7 Şubat 2025 Cuma

proje: mardin

Ne seneydi ama 2024. Woody Allen’ın bir lafı var ya, “Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarını anlat” diye. He, valla ya. İş programından bir madde bile mi eksilmez! Bir kalemi bile bitiremedim, bir kalemin bile üstünü çizemedim. 49 derece sıcakta, Mardin’de, içi 40 cm çamurlu kuyu suyu olan gölette boğazdaki tarzanlar gibi yüzdüm. Listede Mardin var mıydı? Cık. Şikayetçi miyim? Hiç.

2024 sözde çiftliğin ve imalatın zıplama senesi olacaktı. Kurulum bitecekti bu sene, göletin izolasyonu, yollar, barakalar, kuruma alanı ve niceleri… Gölet yarım, diğerlerine başlamadık. Çitlerde hala tamir edilmesi gereken yerler var. Budalamalar bitecekti. Bir tek zeytinlere dokunabildim. Bostanda üretim üç katına çıkacaktı, yarıya düştü. Tarlaların mineral dengesi bitecekti, daha yeni başlayacağız. Çiftlikte üretilenlerin satışı başlayacaktı, yanına bile yaklaşamadık.

Ne oldu peki? Sene dalgalıydı diyelim. Finansal acı kararlar almam gerekti. Çitliğe ayırdığım bütçeyi -reelde değer kaybetmemesi için- elde tutmam, hiçbir yatırım yapmamam gerekti. Ocak ayında başlayan alet üretimini durdurmam gerekti. Köyde bana yardım eden arkadaş aylarca ortalıktan kayboldu. Sulama dahil her şey üstüme kaldı. Sermaye kilit, iş gücü yok, satış yok ama durmak da yok. Hırpalanma senesiydi geçen sene. Çapa kırılsa, elle sökülecekti o otlar. Sökülmeliydi. Öyleli bir seneydi.

Madem somut ilerleyemiyoruz, araştırmaya makale okumaya devam edeyim dedim. Mineral dengelemesini konusunu bitirdim, programını yazdım. Diğer bütün çalışmaları notlar haline getirdim. Danışmanlık işleri aldım, Karadeniz hariç Türkiye’nin bütün bölgelerini elim değdi. Bir hafta içinde tarlada biçerdöver peşinden koşarken de görebilirdiniz, yıldızlı restoranlarda mikro yeşillik toplantısında da. O kadar çok seyahat ettim ki keşke evim havaalanına yakın bir yerde olsaydı diye çok yakındım. Gastronomi tayfası iktidarsız çıkınca alet üretimine geri döndüm, yıl bitmeden seriyi yetiştirdim. İki aydır dinleniyorum, daha hala tam olarak toparlayabilmiş değilim. Hiç pişman değilim, gerçi tavuklar ölmeyeydi iyiydi.

Geçen seneki maceralardan biri Mardin’di. Anlatayım.

.

Yazının bundan sonraki kısmı gerçek de olabilir, gerçek olmayabilir de. Bu yazı resmi rapor değil, hikâyesi. Olmayan bir şeyi olmuş diye yazmadım da olanları da tek tek yazmadım.

.

Son iki senedir Mardin’in Ömerli ilçesinde TKV (Türkiye Kalkınma Vakfı) ve WHH (Dünya Gıda Desteği Örgütü) iş birliğiyle “Ekolojik Tarım Uygulama ve Eğitim Merkezi” kuruluyor. Toprak analiz değerlerini ezberden söylerim söylemesine de sayısalcıyım; projenin finansmanını, kapsamını, hedeflerini şu an bende yok, ilgili kurumların (instagram gibi) sayfalarından ulaşabilirsiniz. 

İnstagram'a Seda Hanım'dan gelen not: "Proje Welthungerhilfe -WHH( Dünya açlık yardımı diye çevirelim) ve TKV’nin öncülüğünde, hem BMZ hem de WHH’in finansmanıyla yürütülüyor." 

