11 Aralık 2023 Pazartesi

şipşak - GMC

Garden Master Course bitti. Helen Atthowe'den daha önce de ders almıştım, ayrıntıyı ve veri sunmayı sever. Şaşırtmadı :) Ölmeden kıymeti bilinmesi gereken kişilerden. Paul Wheaton onu Fukuoka ve Sepp Holzerle aynı sınıfa koyuyor. Haksız sayılmaz. Onu dinlerken Fukuoka'nın devamını, sanki dünyaya açılmış ve bilimle ve ekonomiyle sınanmış yeni versiyonunu dinliyorum gibi geldi. Tabii bunda her şeyi kayıt altına alan ve her bir gübrelemeyi en incesinden hesaplayan eşi Carl Rosato'nun etkisi var. Keşke o kaza olmasaydı da mineral gübrelemesi üzerine düşündüklerini bir kitapta toplasaydı. Sanki biliyormuş gibi reçeteleri internete koymuş ama ekleyecekleri de gerekliydi bize. Toprağı bol olsun.

Helen Atthowe'ü özel kılan şey fikirlerini uygulamadan geri durmaması, sonuçları titizlikle kaydedip makalelerle kıyaslaması, bu sonuçlara göre uygulamaya dönüp satış- pazarlama ile doğrulaması. Sonra yaptıklarını sunması, tartışmaya açması. Yani döngüyü komple tamamlıyor. Üniversitelerdeki gibi yalnızca bilimsel çalışmalar yapmıyor, uygulama da var. Sebzeyi bu tekniklerle üretmekle kalmıyor, doğrudan müşteriye satıyor da. Kazandığıyla alet, edevat, traktör vs alıyor. Kendi parasıyla toprağını analize gönderiyor, kendi eğitimini geliştiriyor. Master Gardener kursları düzenliyor, sunumlara, podcastlere katılıyor. Döngüyü tamamlamak amiyane tabiriyle öyle her babayiğidin yapacağı şey değil. Mesela çapasız tarım diye tutturmuyor. Çapa şart da demiyor. Analiz etmiş, raporlamış. Şunu şunu yaparsak, şu kadar çapalarsak tatlı bir noktaya ulaşıyoruz, böyle yapmak lazım diyor. Fukuoka'nın öğrencilerinin çoğu bu etkileşimi tümden reddederken Helen Atthowe etkileşimin nedeni haline gelmiş halde. No till growers'ın bu haftaki podcast tadındaki youtube videosu "Three Living Legends Discuss Living Pathways"'yi izlerseniz anlaşılır demek istediklerim. Vardır elbet eksiği kusuru, onları yazmak da size kalsın :)

Gelelim GMC'ye. Onun atası Master Gardener Course - yani kelime kelimesiyle usta bahçıvanlık eğitimi - 1970li yıllarda Washington Eyalet Üniversitesinde bilim ile bahçıvanlık sanatını bir araya gelmesi için ortaya çıkan bir organizasyon. Eğitimlerine katılıyorsun, en az üç uygulamada staj yapıp mezun oluyorsun. Bunu bahçıvanlığın ya da bostancılığın en üst eğitimi gibi düşünebilirsiniz. Bu seviyede biri toprağı, ilaçları, böcekleri, zararları, müdehaleleri ve benzeri bir çok konuyu bilmeli ve uygulayabilmeli. Yani amaç "karbon-azot oranı da ney ki" diye dolaşan tipler olmasın diye. Ayrıca bu yalnızca bir eğitim programı değil, komple bir organizasyon. Bahçenizde bir sıkıntıyla karşılaşırsanız, bu programda eğitim almış usta bahçıvanlardan birini çağırıp görüş alabilirisiniz. Bahçıvanlar kendi aralarında da konuşuyorlar. Ancak bu eğitimlerin en büyük eksikliği kimyasal tarımdan kopamıyor olması. Tek tek böcekleri öğreniyorsun, sonra organik ilaçla öldürüyorsun. İlaçsız da mümkündü ama? MGC' ye göre "Yok, sen sık ilacı". Garden Master Course - MGC'un permakültürcesi. Kelimelerin yeriyle oynamışlar, ancak içerik aynı gibi. İlaçların yerine mücadele yöntemleri var, toprağın mineral dengelemesi var. Ekolojik döngü var, ondan nasıl yararlanılacağı. Kompost'un nasıl hazırlanacağı yok mesela (çok hızlı geçiliyor) bu seviyeye gelenlerin bilmesi gerek. Ancak nelere dikkat edilir, hangi makaleler, kompost çayı vs. 

Kısa notlar çıkardım. Hepsi olmasa da çoğunu hap bilgiler şeklinde yazının devamına ekledim. Kursu şiddetle tavsiye ederim, permies'te var. Paul Wheaton biraz kaçıktır ancak permakültürü demoktratikleştiren adam desek yalan olmaz. PDC de ATC de permies'te var. Permies'de gerek duyacağınızdan daha fazlası var. Demokratikleşmeden kastetiğim şu: Mollison Dede'nin ya da Geoff'un kendisi ya da öğrencisi diye sertifika veren birine para bayılıp yarım eğitim almıyorsun. Oturup, doğrudan hocasından ders alıyorsun. Benzer bir demoktratikleştirmeyi Matt Powels yapıyor. İlla Elaine İngham'ın öğrencisi olmanıza gerek yok artık toprak biyotasını öğrenmek için.

Ukalalık yapmadan bu yazıyı bitirmeyeyim. Yabancı diliniz yoksa.. öğrenin. Yapay zeka vs ne olur, nereye varır bilmem ama dil şart. Özgür olmanız için, yaşamanız için. Bağımsız, güçlü olmanız için. Öğrenin de kulaktan kulağa insanların peşinden koşturmaktan kurtulun. Her türlü benden daha hızlı öğreneceksinizdir zaten, 14 yılımı aldı :)

Notlar:

  • Her kompost aynı değil. Her kompost çayı aynı değil. Mikroskopsuz kompost çayı olmaz. Kompost çayının hastalığa etki etmesi için belli organizmaları içermesi gerekiyor (hangileri olduğuna makalelerden bakıyoruz- her hastalığın mikroorganizması farklı). Onun için de doğru malzemelerden doğru bir şekilde hazılanmış komposta ihtiyaç var.

