. Sıvı conta bazen iş görüyor, bazen sızdırıyor.

Bu ürünü satın almak yerine kendiniz de tee'ler ve vanalarla yaparım diyorsanız, şeması şöyle: 


Tankın kendi için de şu linkteki ürünlere bakabilirsiniz. Basınçlı sistemlerde bu tip bir tanka ihtiyacınız olacak kalitek - gübre tankı . Tankı kendiniz üretmek istiyorsanız, şuraya bir iki tüyo bırakayım: Plastik depolar 2-3 bara kadar kaldırıyor gibi, ancak tepedeki büyük kapak hep kaçırıyor. İçine gübre koyacağımız için açıp kapamak da gerekiyor. Oluyor da verimli olmuyor. O yüzden - basınçlı sistemlerde - tankı satın almanız gerekecek.

Bir daha yazalım yanlış olmasın. Kalitek ile benim müşteri- satıcı ilişkisi haricinde bir muhabbetim olmadı. Siparişleri oradan geçtiğim için bağlantıları onların sayfalarından verdim.

.

Sistem şöyle çalışıyor. Depoya giden vanalar genelde hep açıktır. Ana hat üzerindeki vana açıksa, su gübre tankından dolaşıp sisteme geri girmez (basınç dengelenene kadar tankı doldurur, o kadar) . Ana hat üzerindeki vanayı kıstığınızda suyun bir kısmı gübre tankına gider, oradaki çözeltiyle karışır ve sisteme geri girer. 

Depoda sıvı gübre var ise ilk suyla çözeltinin çoğu sisteme katılır. Zamana yaylı gübreleme olmaz. O yüzden gübre tanklarına genelde ince kumaş içinde katı gübre konuyor. O yavaş yavaş suya gübre veriyor. Kıtlama şeker gibi :)

Katı gübre damla sulamalara gitmesin, tıkamasın diye genelde depodan sonra kir tutucu da takılır. İmkan varsa tavsiyedir.

.

Basınçsız sistemlerde özel tanka ihtiyacınız yok, depoyla eş yükseltide bir havuz, tank, bidon olsa da olur. Ancak gübre deposunu ana depodan daha aşağıda yapmamalısınız. Basınçsız sistem verimli çalışmaz, baştan söyleyelim. Onun şeması da şöyle:


.

Son: Venturi mi baypas gübre tankı mı? Otomasyonu ihtiyacım olduğu için imkan olduğunda venturiyi tercih ediyorum. Eskiden venturi enjektörleri çok pahalıydı, el mahkum baypas gübre tankı kullanıyorduk. Fiyatları incelerseniz venturinin (pompa fiyatını dahil etmezseniz) daha ucuza geldiğini göreceksiniz. Yüksek debilerde, kurulum zorluğunda ya da sistemi yönetecek insanın eğitimi az ise gübre tankı kullanıyoruz.

.

Hamiş: Yazım, dilbigisi ve benzeri onlarca hatayı uyaranlar oldu. Haklısınız. Valla. Ancak yapabileceğim hiç bir şey yok. Son iki şipşak yazısını sabah 3'de hazırladım. Ya böyle olacak ya da hiç olmayacak. Bilgi serbest olsun da benim dilbilisindeki cehaletim dalga konusu olsun. Sevgiler, saygılar, hürmetler :)

17 Ocak 2024 Çarşamba

şipşak - venturi

Lisedeyiz, fizik dersindeyiz. Normalde ortaokulda fen dersine giren Nurettin Hoca bi sebepten fizik dersinde. Tahtaya formülü yazdı "pe vee eşittir nee ree tee...". İdeal gaz yasası, pV=nRT. Fizik alan herkes bu formülü "paran varsa ne rahat" formülü diye de bilir, bizim sınıftakiler de bu gruba dahil. Bendeniz hariç, çünkü bana fiziği babam öğretti. Nurettin Hoca kaldırdı beni, "buradaki harfler neyin kısaltması, akılda kalsın diye tekerlemesi neydi" dedi. Üniversite sınavına çalışıyoruz ya cevabı bildiğim soru gelince heyecanla "P dedim basınç, v hacim, n atom sayısı, r katsayı, t de sıcaklık, tekerlemesi de pavyoncu nurettin" dedim. 

