Kirpi bu aralar biraz değişik. Kendimden değil şirketten bahsediyorum (gerçi, yalan yok, beni de etkiliyor :). Satışa başladıktan 2 ay sonra kurun patlaması pek iyi olmadı açıkçası. Planları alt üst etti, artık plan yapamaz hale geldim. İki ileri on geri şeklinde yol alıyorum. Baktım kısa vadeli hedef koyamıyorum, ben de hedefi büyüttüm. Aralıksız tasarımdayım kaç aydır. Yıl sonuna kadar 100 aletin argesi, tasarımı ve seri üretim modeli bitecek. 120 günde 100 tasarım mı? Evet. Tabii ki imkansız -ben de biliyorum- ama ormanda yolunu kaybettiğinde yıldızları hedef almak gerekiyor ya, onun gibi :) Elemek yok, seçmek yok. Bakalım kaçıncıya kadar nefesim yetecek, kaçıncıda patlayacağız.
Yazılara yüklenememem işte bu yüzden. Yazıları son kez elden geçirmem gerekiyor, ancak kafayı toparlayıp bakamıyorum. Mevzu yazıları bekliyor, çalakalemler ve hatta şipşaklar bile. Şipşaktan daha kısası gerek bize. O halde yeni başlık tipi; kavram. Permakültürcülerin ya da üreticilerin cümle içinde kullandığı, arkasında dağlar kadar fikir, iddiası olan kavramlar. Hızlıca söyleyiveriyorlar ama ardını, ardında yatanı bilmek gerek.
Mesela #tekbirkötügün. Bir slogan.
Sebzecigillerin (vegeteryan, vegan ve diğerleri) iddia ettiği bir fikrin tam tamına zıttı. Veganlığa karşı çıkmış bir akım da değil gerçi.
Genelleme yaparsak şunun tersi: "Dünyada kaynaklar hızla tükeniyor, et yemezsek daha sürdürülebilir bir yaşam mümkün. Hayvancılık doğaya zarar veriyor."
Olay şu. Bizim ya hayvanlara ya da petrol, gaz, lityum gibi sürdürülebilir olmayan kaynaklara ihtiyacımız var. Ya traktöre mazot koyup kompostu döndüreceğiz ya da böcek ararken kompostu tavuklar çevirecek. Ya hayvan gübresini kullanacağız ya da dev tesisler/madenler kurup yapay gübre üreteceğiz. Temel fikir/iddia şu: hem vegan olup hem sürdürülebilir olmaktan bahsedemezsiniz. Sürdürülebilir olmak için et yemeniz gerekiyor (burada holiganlık yapmayalım, zıttı demiştim size). Konu dahası var da.. kavram yazısı.. hızlı geçiyoruz.
Hmm..
Hemen bir örnek. Kuluçkaya yumurta koydum. 21 gün sonra civcivler çıktı. Yarısı dişi yarısı erkek (yani öyle olması gerekiyor, ne hikmetse bazen hepsi erkek ya da dişi çıkabilir). Dişiler tamam da erkekleri ne yapacağız? Kuluçka tesislerinde civcivlerin cinsiyetlerini belirleyip erkek civcivleri kıyma makinesine benzer bir makineye atıyorlar. Ya yem oluyor ya da gübre üretiliyor. Kıyma makinesinin insani olduğu iddia edemem, ancak doğada olana kıyasla daha insani olduğunu söyleyebilirim. Hiçtiyse bir sn bile sürmüyor. Doğada erkek civcivler büyüyünce -horoz olunca- birbirlerini öldürür. Öyle uzaktan uzun namlulu silahla vurarak değil. Birbirlerini parçalayarak. Yaptım bu hatayı, sansar bile insaflı kalır. (Bence buradaki esas mesele erkek civcivlerin öldürülmesi değil, masraf olmasın diye yaşama şansı vermeden, yumurtadan çıkar çıkmaz öldürülmesi)
Keçi, koyun, sığır, manda.. Hepsi. Tekrar soruyorum, ne yapacağız bu erkek hayvanlarla? Tavuk beslemeyelim o halde. Hiç hayvan beslemeyelim, mi?
İşte burada bir açmaz var. Beslememiz gerekiyor. En azından fikir bunu iddia ediyor. Ben kendi kas gücümle yılda 5 metreküp kompost üretiyorken tavuklarla 10-12 metreküp üretebiliyorum (çünkü işin çoğunu artık onlar yapıyor). Komposta biyokömür ekledim artık 15-16 metrekübü zorluyoruz (biyokömür kompostlaşma sürecindeki verimi arttırır). Atıkları kompostla geri dönüştürüp bahçede kullanıyorum. Bahçe için kompost gerek, kompost için tavuk (bkz: istiflemek).