  • Verileri kaydetmek ve DOĞRU kaydetmek çok önemli. Her yıl toprak analiz edilmeli. Analiz yöntemlerine hakim olmalısın. Analiz örnekleri her yıl aynı tarihlerde mümkünse ilkbaharda alınmalı. 

  • Topraktaki inorganik azot değeri (nitratlar) bizim organik uygulamalarla örtüşmüyor. Mesela zayıf asit testleri ile örtü ekimi, malç, kompost uygulamalarını anlamak ve yorumlamak zor.

  • Toprağı toparlamak için mineral dengesini sağlamak şart (mineral balancing). Steve Solomon'dan pek bahsetmemeleri şaşırtıcı geldi bana. Konunun adamı, başlangıç noktası - biraz tarihi geçmiş olsa da- Albrect. İdeal hedef değer yok, mineraller arasında ideal oranlar var.

  • Bölgesel değil noktasak gübreleme yapılmalı. Meyve bahçesi için alanın %10'u mineral dengelemesi için yeterli olabilir, tüm alanın doğal kimyasıyla oynamaya gerek yok.

  • Toprağı çapalayacaksan muhakkak organik bir şeyler ekle, sakın boşa çapalama. Bak sakın! Her yıl aynı yeri çapalamak da yok. Çapalamayı da şaşırt.

  • Hızlı azot ağırlıklı gübreleme yok. Yavaş salınımlı karbon ağırlıklı gübreleme yapıyoruz. Dışarıdan gübre temin etmek yerine geri dönüştür. Çoğu durumda fazlasıyla yeterli oluyor.

  • Toprağa, bahçeye her müdahale ettiğimizde suksesyonda (ekolojik döngüde) başa dönüyoruz. Ne kadar başa döneceğimiz toprağın ve topraktaki hayata bağlı. Organik madde seviyesi yüzde 3'den az ise istilacı, yüzde 5 gibiyse tek yıllık yabani otlara geri dönüyorsun. Döngüde ne kadar geriye gideceğine kendin karar verebilirsin. Toprağa müdahale etme şekli, sıklığı vs topraktaki yabani ot dağılımını değiştiriyor.

  • Öyle iki tane çalı, iki tane direk üzerine kuş yuvası koyarak doğadan yararlanamazsın. Habitat inşaa etmek gerekiyor. Habitat inşaası (habitat building) ve koruması toprak kadar önemli. Yılın herhangi bir zamanında alanın en az üçte biri dokunulmamış olmalı (kesilmemiş, budanmamış, ilaçlanmamış). Bunu makalelerle kanıtladı, gözümüze gözümüze soktu. (Sonuçları gördükçe Jean-Martin 'in bu konuda başarısız olmasına hiç şaşırmadım)

  • Habitat inşaası için göletler, havuzlar vs yapmak şart değil. Ancak ardışık çiçek açan bir düzen kurmalısın, yıl boyu çiçek ve koruma sağlamalı. Toprakta kök olmalı.

  • Habitat alanlarını bloklar halinde de yapabilirsin, ürünle birlikte de olabilir. Habitatı ürüne ne kadar sokarsan o kadar etkili olur. Blok alanların etkisi az oluyor. Yararlı ve zararlıların adı sanı, davranışları vs bilinmeli. Ona göre habitat inşaa edilmeli, çok gerekliyse ona göre seçiçi ilaçlama yapılmalı.Aynısı toprak için de geçerli. Toprak biyotasını tanı, sınıflandır, ölç, kaydet.

  • Tohum (bostana ekeceklerin de) toprak biyotasına ne kadar erken tanışırsa o kadar iyi. Yoksa bitki tembelleşiyor, biyotayla iletişim sağlayamıyor.

  • Yürüme yolları, boş alanlar hep örtülü olmalı, toprakta kök büyümeli. Örtü ekimini uygularken ekolojik döngüye dikkat et. Önce baklagiller olur, sonra zamanla doğal çayır bitkileri gelir. Bırak gelsin. 

  • Mikroskop şart deyip kısa kesiyorum. Toprak biyotasını buraya sığmaz. Her bitkinin bakteri ve mantarlarla iletişim için farklı kimyasallar salgıladığını, bu iletişimin sağlıklı olması için döngünün sağlıklı olması gerektiği, gübre emilim çeşitleri ve bunu etkileyen faktörler.. 

  • Hangi örtü ekimi nereye, hangi durumda..  (bu konu toprak biyotasıyla doğrudan ilişkili)

  • Fenoloji (belirti takvimi) önemli. Kıyaslamalar belirtilere göre olmalı. (fenolojiye doğal olayların tekrar etmesine göre oluşan takvim diyebiliriz. Toprak örneğini çiçek erikte belirdikten 2 hafta sonra aldık, yoksa sonuçlar şaşıyor gibi)

  • Müdahale edilecekse önce pH. Toprak biyotası ve organik madde miktarı pH'ı tamponluyor.

  • Her kompost aynı değil, her örtü ekimi aynı değil (bu konu en az 5 saat sürmüştür.). Aldığın kompostu, gübreyi analize gönder. Satılan kompostların çoğu kompostlaşma süreciyle değil fermantasyon  (sirkeleşme) süreciyle elde edildi. Farklı şeyler, toprağa etkisi farklı.

  • Meyve bahçelerinde bakırdan sakınıyorlar - toprakta birikiyor. Habitat inşa ederek ve doğru zamanda mineral spreyleyerek büyük çapta hastalıkların önüne geçebiliyorsun. Şeftali hariç, onu daha çözememişler.

  • BRIC değerlerini kaydet, yükseltmeye çalış. 

  • Fertigasyon önemli... (Sulamayla gübre verme)

  • Meyve bahçesinde her çeşitten en az 5 adet fide olsun. 400 ağacın altına düşme.

  • Meyve bahçeleri için arı kovanı şart değil. Tavuklar meyve bahçeleri için hiç mi hiç iyi değil.