Babaa!!! İki metre ötemdeki hocaya, bir de ismi Nurettin olan hocaya. Allah'tan diğer lakabını söylemedim.

Fizik dersinden atılmadım demem. Niye disipline gitmediğimi de inanın bilmiyorum, sadece sözlü notlarım pek bi düşük gelmişti o sene. Ah baba ya. Nurettin Hoca emekli oldu, en son zeytin yetiştiriyordu 10 sene önce. Sen yoksun, ben hala hatırladıkça gülerim.

İdeal gaz yasası, bernoulli, venturi.. Bunlar el ele geliyor. Bir kaptırırsanız kendinizi inşaat mühendisliğinin hidrolik bölümünde bulabilirsiniz. Biz kaptırmayalım, bunun damla sulamayla ne alakası var onu inceleyelim.

.

Damla sulamayla sularken suya gübre katabilsek ne kadar güzel olurdu di mi. Evet, bu işlemin adı fertigasyon. Hasad yayınlarında kitabı var, lütfen alın inceleyin. Fertigasyon yapabileceğiniz yöntemlerden birinin adı venturi. Olayın fiziği şöyle, su sıkışmayan bir malzeme olduğu için su daha küçük bu borudan geçmesi gerekirse hızlanıyor, çünkü sıkışmıyor. Hızı arttığı için basınç düşüyor. Venturi demiş ki, biz o basınç düşen yere delik açsak havayı, suyu emcükler çünkü dışarının basıncı daha fazla. Sonra başka biri de demiş ki su deposuna gübre atarsak koca depoyu temizlemesi zor oluyor, depodaki su temiz kalsın, gübre tankı diye ayrı bir tank olsun. Biz bu venturiye gübre tankını bağlayalım, sıvı gübreyi emsin. Bir de vana koyayım, ne kadar çekeceğini de belirleyeyim. Olay budur.

Venturinin artıları eksileri. Önce eksiler.

  • Pompaya ihtiyacınız var. Damla sulama sistemlerinin çalışması için yüksek basınca ihtiyacınız yok, borunun içinde hava kalmasın yeter. Ancak venturinin çalışması için basınç gerekiyor. Basınç için de pompa.
  • Su dar bir alandan geçeceği için borudaki toplam debi düşecektir. Doğrudan sulama borusu üzerine baypassız venturi takarsanız (ki doğrusu baypaslı, aşağıda verilen) ya pislik takılır ya da debi düşer. Bahçeyi sulayamazsınız. Baypas hattı taksanız bile gübre verdiğinizde (yani venturi aktifken) debi bir miktar düşecektir. Buna kayıba yük kaybı deniyor, sistemdeki basınç farkına bağlı olarak en az %10'luk bir kayıp olur. Bu oran fark büyürse %75'e  kadar çıkıyor.
  • Katı gübrelerle kullanılmaz.
  • Kurulumu ilk seferde biraz kafa karıştırıcı.

Artıları da şöyle:

  • Venturi ile organik ya da sünni her tür sıvı gübreyi sisteme verebilirsiniz. Öyle elde pompoayla ya da pet şişeyle dolaşmaya son.
  • Gübrelemeyi otomatikleştirebilirsiniz. Pompa zaman ayarlıysa, hem otomatik gübreler hem de sular. Benim gibi sezonun tam ortasında iki hafta tatile çıkarsınız.
  • Gübre tankının basınçlı olmasına gerek yok. O yüzden venturili sistemlerde gübre tankı yerine çözelti kovası deniyor. Ağzı açık çöp kovasından bile gübre tankı olur. (basınçlı gübre tankı fiyatlarına vs bakınız). Tabii ağzı açık derken bir tel, sineklik çekin de sisteme pislik girmesin.
  • Kullanması basit ve ekonomik. Bakımı kolay. Enjeksiyon hızını ayarlayabilirsiniz.  
  • Gübre, ilaç vs sıvı her şeyi hattan verebilirsiniz.

