24 Kasım 2025 Pazartesi

çalakalem: zeytin 2025

Bu seneki zeytinin hikayesi 2023 yılında başlıyor. Çok uzun değil, ilk yılları hızlı hızlı geçeceğiz :)

2023: Müdahalesiz Sene

Ne kadar tahrip olursa olsun bir bahçeyi, bostanı, ormanı, çölü – herhangi birini- kendi haline bırakırsanız bir süre sonra kendince bir dengeye ulaşır. Bu hale biz kararlı durum diyoruz ( https://kirpininburnu.blogspot.com/2022/10/kavram-kararllk.html ). Esasında bu durum sabit değil, ancak ekolojik döngüdeki bir sonraki kararlı duruma geçinceye kadar değişim bariz değil, usulca ilerler. Çayır uzun yıllar çayır olarak kalır, sonra çalılar büyür, onlarca yıl sonra ufak ufak ağaçlar yer edinmeye başlar. Hepsi birbirini takip eden kararlı durumlar.

O yüzden kendi halinde takılan bir yere müdahale etmeden önce karşınızda çalışan, sağlıklı bir kararlı durum -dengede- olduğunu bilmeli ve ona göre müdahale etmek gerekiyor. Amacımız bu kararlı durumu kendi lehimize çevirmek, ama usulca. Bodoslama bahçeye dalar kafanıza göre budama yaparsanız ya ağaçların tamamını kaybedersiniz ya da deli gibi ot öldüren, böcek öldüren yani kısacası hayat öldüren atmanız gerekir. Kısacası doğada da mühendisliğin ilk kuralı geçerli: çalışan şeye dokunma.

2023’de zeytinlere hiç dokunmadım. Fukuoka’nın Müdahalesizlik prensibini birebir uyguladım. 120 küsür kg zeytin aldım (ağaç başına 1,5 kg’dan az), 30 lt’den biraz daha fazla yağ çıktı. Bütçeden dolayı (yağ çıkartıncaya kadar analizlere zaten tonla harcamıştım) bu yağı analize göndermedim, ancak herkes yedikleri en meyvemsi tadı olan, hafif ve lezzetli yağ olduğunu söyledi.

Bu yılı boş geçti sanmayın. Müdahale etmemek demek gözlem yapmamak, kayıt tutmamak ya da analiz yapmamak demek değil. Aksine hepsini yapmanız gerekiyor. Bahçede hangi hastalıklar mevcut, hangi böcekler var. Kim kimi yiyor. Toprağın durumu ne? Ağaç hangi besinleri alamıyor? Bu ve benzeri onlarca soruya cevap vermek için ağaçları her gittiğimde inceledim, kayıt tuttum. Aklınıza gelecek her şeyin fotoğrafını çektim. Siz de tutun, ilerleyen yıllarda faydasını göreceksiniz.

Bu prensibi göz ardı ettiğim elmalarda ne oldu peki? Bir şekilde baskı altında duran hastalıklar saman alevi gibi yayıldı, ağaçları tek tek kaybediyoruz. İlaçlama dahi fayda etmiyor, ziyarete gelen ziraat mühendisi hastalık daha yayılmadan bunları sökün dedi. Biyokömür loadin…

İlk yıl her zaman gözlem senesidir.

2024: İlk Müdahale senesi

İlk yılki gözlemlerde ağaçların şekil budaması gerektiğini gördüm. Bahçede aklınıza gelecek her tür hastalığın olduğu ancak kararlı durum nedeniyle baskı altında tutulduğunu gözlemledim (listedeki mantar hastalıklarının neredeyse tamamı var). Yaprak ve toprak analizlerinde toprakta ciddi dengesizlikler olduğunu ve bu dengesizliğin rekolteyi düşürdüğünü gördüm. Toprakta yanlış uygulamalardan bakır biriktiği aşikardı. Bor ve çinko neredeyse hiç kalmamış.

Organik zeytin yetiştiriciliği ile ilgili kitapları ve kaynakları topladım. Bu kaynaklara göre bir uygulama programı oluşturdum (tuzaklar vs).

Kış yağışları başladıktan sonra toprağı çapalamadan yüzeyden mineral dengesi için gerekli gübre karışımını uyguladım. Bostan, çayır ve meralara uygulanması gereken dozajlar kitaplarda yazılı ancak halihazırda fidan ekili bahçeler için dozaj tablosu yok.  Hele hele zeytinlikler için hiç yok. Sebebi basit, kafası çalışan kimse ağaçları diktikten sonra mineral dengelemesi yapmaz, önce yapar sonra diker :) Bu yüzden bostan şartlarına önerilen ilk yıl dozajını üçte bir oranında uyguladım.

İlk yıl gözlemlediğim mantar hastalıkları açıkçası beni ürküttü. 2024 yılı ocak, şubat aylarında ağaçların dörtte birine şekil budaması yaptım. Kesiklerin hepsine bakırlı aşı macunu sürdüm. Budamayı takiben ağaçların hepsine bordo bulamacı uygulaması yaptım (önerilen dozajın yarı dozajda).

Mantar hastalıkları sıkıntı yaratmadı. Ancak mineral dengelemesiyle hızla büyüyen zeytinler kuraklık bastırınca zayıf düştü. Kurulan tuzaklar yeterli olmadı, zeytinlerin hepsi yaz ortasından itibaren döküldü. Bir tane bile zeytin alamadık. Zaten yok senesiydi, ancak sezona kuvvetli başlayan ağaçların ürünü tümden dökmesi üzdü.