  • Bostanlarda her 6 yatak sırasından biri doğaya ayrılmalı. Mesela habitat ile bostanı iç içe geçirirsen örümcek sayısı %80 artıyor, habitatı dışarıda blok halinde tutarsan bu oran %30 artış. Habitat yoksa örümcek eh. 

  • Doğada bir canlıyı öldürürseniz, onun görevini üstlenirsiniz.

  • Çiçek harici nektar ve şeker veren bitkiler varmış. Hem de çok. Onları muhakkak dahil et. Mesela peygamberçiçeği, karamürver, mavi kantaron, fiğ.

  • Tarladaki böceklerin envanterini çıkarmalı. Hadi bakalım :)

  • Zararlıların etkisine bakacaksan satılabilir ürün oranı önemli. Onu kaydet. Mesela BT uygulaması %97 satılabilir bir ürün sağlarken, BT uygulaması haricinde uygulama yapılan "habitatsız"  tarlada bu oran %80. Habitatlı tarlada oran %88. Habitat sağlarsan %9'luk fark BT'nin maliyetini karşıyor zaten. BT'ye gerek kalmıyor.

  • Domatesteki çiçek dibi çürüklüğü ya da biberdeki güneş yanıklığının nedeni kalsiyum eksikliği değil. Kalsiyum eksikliği hastalığın semptomu. Toprak biyotası azot gübrelemesine alışmış, organik döngü tam sağlanmamış (eksiklikleri, fazlalıkları bol bol anlattı. mesela Fosfor eksikliği - demir, alüminyum, kalsiyum ilşikisi vs.. çoook ayrıntı var)

  • Hastalıkları bastıran örtü ekimleri var. Hastalıklara neden olan gübreleme rejimleri var. Öyle ezbere bir yaprak analizine bakarak yorum yapılmamalı.

  • Yabani ot kontrolünde sirke kullanımı (%25 oranında). Güzelmiş. 

Gibi gibi. Daha çok var. Nereden baksan 100 sayfaya yakın not çıkarmışım..

Olaydan benim çıkardığım şu, doğal üretimin şartlarını tarif edemiyorduk. Artık ufak ufak etmeye başladık. Doğayı kullanarak ilaçsız sebze ve meyve üreteceğim diyorsanız -ki mümkün- öyle "doğal abla bu ürünler, organik" diyerek olmuyor. Genelde organik ya da kimyasal ilaç kullanmadan üretilen ürünlere doğal deyip geçiyoruz. Ancak belli bir sayıda ağaçtan daha az sayıda ağacın olduğu bir meyve bahçesinde bu doğal dengeyi sağlamak mümkün değil, o üretim doğal değil. Başka bir örnek olarak "doğal sebze" satan birine bahçesinde ne kadar alanı "yabani" bıraktığını, bu alanın sebzelere ne kadar uzak olduğunu sormak gerekiyor. Yoksa birkaç dönüm alanda komşuları alayına ilaç sıkarken, bahçesinde sıfır habitatla (2 cm çim ile) hamilelere özel doğal sebze satan da var. Bundan sonraki aşama doğal sebze/meyve için tüketiciyi bilgilendiren bir ilan/sertifikasyon süreci olabilir. Organik sertifikası gibi katı olmak zorunda değil ancak bence tüketicinin hangi şartların sağlandığını bilmeye hakkı var. Mesela ürünün paketinde "toplam alanına %... doğal habitata ayrılmıştır" veya "üretim hatitat ile iç içedir" gibi ifadeler/semboller olmalı. "Selektif ilaçlama yapılmıştır" da olabilir, çünkü organik tarımda izin verilen ilaçların komple avcı/av dengesini bozduğu kanıtlandı - selektif ilaç -bir tek zararlıyı devre dışı bırakan ilaç- çok daha sağlıklı. Hepsinden daha önemlisi doğal ve organik sebze meyvelerde brix değeri tüketiciye anlatılmalı. İnsanların bunu bilmeye hakkı var. Brix değeri (sebzenin sıvısındaki katı miktarı/şeker miktarı) ne kadar yüksekse bitki o kadar iyi şartlarda yetişmiş demek, su ile şişirilmemiş demek. Yüksek Brix değerine sahip sebze ve meyvelerin daha besleyici olduğu hakkında herkes hem fikir ancak onun bilimsel çalışmaları henüz tamamlanmış değil - Avusturalyada çalışılıyor. Brix değeri yüksek olan sebzelerin daha lezzetli olduğu, daha uzun süre bozulmadan kaldığı biliniyor ancak lezzet kolay tarif edilen bir değer değil. Brix olmak zorunda da değil, başka parametreler de ifade edebiliriz. Doğacak bebeği için misli fiyatlar ödeyen insanların bunları bilmeye hakkı olmalı.


*Yazım hatalarını düzeltiyorken dikkatimi çekti de.. "demoktratikleşme" ve "kulaktan kulağa" sözlerimi sakın yanlış anlamayın ve alınmayın. Sözüm sizin özelinizde değil. Komple genele. Dünya genelinde var bu hadise.

15 Ağustos 2023 Salı

şipşak: karakafes otu şeysi

 Konuyla alakasız girizgah.

Günlerden pazartesi. Haftaya çok güzel başladık. İki katta elektrik yok. Yıllardır çalıştığım, düzenli iş verdiğim elektrikçiyi arıyorum meşgule atıyor. Yarım saat sonra mesajlar düşmeye başladı whatsapp'a şehir dışındaymış, ne zaman dönceğini bilmezmiş, cevap veremeyebilirmiş. Sıkıntı büyük; dondurucular, bilgisayarlar, server. Kendi çapımızda zamana karşı yarışıyoruz. Önereceği usta olup olmadığını sordum. Varmış. Adamın numarısını gönderdi. Kendi numarasını göndermiş...

Zamanlama çok kötü. Yoksa güzel espiri.

En iyisi bloga bir şeyler karalayım.

.