Venturi için bir adet venturi enjektörüne ihtiyacınız olacak. Bağlantısını şöyle: venturi-amazon.com.tr

Farklı çaplarda gelecek. Yarım parmak olanı tercih etmeyin, en küçük pompalarda bile sistem zorlanıyor. Ben üç çeyrek (3/4) enjektörleri büyüklü küçüklü bostanlarda kullandım. Bir parmak ya da daha büyük enjektörler herhalde daha da büyük alanlar için.

Baypaslı bağlantı şeması aşağıdaki gibi (baypassız sistem kurmayın, tavsiye edilmez):


 Şema karışık gelecekse, gelmesin. Dümdüz giden bir hat var. Ona iki tane tee takarak suyu dolaştırıp ana hatta geri veriyoruz.

 Sistemde önemli nokta şu, normalde baypas hattı yedek hattır. Su ana hattan gider, bir sıkıntı olursa ya da bir ekleme yapacaksanız vanaları kısar/kapar suyu baypass hattına alırsınız. Ancak venturinin verimli çalışması için türbülans olmaması gerekiyor. O yüzden venturi enjektörünü (yukarıda resmi olan parçayı) ana hatta takıyoruz.

 Su ilk teeye gelip ikiye ayrılıyor. Yukarıdan giderse baypas hattından geçip ana hatta geri bağlanıyor. Alttan giderse venturi enjektöründen geçip, geçerken gübreyi de emip ana hatta geri bağlanıyor. Burada birinci ve ikinci vanalar venturide bir sıkıntı olursa (pislik gelirse vs) enjektörü söktüğünüzde sulamaya devam edebilmeniz için. Kullanımını da açıklayacak olursak, gübre vermiyorsanız birinci ve ikinci vanayı kapıyorunuz, üçüncü vana ardına kadar açık. Gübre verecekseniz birinci, ikinci vanalar ardına kadar açık. Üçüncü vana kısıyorsunuz. Gübreyi ne kadar hızlı çekilsin istiyorsanız o kadar çok kısıyorsunuz. Üçüncü vanayı tamamen kaparsanız çok hızlı çekecektir ancak bahçeye giden su azalacak. Tavsiyem öyle bir ayarlayın ki gübreleme bittikten sonra geçen zamanın yarısı kadar daha sulasın bahçeyi. Yani bahçeyi 30 dk sulayacaksanız, ilk yirmi dakikası gübreli son on dakikası yalnızca su. Hattı temizlesin, gübreyi köklere indirsin. Başında durup dördüncü vanayı kaparsanız ne ala. Durmazsanız zararı yok, sisteme hava girecektir, ancak bunun zararı yok. Venturiye pislik girerse ikinci, üçüncü ve dördüncü vanalar açık kalsın. Birinci vanayı açıp açıp kapayın. Pislik büyük değilse temizliyor. Yukarıda bağlantısını verdiğim üründe dördüncü vananın olduğu yerde çekvalf var, yani suyun gübre tankına geri gitmesini engelliyor. Siz gene de koyun o vanayı.

Damla sulama hattında biriken kalsiyumu eritmek için bu hattan sirke de verebilirsiniz. Sirke %4-5 asetik asit. %25 asetik asitin yabani ot kontrolünde kullanıldığını unutmayın. Yani fazlası ya da yoğunu ekili sebzelere zarar verir.

Sistemi kurarken lütfen iki vanadan tasarruf edeyim demeyin. Doğru kurun, kafanız da rahat olsun sistem de :) 

*Baypass, bypass, by-pass, baypas. Bana kalsa hepsi paspas. Şu kelimenin Türkçesi yok mu yaw.

8 Ocak 2024 Pazartesi

şipşak: biraz kahverengi

Hadi size sosyal medyada gördüklerimi yorumlayayım.

Kaplı tohum nedir, ne işe yarar, ne işe yaramaz.

Önce terminoloji: Tohumları rahat ekebilmek ve sürece daha kuvvetli başlamalı için çoğunluğu kil olan bir malzemeyle kaplamaya tohum kaplamak deniyor, bu işlemi görmüş tohumlara kaplı tohum, tohumu kaplarken mikrobiyal gübre ile aşılamaya ya da tohumun çimlenme sürecini hızlandıracak işlemlere de tohum kodlamak/aşılamak deniyor. Boyalı tohumdan bahsetmiyorum, böyle mini mini küçük kil bilyeciklerini kastediyorum.

