Doğal tarım ile ilgili şipşak yazıya ihtiyaç varmış. Gelsin o halde.
(Örnek sonda)
.
Doğal tarımın tanımı şu:
“Canlıların birbirleriyle olan ilişkisi sayesinde yapılan tarımsal üretime doğal üretim denir. Yani gübre mi gerekiyor, başka canlıdan alacak (koyun gübresi gibi). Ya da minerale mi ihtiyacı var, bitkinin köklerine mantar taşıyacak o minerali (bor ve kalsiyum gibi). Zararlı mı var, başka böcek yiyecek.”
.
Peki doğal tarım ile organik tarım aynı şey mi?
Değil. İkisi de doğaya saygı duyan üretim modelleri ancak uygulamada ciddi farklılıklar var. Örnekle açıklayayım.
Diyelim ki sabah kalktınız ve evvelsi gün ektiğiniz fideleri bir böceğin kestiğini gördünüz. Ne yapmalı? Organik üreticiyseniz böceği tespit etmeye çalışırsınız, ona göre yönetmelikte izin verilen bir ilacı tarlanın geri kalanına uygularsınız. Konu kapanır.
Doğal tarımda zarara neden olan böceği tespit edersiniz. Örnek alır, kayıt altına alırsınız. Üretim heba olmaması için organik üretimde izin verilen ilacı tarlaya uygular, sezonu kurtarırsınız (istisnai uygulama). Buraya kadar işlem aynı, ancak sonrası farklı. İlacın tarlaya etkisini kayıt altına almalı, zarar neden olan böceğin davranışını, yaşam alanlarını vs incelemeli ve ilaç kullanmadan üretim yapmak için gerekli asgari şartları gelecek sezon sağlamaya çalışırsınız. Örnek içinde örnek gelsin. Bordo bulamacı ve bakır organik üretimde izin verilen ilaçlardan. Ancak geniş spektrumlu ve bakır toprakta birikiyor, yararlı mantarlara zarar veriyor – haliyle bu özellikler doğal tarımda istenmiyor. Doğal tarımda da -bilhassa ilk senelerde- bordo bulamacı kullanırsanız kimse sizi eleştirmez (kontrol altına alma). Ancak ilerleyen senelerde bakır kullanmadan uygulama yapılması isteniyor (Helen Atthowe’nin kitabını – The Ecological Farm’a bakın)
Kısaca dört temel konuda farklılaşıyor organik tarım ile doğal tarım. İlki işi doğaya yaptırma fikri – bu yüzden doğal tarımda üretim alanının en az üçte biri doğal hayata bırakılır (bu şart). Organik tarımda bu yok, organik doğaya saygılı – o kadar. İkinci farklılık onarma konusu- toprağın fiziksel, kimyasal veya biyolojik özelliklerinde sıkıntı varsa doğa görevini yapamaz (bor yoksa mantar oluşmaz, miselyum bitkiye kalsiyum ve fosfor taşıyamaz). Merhaba diyorsun ve onarma konusuna giriyorsun. Üçüncü fark kayıt. Doğal üretim demek otları biçmedim uzattım demek değil. Durmadan gözlem yapıyorsun, durmadan kayıt tutuyorsun. Yeri geldiğinde bazı cinsleri destekliyorsun, yeri geldiğinde eliyorsun. Ne zaman müdahale edilmesi gerektiğini kayıtlara göre yapıyorsun. Bu yüzden kayıtlar önemli. Dördüncü fark, makale. Ekolojik tarım/agroekoloji/müdahaleli doğal tarım bilimle ilerleyen bir konu. Üretimde geçmeyen zamanın büyük bir kısmı makale okuyarak geçiyor.
.
Doğal tarımın yönetmeliği/ sertifikasyonu var mı?
Henüz yok. Muhtemelen 10-15 yıl içinde ilk örnekleri karşımıza çıkacak. Olmamasının başlıca nedeni gerekli çalışmaların tamamlanmamış olması.
Organik tarımdaki üretim modeli konvensiyonel tarımla aynı. Ufak birkaç değişiklik hariç denklemler aynı, sadece uygulama farklı. Hastalık mı var, organik tarımda izin verilen ilaçları uyguluyorsunuz. Gübre? Yönetmelikte izin verilen gübreler. Tohum, gene – ancak listede adı olan firmalardan (haliyle uygulamayı kolaylaştırıcı maddeler var, onlar sizi aldatmasın).