Karakafes bir permakültür klasiği. Gübresi yapılıyor, tavuklara veriliyor, yaralara sürülüyor, kırığa çıkığa iyi geliyor. Kitapların da etkisiyle permakültüre adım atan herkes bu otu bir yerden bulup ekiyor. Herkes derken, Türkiye dışında herkes, çünkü bizdeki karakafes permakültürde bahsi geçen karakafes değil. Başka bir ifade ile permakültür kitaplarında bahsi geçen karakafes ile bizde tohumu dağıtılan, paylaşılan birtki aynı cins/tür vs değil. 

Karakafes denilince aklına 4 tür gelmeli. İkisi doğada olan ve tohumla yayılan; diğer ikisi melezlemeyle ortaya çıkan ve evcilleştirilen cinsler. Doğallardan bizim yerel cinsimiz, beyaz çiçek açan oryantal karakafes (symphytum orientale). Daha çok gölgelik, orman altı nemli yerleri sever. Diğer doğal cinsin adı adi karakafes otu (symphytum officinale). Sulak nemli yerleri tercih ediyor, nehir kenarları, bataklıklar gibi. Morumsu, mavimsi renklerde oluyor çiçekleri. Bu her iki cins de tohumla çoğalıyor. Kökünden de çoğaltabilirsiniz tabii, ancak uygun ortam bulursa saman alevi gibi bahçeyi sarmasıyla meşhur.

Farklı karakafes türleri arasında zaman zaman melezlenmeler oluyor tabii. Çok ayrıntıya girmeden bizi ilgilendirenin Rus karakafes otu olduğunu ifade edelim. HDRA'dan (Henry Doubleday Research Assoc.) Lawrance D. Hills diye bir adam bu melez cinslerden steril (yani tohum vermeyen) iki çeşit geliştirdi. Yani başka bir ifadeyle karakafesi evcilleştirdi. Bunlardan biri Bocking 14 diğeri Bocking 4. Bu çalışmayı yapmasının başlıca amacı da şu: Karakafes otunun potansiyeli büyük ancak yabani bir bitki olduğu için kendi çıkarına çalışıyor. Çiçek açıyor, tohum saçıyor, köke çalışıyor ve hayvanlar onu yemesin diye zehirli bir bileşen içeriyor. Özetle:

  • Daha çok hasata gelsin diye - bocking 14
  • Zehirli bileşen içermesin, hayvan tüketimine uygun olsun diye bocking 4
  • Hızla büyüsün, gübreden etkilenmesin - bocking 14 ve bocking 4
  • Tohum veremesin, bahçede yayılmasın diye - bocking 14 ve bocking 4 
  • Ayrık otu gibi otların yayılmasını engelleyen bariyer görevi görsün diye - bocking 14

Başka bir ifadeyle gübre, doğal hayatı destekleme vs için bocking 14, yem için bocking 4 tavsiye ediliyor.

Yani uzun lafın kısası permakültürde bahsi geçen ve bol bol övülen karakafes otu, çiçekçilerde ya da belediyeler tarafından desteklenen kuruluşlarda satılan tür değil (oh sonunda bunu söyleyebiliyorum, her birinden ürün satın alıp tek tek bakmam gerekti). Doğadan topladığımız da değil. Şayet permakültürde bahsi geçen bitkiyi merak ediyorsanız o çeşidin adı bocking 14. Size malesef adi karakafes otu satıyorlar.

Bocking 14 ile adi karakafes otu arasında ne fark var diye soracaksınızdır, açıklayayım. Biri yılda 2 bilemediniz 3 kere hasata gelir, diğeri 4-5 kere ve en az iki kat daha fazla biyokütleyle. Birinin üzerine azotça zengin bir şey dökerseniz (gübre gibi) haliyle affallar, sonra muhtemelen toparlamaz. Bocking 14'ün üstüne 10-15 cm gübre serereseniz bana mısın demiyor, hatta hoşuna gidiyor (bunu bitki 2 yaşına geldikten sonra yapın). Biri ayrık otunu durduruyor, diğeri bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor. Tercih sizin.

Adi karakafes otunu yıllardır yetiştiriyorum. Gübresini hazırlıyorum, tavuklara veriyorum. Arada ciddi fark var. Adi karakafes otu ekip/ dikip sonra permakültürcüler de amma abartıyormuş demeyin sakın. Bu mısırın ehlileştirilmemiş halini ekip, "ne yani, bundan un mu olur" demek gibi bir şey. Adi karakafes otunu tavuklara veriyorken dikkat etmek gerek, fazla verirseniz karaciğer yetmezliğinden ilk horoz ölüyor (içindeki zararlı bileşenden). Tecrübeyle sabit.

Oryantal karakafes otu yılda bir kez hasata gelir, biyokütlesi azdır. Gübreyi de diğer ikisi kadar sevmez.

İyi haber bocking 14 bende ve bir iki arkadaşta var. Yıllar evvel yüzlerce dolar harcayarak getirdik, ektik çoğalttık. Bir aksilik olmazsa - ki olması için neden yok - 2024'de sınırlı sayıda satışı olacak. Baştan diyeyim pahalı olacak.

.

Bocking 14 denilince benim aklıma hep Şark Bülbülündeki dayak sahnesi geliyor. Karşılık da veriyoo :) Heh, karşılık verenin adı bocking 14. Kesiyorsun 1 ayda hasata geliyor. Köpekler gün aksatmadan üzerine işiyor, hoşuna gidiyor. Kökünü alıp parçalıyorsun, her bir parçası sürüyor. Güzel şey :)


link açılmazsa: https://www.youtube.com/watch?v=NVliEjUh8bc

Not: Bu bir şipşak yazısıdır. Karakafes otu nedir, gübresi nasıl yapılır vb, her biri için ayrı entry olacak.

11 Haziran 2023 Pazar

çiftlik - biyokararlı organik madde

Öncelikle bu yazı çiftlik yazı dizisinin yedinci ya da sekizinci başlığı. Diğerlerini kurcaladığım için daha yayınlamadım. Şu ekim dikim işleri bi bitsin, düzeltmeleri bitireyim, yayınlarım.

.