#tekbirkötügün hayvan beslemenin/ et yenmenin gerekli olduğunu ancak o güne kadar doğalarına uygun en ideal şartlarda yaşatmanın ahlaki zorunluluk olduğunu iddia ediyor. Diyelim ki sütü için inek besliyorsunuz. Memeli bir canlının süt vermesi için doğum yapması lazım. Buzağı kesileceği güne kadar elinizden gelen en iyi şekilde bakılacak, sağlığına dikkat edilecek. Kendi boku içinde yatmayacak. Uyduruk yemlerle beslenmeyecek, mineraline besinine dikkat edilecek. Koşabileceği, gezebileceği bir ortam sunuacak ve daha bir çok başka şey. Vakti geldiğinde elenecek. Bir tek o günü kötü olacak (burada bir tek kısırlaştırma istisna olabilir diyorlar, o da gerekli olduğu için).
Bu bir hedef. İmkanınız izin verdiği kadar iyi bakıyorsunuz. Ancak imkan varken, amaaan %16'lık protein oranıda yetiyor zaten diye tavuğu proteinsiz bırakırsanız, tüyleri dökülürse- o olmadı işte (genel bilgi ortalama %18 olmalı -bazen %20-, proteini kaliteli olmalı). Tavukları beton zeminde yetiştirmek de yok, eşelensin hayvanlar. Böcek arasınlar. Doğasına uygun davransın.
(Ya da suya sabuna dokunmayalım - veganları karıştırmayalım-, ilkokul çocuğuna anlatır gibi anlatalım. Çok çok iyi bakıyoruz hayvanlara. Bir tek ölecekleri günleri kötü gün oluyor. Bu kadar :)
Burada erkek hayvanlardan konuyu inceledik de, eti için de hayvan besleyebilirsiniz. Dişilerin de elenmesi gerekiyor. Yaşlısı, verimsizi, kolay hastalanı, cinsin özelliklerini göstermeyeni.. Aynı ilke geçerli. Mümkün olan en güzel şartları sunmalısınız o #birtekkötügün'e kadar.
.
Benim durumumu da açıklayayım. Bu sene yumurtadan civciv çıkardım. Çoğu horoz çıktı. Karşılıklı maç yaptırırsın o kadar. Elimden geldiğince en iyi şekilde baktım. Yemi, besini eksik olmadı. Suyu hergün değişti, bazen 3 kere, hep tazeydi. Denizden midye kabuğu da taşıdım, siyah asker sineği üretip de verdim. Günü geldiğinde -birbirlerine dadaşmaya başladıklarında- elendiler, şimdi buzluktalar. Her haftada birini pişiriyoruz. Hem marketten aldığımızla ölçülmeyecek kadar lezzetli hem de karnımız doyuyor. Çıkardığım civcivlerin kalanı tavuk. Bir kısmı düzenli yumurtlamıyor, bir kısmının da elenmesi gerekiyor (yeni cins geliştirmek için istenmeyen özelliklerin elenmesi gerekli). Mutlular, yani o güne kadar.. Yalan yok içim rahat. Hayvanlar sağlıklı ve mutlu.
.
#birtekkötügün yabancı kaynaklardan gelen bir kavram/slogan. Bizim kültürümüzde de tabii ki aynı ya da benzer ilkeler var. Daha doğrusu her kültürde var..
.
Bunun bir ötesi var. #tekbirkötüan diye. O son günle alakalı. Hayvanın yaşadığı yerde öldürülmesi, yani mezbahaya gitmemesi gerektiğini iddia ediyor. Korkmaması, kanının akıtılması, acı çekmemesi vb. gibi bir çok başlık var. Ayrıntılara girmeyeceğim. Her sene kurban kesiliyor zaten, bildiğimiz konular. Dini ve kültürel şartlara da girmedim. Gene bildiğimiz konular diye.. (burada baltayla kurbanın kafasını uçuran maraza tipleri örnek göstermiyorum, hayvan kesmenin de onlarca adabı, kuralı var)
.
*Yazıda öldürmek yerine elenmek/elemek dedim. Açıklaması kolay olsun diye gene horozlardayız. Doğada horozlar birbirlerini eler, en güçlüsü ve 1-2 tane daha güçsüzü hayatta kalır. Bu 2-3 horoz yerdeğiştirir, birbirini öldürür filan.. #birtekkötügün'de ise bu eleme işini biz yapıyoruz. Hasat yaptığımız doğru, ama biz karar veriyoruz kimin gideceğine kalacağına. Kavram bunu vurguladığından elemek dedim.