Bildiğim kadarıyla bu proje yalnızca merkezden ibaret değil, daha büyük ve oldukça kapsamlı. Projede çalışan onlarca kişiyle tanışma şansım oldu. Açıkçası bu kadar işini ciddiye alan ve sıkı çalışan bir ekibe denk gelmeyeli yıllar olmuştu. Projeye -gene bildiğim kadarıyla- ilgili kamu kurumları da destek oluyor, bilhassa Kaymakamlık ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü konuyu yakından takip ediyor. 

paylaşım instagram sayfasından alınmıştır. https://www.instagram.com/p/DDL7_lMsKui/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
ekran görüntüsü instagram sayfasından alınmıştır. tıklayıp büyütebilirsiniz. orijinal paylaşım: https://www.instagram.com/p/DDL7_lMsKui/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==

Merkezde bostan ve tarım alanı, gıda ormanı ve ekolojik tarım için gerekli bütün diğer uygulamalar olacak, üretim yaparken bir yandan da eğitimlerin düzenlendiği bir uygulama alanı olacak dediler. Açıkçası işin proje, planlama kısmı birkaç kere üstünden geçerseniz (ki benim ve ekiptekilerin deneyimi var) kolay, çözümleri aşağıda. Lakin uygulama deyince zurna zortluyor. Bu tarz girişimlerde en büyük sıkıntı insan. İstanbul’daki önceki örneklerde olduğu gibi (gıybete girer, başka iki kurum diyelim) iş uygulamaya döndüğünde elli milyon problem başlıyor. Burada ekip sağlamdı, fazla takılmadık bu mevzulara. Sahada kürek sallayan arkadaşlardan, ofistekilere, arada koşturan emek veren herkes işe saldırıyordu. Bize de yardırmak düşerdi, 15 günde yaptıklarımız aşağıda:

  • Proje alanına varmadan toprak analiziyle başladık mevzuya. Klasik laboratuvar analizinden önce hiç beklemediğim bir noktadan geldi soru. Saha toprak analiz makinaları -verdikleri sonuçlar geçerli mi? Nasıl yorumlamalı? Vardığım sonuç şu. Bu makinalar tek başına analiz için yeterli değil. Aletler konumu kullanarak daha önce bölgede yapılan analizleri kalibre ediyor, yorum yapıyor. Sıkıntı bu veri bankasının ABD özelinde olması. Bilmeyenler için gelsin: ABD’de 1800’lü yılların sonunda başlayan bir girişimler ekili alanların tamamında her dört dönümlük parselin toprak analizi yapıldı. Bu çalışma 1950’li yılların sonunda tamamlandı ve bütün kıtanın haritası çıkarıldı. Sonra nasıl oluyor da Amerika dünyanın tüm tahılını üretiyor… Çalışıyorlar çünkü. Bu makine de bu haritaları ve ölçtüğü değerleri kullanarak hızlı sonuç veriyor. Bizde veri tabanı var mı? Yok. Makine doğru sonuç veriyor mu? Haliyle vermiyor. Güvenilir mi? Güvenilmez.  (gelecekten gelen not: artık çalışıyormuş)
 İnstagram'a Seda Hanım'dan gelen not "Toprak analiz cihazını tekrar test ettirdik, calısıyor bilgisi verildi bana"
 