Bu aralar araftayım. Bir yandan Matt Powells'ın kitabını bekliyorum, bir yandan akademik yayınlara erişimi kaybettim, makalelere açıp bakamıyorum. Tabii bu durum konuları kurcalamamı engellemiyor. Bir uyarı, bu yazı "bu iş böyledir, şu şöyle yapılır" yazısı değil. Aklımdakiler. Çoğu yarım yamalak, birbiriyle tutarsız bilgileri bir başlık altında topladım. Not defterimden bir kesit. Bunu araştır, buna bak gibi uyarılar var. Okurken denk geleceksiniz. Şaşırmayın :)

.

Şu an bulunduğum noktaya hızlıca gelecek olursak, organik madde seviyesini %5'in üzerine çekmemiz gerekiyor. Bu topraktaki enerji döngüsü için olmaz olmaz bir durum. Nedeni basit, topraktaki canlılar yaşamlarını devam ettirmek için gerekliye enerjiye iki yoldan ulaşıyor, biri bitkiler diğeri geri dönüştürülen (çürüyen) topraktaki organik madde. %5'in altında topraktaki organik madde döngünün devamı için yeterli değil. Bu bölge öncü, istilacı ya da "kendi gübremi kendim üretirim" diyen baklagil bitkilerin bölgesi. Bizim sebzeler, otlar, ağaçlar narin, bu bölge onlara zor geliyor. 

Pekii %5'in üstüne çıkınca bütün dertler bitiyor mu? Hiç mi derdi tasası yok?

Olmaz mı.. Richard Perkins yataklara birkaç senede bir midye kabuğu ekliyor. Diyor ki topraktaki organik madde arttıkça kalsiyum noksanlığı başlıyor, takviyeler gerekiyor. Hmm. Fazla organik madde su geçirgenliğini azaltıyor, ıslakken balçık gibi, kuruyken su tutamayan toz gibi bir malzeme ortaya çıkıyor. Doğada %10-15 organik madde oranına sahip topraklarda bu durum olmaz iken niyeyse bizim bahçelerdeki durumu izah etmek kolay değil. Bu yüzden %8'in üstüne pek çıkmayın derler. Peki öyle diyelim, çıkmayalım da, niye ki? Neden? %18 organik madde oranında güle oynaya sebze yetiştiren de var, %3'de de, ancak %8'de ağlayan da. Kim nerede hata yapıyor?

Bu soruların cevabı bende yok. Okumam gereken onca kitap var, izleyeceğim eğitimler vb. Denemeler, yanılmalar.. 

.

Solomon'un yaklaşımı aklıma yatıyor. Daha önce paylaşmıştım. Önce toprağı bir analiz edip içinde nelerin eksik, nelerin de fazla olduğunu görmekte fayda var. Az hasarlı bir arabayı tamir ettirip kullanırsınız da, 30-40 yıl boyunca bilinçsiz bir şekilde işlenen, her tür gübrenin ve ilacın verildiği toprağı "doktordan az hasarlı 2004 model" bir araca benzetemezsiniz. Benzetecek olursanız 20 yıldır evsizlerin yaşadığı, çatısı ve iki katı çökmüş, 1920'lerden kalma ahşap bir binaya benzetebilirsiniz. O binaya da iki pimapen, bir kombi takıp yerleşilmez. Restore etmek gerekir. Söküp baştan aşağı, aslına uygun olarak inşaa etmek gerekir. Tarlada yaptığım da bu. Burada bkz: (daha yayınlanmamış çiftlik: sebze toprağı yazısı). Bu yazıda açıkladığım maddelere göre gübreleme yaptım, hedefler koydum, açıkladım. Sonuçlarını da paylaştım. Peki ya organik madde? Hesapta kimyasallar, gübreler vs. var, ancak eklenecek kompost'un etkisi, miktarı yok. Onu neye göre belirliyoruz. Başka bir bilinmeyen de biyokömür. Miktarı? İçeriği? Eklemeli mi eklememeli mi?

.

Ben tarlada çalışırken red gardens project iki video yayınladı. İstanbula dönünce, gece saat 2 sularında, izledim bu videoları ve notlar çıkardım. Denilenleri daha araştırmaya fırsatım olmadı, ancak Solomon'un çalışma dosyasına bir başlık açtım, biraz kurcaladım. Anladığım anlamadıklarımı aşağıda verdim.

Linkleri 

Sequestering More Than Carbon  

ve

Soil Test Observations

.

Öncelikle toprak analizi sonucu toprağın durumunu gösteren tablo şöyle (burada 100% toprakta olması gereken miktarları gösteriyor, görüldüğü üzere kükürt, fosfor, boron ve çinko neredeyse hiç yok; potasyum, demir ve mangan yetersiz. Azot, magnezyum ve bakır da olması gerekenden çok fazla. Yorumu toprak yazısında):


Sonra bu sene eklenen gübreyle bunun ne kadarını telafi ettiğimi de görebilirsiniz (eklediklerinizin sınır değerleri var, bir seferde toprağı baştan aşağı düzeltme şansı yok. Ayrıca %100'ü değil %80'ni hedefledim. Açıklaması daha yayınlanmamış toprak yazısında).

 

 Peki ya kompost? Organik madde miktarı. Analiz yapılan alanın organik madde miktarı %2,45. Düşük. Bunu yükseltmemiz gerekiyor. Bazı sorular:

  • Hangi malzeme ile organik madde miktarı arttırılacak? Çiftlik gübresi mi? Kompost mu? Biyokömür mü? Hangisi ya da karışımı ise hangi oranlarda?
  • Miktar? Her yıl ne kadar kompost eklemeliyiz? 1 ton? 10 ton?
  • Bu işlemi kaç yıla yaymamız daha doğru olur? 2 yılda 5'şer cm mi, yoksa 5 yılda 2'şer cm mi?
  • Eklediğimiz kompostun cinsi ve değerlerinnin toprak üzerindeki etkisi ne? Tavuk gübresinden elde edilen kompostu mu kullanmalıyız yoksa kağıt atığından mı?
  • Eklediğimiz malzeme toprağın değerlerini değiştirecek mi? Amerikadaki üreticiler aşırı kompost kullanımı yüzünden nehirleri zehirliyor. Belki de bizde bu durumun tam tersi olacak. Organik madde miktarını arttırdığımız için ek gübrelemeye ihtiyaç duyacak mıyız?