Doğal üretim başka bir üretim modelinin uyarlaması değil, baştan sona yaklaşımı farklı. Kafadan doğal alanların kurulması var, onarma konusu var, uygulama farkı var. Kayıt tutmak şart . Her biri ayrı başlıklar ve ayrı çalışma (yönetmelik) gerekiyor – bunların hiç biri henüz yok.
Onarma konusuna bakalım mesela. Regenerative agriculture’ı çalışan – yani içinden geçilmiş tarım alanlarının onarılması, değerlerinin toparlanması konusu- onlarca kurum ve dernek var. Ancak halen daha oturmuş, açıp bakalım şu konunu öğrenelim diyeceğiniz bir kaynak yok. Bu iş böyle yapılmalı diyen bir yönetmelik de yok. Girişimler oluyor, çok uzun süremez yakında gelecektir (BES- Regenerative Agriculture 2025 report’a bakın). En fazla 5-10 sene. O vakte kadar bizim gurular onarıcı tarımda kimyasal ilaç yok demeye devam edebilir (ki esasında var, kimyasal ilaç onarıcı tarımda oldukça sık kullanılır).
Onarma konusu daha tam oturmamışken uygulamalı ekolojiyle konunun çok gerisinden geliyor. Bu alanda bir uygulama kılavuzuna ciddi ihtiyaç var ancak onun da hazırlanması en az 10 sene alır. Doğal tarımın oturması, yönetmeliğinin yayınlanması için de rahat 20-25 sene var.
O vakte kadar maalesef biraz kim kime, dum duma.
.
Doğal tarımına örnek verelim.
Doğada canlılar arasındaki ilişki bir hayli karmaşık. Basitleştirelim. Farzı misal bostanda kurbağa olsa zararlıların hepsini yiyecek, sadece kurbağa besleyerek işin içinden sıyrılacağız. Böyle değil de basit olması için öyle farz edelim.
- Kurbağalar suda yaşar, karada avlanır. Bostanda kurbağa istiyorsak sulak bir alan yapmamız gerekiyor.
- Kurbağalar kenarından fazla uzaklaşmaz. Diyelim ki avlanmak için en fazla 20 m kadar uzaklaşıyor (bu değer makalelerden).
- Bostanımızın genişliği 50 m olsun (tasarımdan).
- 50 m’ye kurbağaların etki etmesi için bostanın her iki yanına da havuz yapmak gerekecek. Ancak buna rağmen ortadaki 10 m’ye kurbağaların pek bir etkisi olmayacak.
- Ortadaki alana havuz yapmak yerine ufak bir doğal alan bıraksak, bir yere az biraz kazıp naylon sersek, içine saz eksek kurbağalar burayı atlama alanı olarak kullanır (kullanıp kullanmadığı makaleden geliyor, bu alanların tasarımı, hangi bitkileri içereceği gibi konuların hepsi makalelerden)
- Kurbağa davranışı incelenmiş ve görülmüş ki derin havuzlarda ürüyor ancak zamanlarının büyük bir kısmını sığ havuzlarda geçiriyor. Bir havuz hem derin hem sığ ise havuzlar arası geçiş olmuyor. Ancak kurbağaları yaşatmak bizim önceliğimiz değil, biz kurbağaların durmadan yataklar arasında hareket etmesini, önüne çıkanı yemesini istiyoruz. Kurbağa koruma ve yaşatma derneği değil burası, kurbağa çalıştırıyoruz. Çalışmaları için hareket etmeleri gerek. Hareket şart!
- Makaleler okunuyor ve buna göre bostanın bir yanındaki havuz sığ, diğer yanındaki havuz derin açılıyor. Derinliği, genişliği, tasarımı hep makalelerden.
- Sonra başlıyoruz gözleme. Ne kadar etkisi var, neler yapıyor…
Şimdiii, bunun gibi yaklaşık 20 avcı böceği, 10-15 tozlaşmaya yardımcı böceği, 10’ar kuş, memeli ve amfibi çeşitleri düşünerek tasarım yaparsanız buna ekolojik tasarım diyebilirsiniz. Sonuçları kayıt altına almanız ve paylaşmanız gerekiyor.
Bir başka ifadeyle tabelaya “argoekolojik zeytinlik” yazmakla, tarlayı akışına bırakmakla ya da ay takvimine göre tohum ekmekle olmuyor bu işler.