Peki tohumları neden kaplamak istersiniz?

Bamya, malabar vb birkaç cinsi saymazsak, tohumların çoğu acayip şekillerde ve boyutlarda. Mesela havuç. O kadar ufak ki tek tek ekemezsiniz. Mesela salatalar. Uzun ince. Üretici için elle ekmesi de dert, makineye uygun da değil. Tıkıyor. İstiyoruz ki ufak topçuklar olsunlar da eşdeş (üniform) olsun. Tohumları ekerken makine kullanalım, makineyi tıkamasın. Muntazaman ekelim, güzel güzel yetişsin.

Süper. İki sıkıntı var. İlki tohumları kaplayacak alet edevat -küçük ölçekli- bizde yok. Milyonlarca tohumu kaplayan makineler var. Tohumu doğrudan oradan satın almak gerekiyor. Hadi diyelim mesela fidedeposu'ndan temin ettiniz, ikinci sıkıntı..

Bizimkilerde o makinelerden yok. Japan agritrading'den satın alıp, vergisini vs verip getirtebilirsiniz. Ama elemanlar getirmiyor -haberleri dahi olduğunu sanmıyorum-, "kaplı tohum süper", "kaplı tohum çok güsel" diye ürün itelemeye çalışıyorlar. 0,7 uç satan satıcının uçlu kalemden haberi olmaması gibi bir şey. Sormazlar mı adama, uçlu kalemin yoksa niye uç alıyorsun?

Kolaylık diyecekseniz, onun için atasözleri var. Lütfen şu aletten temin edin. Aleti alın sonra kime neyi iteliyorsanız iteleyin. Sevgiler.

linki şuraya bırakıyorum: https://japan-agritrading.com/products/minoru-handy-manual-seeder-g-8-for-coated-seeds?_pos=2&_sid=b126cb182&_ss=r

Resimdeki arkadaş kaplı olmayan tohumlar için. Dürüst olmak gerekirse çalışmıyor, bağlantısını verdiğimi tercih edin.

 

*Fukuoka da tohum kaplıyor ve onun tekniğine kil topu ya da tohum topu diyoruz. Fukuoka'nın amacı ve yaklaşımı oldukça farklı. Fukuoka tohumu korumak, uzun süre doğada yalnız brakmak ve mikrop aşılamak için kullanıyor. Hatta tohumsuz kil topları bile hazırlayabilirsiniz Fukuoka'nın tekniğiyle. Endüstriyel tohum kaplamada amaç pratiklik. 

*Tohum kodlamayı da iteliyorlar bu ara. Ne yaptığını bildiklerini inanın hiç sanmıyorum. Ezberden gidiyorlar.

Mikrobiyal gübre nedir, ne zaman kullanılır, ne zaman kullanılmaz.

Toprağı araştırmışlar ve kimi bakteri ve mantarlar bitkilerle işbirliği yaptığını ve bitkilerin gelişmesine, kök yapısına ve ürün miktar/kalitesine olumlu etkisi olduğunu görmüşler. Sonra haliyle bu bakteri ve mantarları laboratuar ortamında çoğaltıp ürün -mikrobiyal gübre- elde etmişler. Bu ürünleri kullanınca -yalan yok- gerçekten çok fark ediyor. Kök yapısı, gübre alınımı, bitki gücü vs artıyor. 

Gelelim zurnanın zortladığı noktalara.