Gibi, gibi.

.

Red garden'ın videosunda anlattıklarını şuraya özetleyeyim:

Öncelikle bu adam veri hastası. Data tutma meraklısı. Topraktan her yıl örnek alıp analize gönderiyor, değişimleri kaydediyor. Her bahçe için ayrı ayrı. İçlerinden birini seçmiş - polytunnel. Durum şöyle

Organik madde seviyesi 2011'de %9,8 iken 2023'de %13,4'e yükselmiş (12 yılda %3,6 artış, yılda %0,3 gibi). TCEC değeri de 12'den, 17,39'a yükselmiş - toprağın besin tutma kapasitesi.

Toprağın ilk 15 cm derinliğinde test yapmış. 100 metrakalelik yetiştirme alanı- (birim metretül ağırlık 220 kg/m2) olarak, 22 ton. Buna göre yaklaşık 800 kg organik madde artışı sağlamış (yılda 66 kg). Toprak organik maddesinin %58'ikarbon olduğuna göre, bu yılda 464 kg karbonun tutulduğu anlamına geliyor. 

Topraktaki organik madde artışının kararlı olması için karbon, azot, fosfor ve kükürt arasında bir oranın tutturulması gerektiğini söylüyor. Bu oran C:N:P:S  1000:80:20:14 yani, 1 kg karbon kazanımı için, 80 gr azot, 20 gr fosfor ve 14 gr kükürt gerekiyor.

Her yıl tutulan 40 kg karbon, 3,2 kg azot, 700 gr fosfor ve 560 gr kükürt'e de ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor.

Videonun bu kısmında yaşadığı problemlerden bahsediyor. Kullandığı kompostun güçsüz olduğundan, fosfor değerlerinin düşük olmasından ve üretimin artmamasının başlıca nedenin kükürt eksikliğininin kaynaklanmış olabileceğinden bahsediyor. Yalnızca kükürt ekleyerek (gübre ya da kompost değil) bu eksikliği kapatıp, verimi arttırabileceğini söylüyor.

Yani yalnızca kompost ile organik madde miktarının attırmak yeterli değil. Bu artışın azot, fosfor ve kükürt ile de desteklenmesi gerekiyor olabilir Aksi taktirde organik maddesi bol ancak kararsız bir toprak ortaya çıkar. Yani toprağı kendi haline bırakırsanız organik madde miktarı azalıyor. Bu arada aldığınız ürünlerde - organik madde miktarının artmasından dolayı- eksiklikler ortaya çıkıyor, verim düşüyor.

.

Hmmm..

.

Şuraya soruyu bırakıyorum. Önce biraz konu, yaklaşım, sonra çözümü. 

100 metrekarelik bir bahçede, toprağın ilk 15 cm'sinde kararlı organik madde miktarını 5 yılda %2'den %5'e çıkarmak istiyoruz. Kompost ve mevcut toprak değerleri verilmektedir. Eklenecek kompost miktarını, biyokömür miktarını ve ilave gübre (azot, fosfor ve kükürt) belirleyiniz.

.

Dediklerine göre tablo oluşturdum, hesapları kontrol ettim ve vardığım sonuçlar, yorumlar şöyle:

Öncelikle organik madde miktarını desteklemek için gereken azot, fosfor ve kükürt değerlerini yorumlamak için Solomon'un gübreleme tablosunu kullandım, çünkü birkaç yıldır Solomon'a göre gübreleme yapıyorum, sonuçları görüyorum ve fiyatlara hakimim. Hesapta çıkan sonuçlar abartılı mı, yoksa hatalı mı yakalamam daha rahat olur.

Burada not - tavsiye edilen gübreleme ile Solomon'a göre gübreleme arasında dağlar kadar fark var. Analizin altında 20-20-20 gübreyi şöyle kullan der ve ucuza çözer. Solomon o kadar çok şey ekliyor ki, 1 dönüm alanın gübrelenmesi takriben 450-650 dolar arasına geliyor (kur 25 lira derseniz, 1 dönümü gübrelemek en az 10bin -12bin lira. Bunu duyan üretici "yuh" diyor, bu bilgiyi unutmayın :)

Solomon'un hesabına göre toprağı toparlamak için (yukarıda 2. grafikteki verildiği kadar) aşağıdaki tabloda verilenleri ekliyoruz.

 Buradaki birimler kg/da.

Toprak 15 cm kalınlığında, 100 metrekare alan, birim ağırlığı 1600 kg/metreküp alınca toplam ağırlık 24 ton çıkıyor. İlk sene organik madde oranını %2 seçtim. Bu 480 kg organik madde ile başladığımız anlamına geliyor. Bu da %58'i karbon => 278,4 kg yani kabaca 280 kg karbonun zaten toprakta olduğu anlamına gelir. 

Kendine not: %58 doğru mu yanlış mı bakmak lazım

Toprağın doğal hali bu olduğuna göre bu organik maddenin halihazırda kararlı olduğunu iddia edebiliriz. Yani, 280 kg karbon, 22,4 kg azot, 5,6 gr fosfor, 3,92 gr kükürt demek. Bu sonuçları dekara çevirecek olursak, dekarda 2800 kg karbon, 224 kg azot, 56 kg fosfor, 40 kg kükürt demek. Yukarıdaki tabloya bakarsanız, karbon 2784, azot 5040, fosfor 81,80, kükürt 6,84.

Kafamın karıştığı ilk nokta bu. Karbon değerleri tutuyor, çünkü aynı şekilde hesaplandı.  Toprak analizi bir karbon değeri vermediği için orandan hesapladık. Azotu da bir şekilde açıklayabiliriz. 5040 kg/da aşırı yüksek bir değer. Ya analizde bir hata var, ya benim hesap programımda ya da örnek alırken gübre mi düştü içine? Muhtemelen gübre. Komşu hayvan otlatıyordu, adamın biri de araziye konmak için gübre attığını iddia ediyordu. Belki ondandır.