  • Laboratuvardan gelen toprak analizlerini Kirpi’nin mineral dengeleme programına girdik ve çıkan sonuçlara göre gübreleme programı ortaya çıktı. Neler eksik neler fazla hepsi döküldü ortaysa. Buna göre gübre alındı, uygulama yapıldı. Uygulamadaki sıkıntı şuydu, projenin takvimi ister istemez tarım takvimine uymuyor. Toprak örneğini mart ayında almamız gerekirken biraz geç kaldık. Sonuçları kalibre ederek işi kurtardık. Ancak uygulama sezonun son haftalarına denk geldi, temmuz ayına. O sıcakta yoğun ekim alanı oluşturmak gerçekten çok zorlayıcıydı.
  • Pazar bahçeciliği yapılacak alan önceden seçilmiş ve kararlaştırılmıştı. Bu alan uygulama ve eğitim amaçlı kullanılacağı için dört bölüme ayırdım. Bu şekilde her küçük blokta farklı üretimler yapılarak ekim nöbetine dikkat edilebilecek. 
  • Standart yatak enini (75 cm) ve arada kalan yürüme yolunu (30-35 cm) bozmadım. Ancak yatak boyunu 10-15 m’den 20 m’ye uzattım. Bu hem alandan daha çok faydalanmamızı sağlayacak, hem de üretimde verimi arttıracak. Her bir blokta 20 m uzunluğunda 10 yatak olacak şekilde tasarlandı.
  • Bloklar arasına 3 metre genişliğinde yollar bıraktık. Bu hem ufak el traktörünün romörküyle birlikte girmesine olanak sağlıyor hem de eğitim için gelen grupların durabileceği bir alan tanıyor. Yol üzerine her 4 m’de bir büyük taş/kaya koydurdum. Bu sayede bahçenin neresinde durursanız durun, konumuzu görebiliyorsunuz, tanımlayabiliyorsunuz. Veri toplarken, uygulama yaparken büyük rahatlık sağlıyor.
  •  Bloklar arasında diğer yönde gene geniş yürüme yolu bırakıldı. Buna ilaveten 4 m genişliğinde doğal hayatı destekleyecek ve bostana çekecek bir doğal hayat kaynak alanı yaratıldı. Bu alana bahçe yararlılarını çekecek bitkiler dikiliyor. Alet dolabı ve yıkama alanı da gene bu alana konumlandı. Bu sayede bostanın tam ortasında, kalbinde, aletlerin bırakılacağı, hasadın temizlenip paketleneceği ve yıkama sonucu ortaya çıkan suyun değerlendirileceği mekanlar oluşturuldu. Bu alanlara ekilecek bitkilerin listesini hazırladım.
  • Bostanın geri kalan bütün projesini ve uygulamasını oradayken tamamladık. Sağ olsun sahadakiler de benimle birlikte yardırdı. Sulama hatlarının hesapları yaptım, bu hesaplara göre sulama ve gübreleme hatlarını çektik. Yatakları oluşturduk ve üzerine damla sulama boruları çektik. Yürüme yollarına malç serildi.
  • İşin en eğlenceli kısmı bölgeyi dolaşıp yerel üreticilerin ektiği, diktiği ne varsa not aldık. Tohum ve bitki takası olmuş olabilir :) Çeşitlerin envanterini çıkardık. Onu da dikkate alarak bostan alanın ekim/dikim programını ve listesini hazırladım. Ve niyahet sahadakilerin de desteğiyle “çapa teslim” teslim ettik. Şaka değil, alet-edevat, tohum, fide üretim için ne gerekiyorsa, hepsi. Ekolojik Merkezi, Kirpi'nin Çiftliğinde 3 yılda geldiğimiz noktaya 15 günde ulaştırdık. Üretim için gerekli her tür alet edevatı getirdik, bilgi, planlama, tohum ve bitki konusunda eksik kalmadı, altyapı ve ilişki ağlarını kurduk. Kuyusunu bağladık, sulamayı çalıştırdık ve ilk tohumları hep birlikte attık. Bir dönüm yoğun ekim alanıyla tonlarca sebze üretecek bu alan. Eğitimler düzenlenecek, bilinçli uygulamalar olacak.
çapa teslim proje, ekran görüntüsü instagram sayfasından alınmıştır. tıklayıp büyütebilirsiniz. orijinal paylaşım:https://www.instagram.com/p/DAqB_tGxmr-/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==
  •  Bir yandan biyokömür için açılan çukurları düzelttik (ben gelmeden tarifim üzerine kepçeyle açılmıştı). Merkezin kurulacağı alan baştan sona meşe çalılığı kaplıymış, seyreltilmiş, budanmış ve açılmış. Budama atıklarının kullanıma geri kazandırılması gerekiyordu. Dal talaşı (wood chip) seçeneği denenmiş ancak randıman vermemiş. Biz de budama atıklarından biyokömür ürettik. Bu arada hem biyokömürü tanıttım hem sucuk partisi organize edildi hem de eğitim düzenledik. Bu sayede ilerleyen dönemlerde hem merkezde hem de civar köylerde üretime devam edilecek. Biyokömürü daha sonra gübreyle karıştırıp yüklenmesini sağladık. 
ekran görüntüsü instagram sayfasından alınmıştır. tıklayıp büyütebilirsiniz. orijinal paylaşım:  https://www.instagram.com/p/C9e1QsYOVT3/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==  
 