İlki her bakteri ve mantar her sebze ile iletişime geçecek diye bir şart yok. Bitkiler ile toprak biotası arasındaki ilişki çok karmaşık. Toprak besin ağnı uzun uzun anlatmadan şöyle iki noktaya parmak basalım. Bu tür gübre kullanacaksanız, onlarca çeşit bakteri ve mantar içeren ürünleri kullanın ve toprağınız canlı olsun. Sosyal medyada itelenen ürünler kaç çeşit içeriyor? 3? 4? Sadece bir çeşit bakteri içeren bile var. Peki bu ürünleri niye iteliyorlar? Çünkü ithalatçı size bu ürünleri iteleyen üreticilere mikrobiyal gübreleri bedava ya da büyük indirimlerle veriyor. Üreticinin de süreçten haberi yok. Bakıyor ürünleri daha iyi, marullar coşmuş, kökü büyük. Başlıyor sosyal medyada paylaşmaya. Sıkıntı şurada. Mikrobiyal gübreler tekrarlı kullanılır, kullanılmaz değil. Yalnız her ekimde kullanıyorsanız toprakta sıkıntı var demek. Toprakta sıkıntı varken mikrobiyal gübre tavsiye edilmez. Ölü toprakla uğraşıyorsunuz demek. Toprağın canlı olması için organik madde miktarı en az %3 olmalı. %5'in altı tavsiye edilmez. %5'in altında bu ürünleri kullanırsanız ne olur? Tüketici olursunuz. Her sene yeniden mikrobiyal gübre almak ve uygulamak zorunda kalırsınız. İthalatçıyı zengin edersiniz, o kadar.

O yüzden önce toprak sonra mikrobiyal gübre. Önce toprağı adam etmeli sonra biyolojik gübrelerden medet ummalı. Sıralama nasıydı? Fiziksel, kimyasal sonra biyolojik. Önce organik madde seviyesini %5'e çekmeye çalışın, taşını temizleyin ve mineral dengelemesi yapın. Mikrobiyal gübreler en sonda. Aksi takdirde harcadığınız paranın çoğu çöpe gidiyor.


*Hamiş. Mikrobiyal gübre ile sonuç alacaksınız, almazsınız demiyorum. Sıralamayı doğru takip edin, süper sonuçlar alın. Çoooooook fark ediyor.

*Bonus hamiş. Organik madde seviyeniz düşük ise mikrobiyal gübre yerine amino asit kullanabilirsiniz (gübretaş'ın forceful amino'su gibi). Toprakta halihazırda mevcut biotayı coşturuyor, bitkiyi rahatlatıyor.

*Bonusun bonusu: Dönümlerce ekin ekiyorsanız ve üretim monokültür (tekdüze - yani 4 dönümden daha geniş alanlarda tek cins ekinin ekildiği) ise yukarıda yazdıklarım geçerli değil. Basın mikrobiyal gübreyi. Zaten her çapada, her ilaç ve gübrede ölecek mikroplar... Siz aldığınız ürüne bakacaksınız zaten.

Hayvan gübresi ile toprağın organik madde seviyesi yükseltebilir misiniz?

Tek kelimeyele cevap verecek olursak, hayır yükseltemezsiniz. 

İki üç kelimeyle açıklayacaksak, evet yükseltebilirsiniz ancak aşağı inen yürüyen merdivenden yukarı çıkmaya çalışmak gibi.

Uzun açıklaması şöyle: Topraktaki organik madde dediğimiz şey esasında karbon. Karbonu toprakta tutmanın iki yolu var. Ya organik madde olarak dışarıdan ekleyeceğiz (kompost, malç, biyokömür de var), ya da bunu bizim için bitkiler yapacak. Topraktan karbonu kaybetmenin de kabaca üç yolu var, ilki çapa, ikincisi azot eklemek üçüncüsü toprağı sıkıştırmak. Toprağı çapaladığımızda toprağa bol miktarda oksijen ekliyoruz. Esasında sağlıklı toprak (biyoaktif) akciğerle nefes alır gibi yüzeyden ihtiyacı kadar oksijeni alır. Toprağı ufalayıp incecik çapaladığımızda, toprağın her zerresine oksijen ulaşıyor. Oksijen + karbon = karbondioksit. Yani toprağıher çapaladığımızda sanki toprağı yakıyoruz. Sanki diyorum çünkü bu olay alevle yanma değil. Oksijen var, şeker var. Bakteriler bir anda üreyip, şekeri ve oksijeni tüketiyor. Geriye de karbondioksit ve su kalıyor. Biri uçuyor diğeri buharlaşıyor. Azot da aynı. Toprağa azot kattığınızda bakteriler bu azotu kullanmaya ve deli gibi protein üretmeye başlıyor. Protein için gerekli diğer şey de karbon. Bakteriler ölünce protein bozuluyor, karbon da azot ile birlikte atmosfere uçup gidiyor. Başka yolları da var tabii, toprak havasız kalırsa = metan. Toprak tavında değilken yapılan çapalama metana, karbonun uçup gitmesine neden olur.