Fosfor'a ne demeli? Hesaba göre organik maddeden 56 kg/da fosfor var iken, analiz 81,80 kg/da diyor. Organik maddedki fosforun toplam fosfordan az çıkması mantılı. Bu farkı organik fosfor - toplam fosfor diye açıklayabiliriz belki. Belki de açıklayamayız. Emin değilim. Organik fosfor, toplam fosfor oranı diye aratmalı belki de.

Peki ya kükürt? Organik madde hesabına göre 40 kg kükürt olmalı dekarda. Analiz sonuçlarına göre 7 kg bile yok. Ya organik maddeki kükürt analize girmiyor (analizde hata da olabilir), ya da programda hata var. Hmm.

Belki de ilk kabülümüz hatalı. Topraktaki organik maddenin tamamı kararlı diye kabül etmiştim. Belki de değil. Kükürt oranı belirleyici olacağına göre (en düşük o) ona göre oranlamalıyız. Başka bir ifadeyle bizim toprağın %0,4'ü kararlı organik madde. Gerisi organik madde, ancak kararlı değil. Belki de topraktaki organik madde oranı zamanla bu değere düşecek. Bunu araştırmalı. Şimdilik %2'yi -hatalı da olsa- kararlı organik madde oranı diye kabül ediyorum. Konuya daha hakim olunca düzeltiriz.

Burada kendime notlar çıkardım:

  • Kararlı organik madde nedir- tanımı, kabülleri? Yüzde kaçı karbon, kaçı azot, fosfor ve kükürt? Başka elementler de var mı?
  • Organik fosfor ile toplam fosfor arasında bir oran var mı? Ne farklar var? Heaba nasıl giriyor?
  • Hesapları ve analizleri kontrol et. Analiz yöntemlerine bak, hangi toprak analiz yöntemleri bu çalışma için daha uygun?
  • Hesap ve yaklaşım hatalı olabilir ancak topraktaki organik maddenin tamamının kararlı olması mantıklı gelmedi. %2 organik madde Türkiye şartlarında gene yüksek bir oran. %0.7 den %1.37e değerler duydum. Arazinin daha önce meyve bahçesi olarak kullanıldığı ve çıkan otların çapayla toprağa karıştırıldığını biliyorum. Belki de bu yüzden organik madde miktarı kararlıdan daha fazla. Başka bir ifadeyle topraktaki organik maddenin yanlızca bir kısmı kararlı. Kararlının toplamdan az çıkması mantıklı, ancak ne oranda olacağını araştırmalı. İllaki bunu araştıran makaleler vardır.

Devam edelim.

Topraktaki organik madde miktarını %2den %10'a çıkartmak isteyelim mesela. %8'lik bir artış. Bunu 5 yılda başarmak isteyelim. Bu organik madde oranında yılda %1,6 artış demek. Fazla ilerlemeden kendime notlar çıkardım.

  • Organik madde oranını bir yılda en çok yüzde kaç arttırılabiliriz? Bunun ne kadarı kararlı organik madde? Hesapta bir yılda bu hedefe ulaşacağız dersem excel bana "yok öyle olmaz" demez ki. Bence burada bir sınır olması gerekiyor. RED gardens'da yıllıka artış anca %0,3. Her yıl deli gibi kompost eklediğim toprakta %1'i yakalayamıyorum. %1,6 aşırı bir değer. %0,5 daha makül bir hedef olabilir. Programa alt ve üst sınır eklemeli.
  • Kararlı oranik madde artışı ile organik madde artışı aynı olamaz. Aralarında bir korelasyon var mı? Demek istediğim doğru miktarlarda malzeme olsa bile bu işlem %100 verimle gerçekleşmiyordur herhalde. Doğru oranlarda malzeme eklense dahi, bence burada bir sınır olması lazım. Organik madde oranı yılda %0,8 artarken, kararlı organik madde oranındaki artış yıllık %0,5'i geçemez gibi (%70'ini geçemez gibi). Araştırmalı.

Düzeltip devam edelim. Organik madde oranını %2'den %5'e çıkartalım. Yıllık %0,6 artı demek. Daha makül bir oran. Bunu nasıl sağlayacağız? Kompost dersek, hangi kompost? Kompostun içinde neler var?

Burada gene patlıyor hesap. O kadar kompsot ürettim, birini dahi analize göndermedim. İnterneti kurcalayıp şu tabloyu buldum. Diyelim ki bu alana her yıl 2 cm kompost yayıyoruz, 5 yılda, 10 cm kompost demek. 100 metrekare alanla çarparsanız 10 metreküp kompost eder. Sorumuz 2 cm kompost yaymak yeterli mi değil mi?


Burada iki kabül var, kompostun metreküpünün 477 kg olduğu ve bunun %60'ının su olduğu. dw - kuru ağırlık demek. Sağdaki değerler kg cinsinden 5 yılda ekledğimiz element miktarını gösteriyor (10 metreküp kompostta).

Kaynak şurası Average Levels of Compost Nutrients: Organic Materials Management

Kendine not:  

  • Ortalama kompost değerlerini bi araştır. İnternetten alınanla olmaz, makale gerek
  • Ortalama kompost ağırlığını, su oranını araştır.

.

Gelelim sorunun tarifine.

100 metrekarelik bir bahçede, toprağın ilk 15 cm'sinde kararlı organik madde miktarını 5 yılda %2'den %5'e çıkarmak istiyoruz. Kompost ve mevcut toprak değerleri yukarıda verilmektedir. Eklenecek kompost miktarını, biyokömür miktarını ve ilave gübre (azot, fosfor ve kükürt) belirleyiniz.

*burada önemli not, ortalık karışmasın diye orijinal toprağın %2 organik madde miktarının TAMAMINI kararlı organik madde olarak kabül ettim.

.

Çözüm:

24 ton toprağın %2si organik maddeyse, bu 480 kg organik madde eder. 5 yıl sonra organik madde oranı %5'e çıktığında topraktaki organik madde miktarı 1200 kg'a yükselmekte. Organik maddenin %58'i karbon olduğuna göre arada 418 kg Karbon, 34 kg azot, 8,5 kg fosfor ve 6 kg kükürt farkı demek (C:N:P:S= 1000:80:20:14). Eklenen kompost bu değerleri sağlıyorsa, sorun yok. 