 Bunların dışında, benden istenenler ilaveten, oradaki ekibin çalışmalarına destek sağladım:
  • Yağmur hendeklerinin hesabının üstünden geçtik. Hendek tasarımı, gölet kapasite hesabı gibi konuları inceledik, gerekli değişiklikleri yaptık.
  • Gıda ormanı konusunu uzun uzadıya çalıştık. Türkiye’deki uygulamaların -bilhassa özel girişimlerin- eksikliklerini tespit ettik. Bilhassa doğal bitkiler ve gıda ormanı katmanlarındaki kulaktan dolma bilgilerle bu işin yapılamaması gerektiğini kanısına vardık. Konunun uzmanına danışmadan ilerlenmemesi konusunda fikir birliğine varıldı. Bu sayede ilk kez bir gıda ormanı projesinde “Gıda Ormanında Kullanılabilecek Doğal Bitkilerin Değerlendirme Raporu” hazırlandı. Bu rapor ışığında bitkiler seçildi, meyve ağacı ve diğer bitkilerin temin edileceği kurumlarla iletişime geçildi ve bugünlerde uygulaması yapılmakta.
gıda ormanın kurulacağı ilk alan, yağmur hendekleri havadan görüntülenmiş. ekran görüntüsü instagram sayfasından alınmıştır. tıklayıp büyütebilirsiniz. orijinal paylaşım: https://www.instagram.com/p/DAqB_tGxmr-/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==

  • Merkezin kuyusunun bağlanması süreci sancılıydı. O konuyu tamamına erdirdik. Çıkan suyun dağıtım hatları (altyapı dahil), deposu vb. hesabını yaptım. Uygulama planı hazırlandı, depoların yerleri belirlendi. Ana hatlar çekildi.
  • Merkezin ilk nohut hasat festivali düzenlendi. Ömerli Kaymakamını ve civar belediyelerin Başkanlarını ağırlama şansımız oldu. Hasat olurken biyokömür hazır edildi, üzerinde sucuklar pişirildi :) Festivale çoook kişi geldi.
  • Geçici yapılardan çıkan atıkların bertarafı için arbor sistemi kurulmasına karar verilmiş. Onun rögar duvarlarıını ördüm, birlikte geri doldurduk.
  • Merkezin kurulduğu alanda doğal hayatın ulaşabileceği bir su kaynağı yoktu. Gölet kazılmış ve hazır edilmişti. Onu doldurduk. Taşma alanını tasarladık, bitkileri temin ettik. İkinci göletin yeri belirlendi.

  • Susuz yetişen sebze çeşitlerini topladık. Civar köyleri gezdik. Bağlantılar kurduk.

Fertigasyon konusunu çalıştık (listeler hazırladık), bölgede bol bulunan atıkların (mezbaha gibi) biyokömüre dönüştürülmesini çalıştık. Ve daha sayısız birçok şey. On beş günde bu kadar işi bitirdikten sonra uçaktan hemen arabaya binip Gelibolu’ya, doğal buğday hasadına yetişmem gerekti. Mardin’deki ekiptekiler de ben de iyi yorulduk, ancak projenin önü açıldı ve üretimin önünde engel kalmadı.

şenlikte güneşten kaçanlar

 Bu proje neden önemli?

TKV’nin liderliğini yaptığı bu çalışmanın önemi büyük. Başarılı olup olmadığını zaman gösterecek ancak Türkiye’de ilk kez bu tip bir girişimde yapılacak iş kitabına uydurulmadı. Olması gereken yapıldı. Kaynaklar çok olduğu için değil, birisi yürü ya kulum dediği için değil, bildiğin tırmalayarak, zorlayarak. Yeri geldi kavgasıyla. Bu boru neden 63’lük diye sorsalar da açıklaması raporunda var. Buraya bu ağacı neden seçtiniz derlerse raporu var. Halimizi görseniz bu ekip mi yapıyor derdiniz ancak çok ciddi çalıştık. Çalıştık derken, sahadakiler de geri durmadı, projenin başındakiler de. Bizim üstümüz başımız zaten çamur içinde. İlçe tarım ilçe orman müdürü bile en kötü iki günde bir geldi. Lafını da desteğini de esirgemedi.