Yani toprağın organik madde seviyesini azaltmak için başlıca 3 şey var. Toprağı sık sık çapalayıp, oksijen katın. Bol bol azotlu gübre ekleyin (ideali şeker gübre). Bir de üzerine tavını beklemeyin, sıkıştırın, ezin. Traktörle böyle, eze eze, bol bol. Tanıdık geldi mi :) Aferin :)

Gübreye gelecek olursak. Bir - toprağa gübreyi katmak için iyice çapalıyoruz. Çapa karbonu kaçırır. İki- hayvan gübresi azotça zengin. Üç - ideal uygulama olmayacağı için her uygulamadan sonra çürümenin devam ettiği oksijensiz kalan, fermantasyonun devam ettiği bölgeler var. Metan. Yani bir yandan tonla gübreyle organik madde ekliyorsunuz, diğer yandan yakıp havaya geri veriyorsunuz.

Üretici bir arkadaşla bu muhabbeti uzun yıllardır yapıyoruz. O hayvan gübresiyle organik maddeyi arttırabileceğini iddia ediyor. Beş senede yüzde bir buçuk arttırmış. Ben o süre zarfında yüzde 13 arttırdım (İlk iki- üç sene derin belleyerek toprağa kompost karıştırmak, her sene yüzeye 2*2,5 cm kalınlığında kompost eklemek, malç ve örtü ekimi ve biyokömür). Tabii bu elma ile armutu karşılaştırmaya benziyor, ölçekler çok farklı. Ancak durum bu. Ayrıca önemli olan önce %3'ün (toprak biyotasının çalışmaya başladığı oran) %5'in üzerine çıkmak (ilk kararlı durum).

Bonus: Hayvan gübresinin toprağa sağladığı besin ile toprağın ihtiyacı olan besin aynı değil. Her sezon hayvan gübresi eklerseniz toprakta tuzluluk olur, ürünlerin besin değeri düşer ve minerallerin bazılarında aşırılık bazılarında da noksanlık olur. Bunu dengelemek için ekim nöbeti ve nadasa bırakma gibi uygulamalar yapılıyordu eskiden. 

Not: bilimi katletmiş olabilirim :)

Damla sulama diye bir şey yok. Damla sulama sistemi var. Sistem olup olmaması arasındaki fark çok büyük!

Sistem kelimesi katledilen ve bir türlü anlatılamayan bir kelime. Sisteme karşıyız diye sloganlar var ancak kimse sistem'in ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Devleti düşünün mesela. Tek başına polis bir işe yarar mı? Sokakta üniformalı bir adam. Arkasında otorite olmasa bırakın kuralları uygulatmayı, dikkat çekeceğini bile sanmıyorum. Hakim savcı olmadan polis olur mu peki? Hakimler kendi kafalarına göre karar veremeyeceklerine göre, hmm, yasa? Yasaları birinin yazması gerekiyor mesela. Bunu yazacak kişilerin maaşı var, seçilmesi var, eğitimi var.. Var da var. 

Sistem bir bütündür, birbiriyle ilişkili parçaların belli kurallar çerçevesinde birbirleriyle etkileşimiyle ortaya çıkardıkları bir bütün. Yani tek başına "parça" pek bir işe yaramıyor.

Damla sulama dediğimiz şey bir çeşit sulama sistemidir. Üzerinde delik olan borular, bu sistemin yalnızca küçük bir parçası. Çooook şey kaçırıyorsunuz. 

Sulamayı otomatikleştirin: Sulamayı sizin yapmanıza ya da takip etmenize gerek yok. Hidrafora saat takın ya da depoya sifon kurun. Kendi kendine otomatik sulasın. Hiçbiri yoksa amazonda saatli vanalar var. Kurun saati, tatile çıkın.