Diyelim ki bu alana her sene 2 cm kalınlığında kompost seriyoruz:

 6 kg fazla karbon, 3 kg fazla fosfor 3 kg fazla kükürt eklemişiz toprağa. Ancak 4 kg azot eksik. Bu kompostu azotlu bir gübre ile takviye etmemiz gerekiyor. (kompostun tamamının toprağa karıştığı kabül edilmektedir).

Bu alana 200 kg ham biyokömür eklediğimizi ve her yıl 1 cm kalınlığında kompost serdiğimizi kabül edelim. Bu değer yeterli midir ve ne ile hangi oranda takviye etmeliyiz?

430 kg gerekli karbonun 200 kg'mı biyokömürden sağlandığını farz edersek geriye kalanın komposttan sağlaması gerekiyor (220 kg).

Buna göre 1 cm kompost yaymak yeterli değil. Kararlı organik madde miktarını arttırmak için kg daha biyokömür ve 3 kg azot ile takviye etmek gerekecek. 

Yorum:

Solomon'un hesabında ihtiyaç duyulan değerlere bakın, bir de kompostun sağladığına. Hiç şaşırmamalı kompost serenlerin 3. seneden sonra toprağı toparlamaya başlamalarına. Hele hele Charles Dowding gibi ilk seneler 5'şer cm kompost serenleri. Değerler yakın. Bir bakın, değerler ilk tabloda.

 Notlar:

  • Eklenen kompostun hepsi toprakta kalıp organik maddeye dönüşmeyecek, bozulup gidecek. Yüzeye serilen kompostun daha uzun süre bozulmadan kaldığı, toprakla karıştırılan kompostun hızla atmosfere kaçtığı biliyoruz. Burada önemli bir hata var. Toprağa karıştırılan komposttaki karbon belki 5 sene, belki de 10 sene sonra atmosfere geri karışıyor. Azot belki iki senede. Bunları da hesaba katmak gerek.
  •  Biyokömür konusu karışık. Öncelikle biyokömür sadece karbondan oluşmuyor. Ayrıca kendisi de bünyesine diğer gübreleri bağlıyor. Bu hesap kesinlikle böyle değil. Bunu araştırmalı, incelemeli. Bence nasıl kararlı organik madde için bi C:N:P:S oranı varsa biyokömür için de benzer bir oran var. Bu hesapta aynı diye kabül ettik. Tamamlanmış kompostun oranı 10:1 olduğuna göre, biyokömürü de kompostla aktive ettiğimize göre, belki de C:N:P:S değeri, 1000:100:?:? olacak. Ayrıca biyokömür azotun ve diğer bir çok gübrenin atmosfere dönmesini engelliyor. Hesabı farklı olmalı.
  • Topraktaki kararlılığın sadece kimyasal oranla ifade etmenin mümkün olduğunu hiç sanmıyorum. Mesela biyokömür, neredeyse %100 karbondan oluşan bir malzeme. Kararlı toprak denince benim aklıma ilk terra preta toprağı gelmişti mesela, bol biyokömürlü. Bu toprak hem organik madde oranını koruyor hem de kendini yeniliyor. Ama nasıl? Biyolojinin bunda etkisi yok mu? Byokömürü gübreyele önden yüklemek de gerekiyor. Bunun hesabı nasıl olacak?
  • Richard Perkins dedim, kalsiyum - midye kabuğu dedim. Hesapta yok iyi mi :) Bu işte bir gariplik var.. 
  • Topraktaki organik madde miktarı arttıkça özgül ağırlığı, su tutma kapasitesi, kuru/ıslak ağırlığı değişmeyecek mi? Değişecek. Hesapta yok bunlar..

 .

Önemli:

Bu hesaba göre toprağa müdahale etmem söz konusu değil. Daha doğru düzgün hesap yapmadım, makaleleri araştırmadım. Videoyu izledim, biraz kurcalayayım dedim, bunlar çıktı. Aklımdakileri yazdım. Eksiği hatası gani. Buna bakıp hesap yapmayın.

Önemli 2:

Bu hesaba göre müdahale edemeyeceğimiz doğrudur. Ancak hesabın bu kaba ve yanlış haliyle bile ulaşabileceğimiz çok önemli bir sonuç var. Toprağın yanlış uygulamalara ve gübrelemeye uzun yıllar dayanmasının başlıca sebebi kararlı organik madde. Bu organik madde bozuldukça toprağa bir çeşit gübre veriyor. Yani olayın tersi de geçerli. Organik madde miktarının her %1 azalması 700 kg karbon, 55 kg azot, 14 kg fosfor ve 10 kg kükürt demek (100 m2 alan, 15 cm derinlik). Hesaplarda azot, fosfor, kükürt oranlarına dikkat ettik ancak diğer elementlerin olduğu da aşikar. Yani resmen bankadan yiyoruz. Diyelim ki toprak bakirken organik madde oranı %14 idi ve şimdi tiipik değer olan %1,5'a düştü. Geliboludaki uygulamalardan bu süreçte 60-80 cm derinliğinde toprağı alt üst ettiklerini biliyorum. Bu dönümde 17 ton karbonu, 1400 kg azot, 350 kg fosfor ve 250 kg kükürtü cepten yaktığımız anlamına geliyor. Hadi şimdi işin yoksa gel toparla o toprağı. Abiane tabirle, gözün yiyorsa..


Hamiş: Bu yazı taslaktır. Linç etmeyin gayri :)

.

.

Gelecekten gelen not- Ağustos 23: Burada hesaplanan kararlı madde ile kitaplarda açıklanan kararlı madde aynı değil. Kitaplarda selüloz gibi zor kompostlaşan/bozulan maddelere kararlı madde denildiğini gördüm. Burada bahsedilen -ve hesapladığımız- değer topraktaki yaşam döngüsünün %100 verimle olması için gerekli elementler vb.