İleride yapılacak uygulamalara Mardin’de yapılana bir bakalım diyecekler, demezseniz kendi hatanız olur. Eğer seçtiğiniz yağmur hendeği küçük ya da büyük gelirse araştırmadan ilerlemeyin. Çünkü yeri geldi bir çukura haftalarca kafa yorduk, raporları inceledik, hesaplar yaptık ve öyle uyguladık.

sahada kahvaltı bir başka oluyor :)
 
 Bu projenin en önemli kısmı ise bu tür uygulamalardaki “insan” problemini çözmesiydi. Şöyle izah edeyim. Uygulamada ve projelerde herkesin bilgi ve deneyim sınırlarını zorlayacak, ufuklarını genişletecek biri gerekiyor. Bu karakter projenin gerektirdiğine göre saldırmalı, risk almalı. Yalnız teknik konuları değil, rekabeti de anlamalı, fiyat kırmalı, kavgadan geri adım atmamalı. Tabii bir kişinin her konuya hâkim olması diye bir ihtimal yok, ancak at gözlükleriyle bakmamalı, danışabileceği kaynaklar ve insanlar olmalı. Mesela Türkiye’deki inşaat sektörünün bu kadar güçlü olmasını nedeni sektörün öncülerinin bu tip liderler olmasıydı (siz bu inşaatçıları kurdukları firmalardan tanıyorsunuz, TEKFEN, ENKA, STFA, GAMB gibi). Lafı daha uzatmadan 2024 yılı itibariyle permakültür, ekolojik/doğal tarım konularını bu seviyede çalışan ve tanımlamaya uyan biri yok Türkiye’de. Elimizde eksikliğini dinamikliğiyle kapamaya çalışan ve lider özelliği olan gençler var. Bu gençleri bir araya getirip uyum içinde çalıştırabilecek bir ekip başı/ koordinatörler gerekiyor. İstanbul’daki vakıfta gençlere bu şans verilmedi, sırf bu nedenden proje fena gümledi. Başka onlarca projenin devam etmemesinin maalesef başlıca nedeni bence bu (AVM’lerdeki girişimden vazgeçilmesi ya da sürekli el değiştirmesi, İstanbul civarındaki kooperatiflerin yerinde sayması ve çoğunun kapanması, vakıfların ve derneklerin marjinal tipler tarafından yavaş yavaş ele geçirilmesi gibi). Mardin’de bu problemin niyahet çözüldüğünü gördüm. Proje koordinatörleriyle uzun uzadıya tanışma şansım olmadı -sahada toz çamur içinde olduğumuzdan- ancak onların da desteğiyle ilk kez bayrağı bu kadar ileri sapladık diyorum. Aksi olsa ne olurdu. Mesela uçakla Mardin’in çölüne uçakla ısırgan getirirlerdi. Ama artık bilemeyiz, çünkü sahada biz vardık :)

tonlarca biyokömür üretildi bu çukurlarda (merkezde 4 adet biyokömür çukuru var)

 .

Son iki not:

Bu çalışmadaki isimlere dikkat etmeli. Birini ben söyleyeyim. Projenin sahadaki çalışmaları Emre Barkın Keser götürüyor. Daha önce iki yere bu isme denk geldim. Biri Permatürk Vakfı diğeri Terakki. Yıllardır STK’larda deneyim kazanıyordu ve bu projede iyiden iyiye pişiyor. Sosyal medyaya yüklenmeyen insanlar da var bu devirde, o yüzden muhtemelen yaptıklarından haberiniz yoktur. Yıllar geçtikçe bu ismi daha sık duymaya başlarsanız hiç şaşırmayın. Adam çalışıyor.

Çekirge anonim takılmak istiyor. Kararına saygı duyuyoruz. Sahadaki herkese ve sahada mı ofiste mi olduğunu bir türlü anlamadığım Mehmet’e buradan çok selam.

 

Diğer not Kirpi’den. Bu çalışmaya teknik danışmanlığı Kirpi Tarım İnşaat Şirketi olarak verdik. Şayet mineral dengelemesi, biyokömür, yoğun ekim alanları, Pazar bahçeciliği, gıda ormanı, doğal tarım, yağmur suyu hasadı, arazi ve yapı tasarımı gibi konularda teknik danışmanlık almak istiyorsanız İnstagram üzerinden ya da kirpininburnu [a] gmail. com üzerinden iletişime geçebilirsiniz. Ekibimizde permakültür tasarımı ve uygulamasında, şehir içi bostanlarda (ev, restoran ya da üretim), hayvancılık ve JADAM konularında uzmanlaşmış kişiler de var. Bu projede olduğu gibi, uygun görülürse sahaya gelip uygulamayı da bizzat yapıyoruz, en kötü yönetiyoruz.