Gübre ve ilacı damla sulamayla verin, fertigasyon. Bununla ilgili hasad yayınlarının kitabı bile var. Sulayla gübre gübre ve ilaç verebilmek inanılmaz bir rahatlık. Geçen yaz fideleri tek tek aktarmışım. Yukarı çıktım, depoya amino asit döktüm ve vanayı açtım. 30 ton gübreli su tarlaya yola çıktı. Kim uğraşacak tek tek bidonla gübre vermeye. Yazın çiçek dip çürüklüğü gözüktü. Yumurta kabuklarını sirkede eritip depoya döktüm. Geçti gitti. İlaçları da benzer bir şekilde uygulayabilirsiniz.

Kontrollü gübreleme için hata venturi takabilirsiniz. Amazonda o da satılıyor. Venturiyle sisteme asetik asit verebilirseniz (sirke) hatlarda kireç birikmesinin önüne geçersiniz mesela.Asetik asiti arttırmayın, yabani ot kontrolünde de kullanılıyor.

Bunun daha da otomatiği var. Yağan yağışı ve buharlaşmayı hesaplayıp ona göre sulayan, bitki gelişimine bağlı olarak otomatik gübre veren, gerektiğinde sizi uyaran.. Olayı abartmaya gerek yok diyorsanız, neredeyse bedavaya fertigasyonu da dahil edebileceğinizi, 2-3 bin liraya venturi takabileceğinizi unutmayın. Bin liraya sulama suyunuza oksijen basabilir, bitki gelişimini güçlendirebilirsiniz,sulama suyunu oda sıcaklığına yükseltebilirsiniz.

Bokaşi neden kompost değildir?

Bokaşi kompostu nedir sorusunun cevabı yok. Çünkü öyle bir şey yok. Hiç bir yerde yok. Kompostlaşma başka şey, fermantasyon başka şey, tamamıyla birbirinden farklı iki işlem. Bokaşi dediğimiz şeyin Türkçesi turşu, çöp turşusu.

Bokaşi yerine çöp turşusu deseler itici olacak, kimse kullanmayacak. Hazır hintlilerin kafası karışmış, bokaşi kompostu diye onlarca makale yayınlamışlar. Biz en iyisi bokaşiye kompost diyelim, hem itici olmasın hem de bu sayede ürünler satılsın. Bence kesin böyle olmuştur.Kanıtlayamam ama, kesin.

Her balık ızgara olmaz, her malzemeden kompost hazırlanmaz.

Organik malzemelerin tamamından kompost elde edebilirsiniz, ancak mutlaka her atığı gidin kompostlaştırın demek anlamına gelmiyor. Kimini temin etmek zor, kimini kompostlaştırmak güç, kiminin daha faydalı kullanımları var. Açalım:

İnsan atıkları (gübresi- beşeri gübre): Mutfak atıklarından kompost elde etmek giriş seviyesi ise, beşeri gübreden kompost elde etmek son seviye oluyor. Patojen içerebilir, hormon, ağır metal vs içerebilir.

Refrüjlerde kesilen çim ve benzeri atıklar: Malum bizde denetimler yeterli değil. Yol kenarlarındaki bitkilerde ağır metal, kükürt vs birikimi var. Bu bölgeden çıkan atıkları gıda üretimine yaklaştırmayın.

Pamuk küspesi: İdeal yavaş salınımlı azot gübresidir. İdeal! Hayvan gübreleri, kemik- et unu, balık unu, kompost fark etmez hepsi hızlı salınımlı gübre grubuna girer. Uyguladıktan birkaç hafta sonra yavaş yavaş etkisini kaybeder bu gübreler. O yüzden sezon boyunca bitkiyi düzenli olarak kontrol etmek ve ihtiyacı durumunda takviye etmek gerekiyor. Mesela domatesleri, biberleri aktardıktan 6-8 hafta sonra bir tur daha gübre/şelat/şerbet verin de aradaki farkı görün. Pamuk küspesi öyle mi peki, cık. Yavaş salınımlı olduğu için fide ekildiğindeki ilk dönemde fazla etkisi olmasa da, sezon süresince bitkiye düzenli azot verir, gübreyle besler. Bunun nedeni de pamuk küspesindeki azotun bitkinin kullanacağı formda olmaması, bitkinin kullanacağı şekle dönüşmesi için önce topraktaki mikropların küspesi sindirmesi gerekmesi. Azotu zamana yaymak üreticilerin arayıp da bulamadığı, yıllarca dua edip beklediği bir özellik. Durum böyleyken pamuk küspesinden kompost elde etmek (yani doğrudan doğada kaybolacak azot formuna dönüştürmek) pek akıllıca değil. Etrafta başka malzeme yoktur, kompost gerekiyordur - tamam. Ancak pamuk küspesi denilince akla önce yavaş salınımlı gübre gelmeli, işlem yapılmadan toprağa karıştırılmalı ve sezon boyunca toprağın bereketi arttırılmalı. Sosyal medyada pamuk küspesinden kompost üretip uygulayan üreticileri uzaktan izliyorum ve içimden "keşke pamuk küspesini işlemeden kullansalar" diye iç geçiriyorum. Solomon karışımında (mineral dengelemesini amaçlayan bir kendin-yap gübre karışımı) azot için pamuk küspesinin kullanımı işte bu nedenden.

Kompost'un uygulamayacağımız durumlar var mı?

Çok. Her şeyden önce lojistik. Geniş alanlarda kompost uygulaması yapmak neredeyse imkansız. Yılda ortalama 2- 5 cm kalınlığında kompost sermek demek, dönüm başına 20-50 metreküp kompost demek. Bu kadar kompost üretmek için bunun en az iki- üç katı kadar malzemeye ihtiyacınız var. Çok. Mesela benim üretim alanım 44 dönüm. Yılda 4600 metreküp kompost malzemesine ihtiyacım var, 100 kamyondan daha fazla. Bunun yerine arazide kompost üretiyoruz, kes-bırak, malç, sürü otlatması gibi. Spektrumun diğer ucunda ise şehir hayatı var. Şehrin göbeğinde tonlarca atığa bir taş atımı mesafede olabilirsiniz, ancak kompost üretecek yeriniz olmaz. Malzemeleri gidip almak ya çok masraflıdır ya da trafik gibi nedenlerden imkansızlaşmıştır. Gibi gibi.

İkinci neden, mineral dengelemesine ihtiyaç duyulması durumuyla karşılaşılması, ki bu Türkiyedeki toprakların %99,9999'unda karşılaşacağınız bir durum. Bir toprak düşünün, onlarca yıl yanlış uygulamalara maruz kalmış. Sürülmeyecek zamanda sürülmüş, neredeyse saf azot uygulanmış, ekim nöbeti uygulanmamış. İlaçta şişenin dibi görülmüş. Bu toprağı önce onarmak gerekiyor. Onarmak derken regenerate değil, bodoslama fix etmek gerekiyor. Toprağı analiz etmeli, eksik ve fazlalıkları tespit edilmeli ve toprak biyotasına daha fazla zarar vermeden gübre uygulaması yapılmalı. Başlıca nedeni topraktaki organik madde oranının yanlış uygulamalarla düşmesi. Organik madde düşerken (yani topraktaki karbon azalırken) topraktaki diğer besinler de akıp gidiyor. Meydana gelecek tahmini kaybı kararlı organik madde başlığında paylaşmıştım. Bu kaybı kompostla kaparız diyorsanız, sonuçları görmek için 5-8 yıl boyunca düzenli kompost uygulaması yapmanız gerekiyor. Toprağı tamir etmenin yöntemlerinden birini solomon veriyor, o da solomon çalışma dosyası yazısında. Bunu yaparsanız ilk yıldan verim, lezzet patlar, hastalık azalır. Tecrübem şu yönde, Solomonda ilk yılda %30-40'ı hedefleyin, toplamda %80. Geri kalan ufak farkı kompost ile kapamaya çalışın. Her yıl 2-5 cm kompost uygulayacağınıza yarım cm ile günü kurtarabilirsiniz.

Üçüncü neden üretim tekniklerinden kaynaklanabilir. Kompost yayacak tehcizatınız yoktur, malç örtüsü kullanıyorsunuzdur gibi.

Dördüncü ve son neden de iklim. Çok soğuk ya da çok kuru iklimler komposta pek uygun değil.