2024 yılı bordo bulamacının etkilerini ve organik tarımda tavsiye edilen uygulamaları (tuzaklar vb) gözlemleyerek geçti. Toprağı çapalamadım.

2025: Üretim Başlıyor

2024 yılında organik zeytin yetiştiriciliği kılavuzlarında tavsiye edilen uygulamaları harfiyen yapmama rağmen sezon hüsranla bitince 2025 yılında gözlemlerim ve hislerimle devam etmeye karar verdim. O yüzden saçma şeylere zaman harcadım, biraz fazla ileri gittim, bazı şeyleri de abarttım :) Ayrıntılar aşağıda.

2024-2025 kışında budama yapmadım. Ayrıca 2024 yılında hasat yapmadığımız için dallar zedelenmedi. Mantarın girebileceği yaralanmalar olmadığı için klasik bakır/kükürt vb uygulamaları 2025 yılında yapmadım. Koruma olmadan başlamak en gergini. Hele bir önceki sezon bir kilo bile zeytin toplamamışken hehe. Risk budur! Zeytinlere yapraktan mineral vermeye karar verdim. Bu noktada bir kafa karışıklığı var. Zeytinlere yapraktan gübre vermedim. Yapraktan gübrelemek ile benim yaptığım şey farklı. Açıklayayım.

Zirai üretimde mantar mücadelesi dendiğinde bakır ile kükürt geliyor akla. Bordo bulmacı, diğer bulamaçlar, ilaçlar hep bu ikisinden birini esas alarak kullanılıyor. Ancak bu zirai ilaçlar -ister organik olsun ister olmasın- doğal hayatı dümdüz ediyor. Bir tek zararlıları değil yararlıları da gümbürtüye gidiyor. Kükürt bakıra kıyasla bir tık daha iyi ancak ekosistemi sıfırlamak istemiyorsanız onu da dikkatli kullanmanız gerek.

Pekii bakır kullanmadan ticari üretim yapmak mümkün mü? Organik üretimin ötesine geçebilir miyiz? Bu konuyu araştırmış Helen Atthowe’nin eşi Carl Rosato. Helen ağır doğal üretici, Fukuoka’nın öğrencisi. Carl da mineral dengeleme taraftarı. Carl’ın çalışmaları daha çok şeftali, elma gibi ağaçlar üzerine. Zeytine uyarlanması yok. Maalesef kitabı yok, talihsiz bir kaza yüzünden kitap yazamadan ölmüş. “Mineral mix bloom spray” diye aratabilirsiniz. Ayrıca şuraya da bakın: https://eorganic.org/node/14129

Carl ne yapmış? Özetle ağaçlara belli dönemlerde (çiçek açma gibi) mineral spreylenirse ağacın kendi savunma mekanizmasının güçlendiğini, yeterli olduğunu ve zararlı etkisini büyük oranda kestiğini gözlemlemiş. Ticari üretimde satılabilir ürün oranı %90-95 arasındayken, bu uygulamalarla %85-90 arası elde ediliyor. Zehirsiz büyük ölçekli üretimde %85 oranı gerçekten çok etkileyici. Mineral karışımlarını çalışmış, maliyetleri hesaplamış, bahçedeki yararlı ve zararlı böcekleri gözlemlemiş, kayıt altına almış. Merak ediyorsanız Helen Atthowe’nin kitap ve yayınlarını bir de eorganic[.]org sayfasını inceleyebilirsiniz. Bir başka ifadeyle zeytinlere ilaç uyguluyoruz, ancak bu ilaç öldüren ilaçlardan değil, iyi gelen ilaç- annenizin tavuk çorbası gibi. İyi gelen, güçlendiren şeyler, mineral ve vitaminler. Supplement. Instagram’da paylaşım yaparken ilaç diye bahsedince büyük karışıklığa neden oldu. Affola. Kimayasal ilaç değil, destek, iyi gelen bişi. Carl ile Helen zaten bu uygulamalara ilaç ya da takviye demek yerine Pest Suppressive Organic Farm Strategies diyor, yani zararlı nüfusunu bastıran uygulama (stratejileri).  

Önceki yıllarda Kirpi’de Carl’ın çalışmalarını esas alıp denemeler yaptım ve dediklerinin doğru olduğunu gözlemledim (malum bu camiada palavra satan çok kişi var). Bu uygulamaları zeytine uyarlamaya karar verdim. Kabaca ocak ayından itibaren zeytin ağaçlarına her ay uyguladım. Bu karışımın içindekilerin oranlar bitkinin gelişimine göre değişiyor. İlki Carl’ın mineral takviyesi, ikincisi amino asit, üçüncüsü de kaolin kili. Sezon başından çiçeklenmeye kadar Carl’ın karışımı ağırlıklıyken, çiçeklenme döneminden sonra amino asit, yaz ortasından sonra da kaolin kili ağılıkla gittik.

Carl’ın karışımını zeytine nasıl uyarladığımı ve sezon içinde nasıl değiştiği paylaşmayacağım. Kusura bakılmasın, ticari sırdır zira. Lakin siz de benzer bir uygulama yapmak istiyorsanız Gübretaş micro adlı ürününü kullanabilirsiniz. Aynı sonuçları almayacaksınız ancak ortaya çıkacak farkı bariz bir şekilde görebilirsiniz. Önerilen dozajların yarısını kullanmanız fazlasıyla kâfi (aynı durum amino asit ve kaolin kili için de geçerli).


Zeytinde zararlı mücadelesi için tuzak kullanılıyor. Tuzakların nasıl kurulduğu ile ilgili onlarca youtube videosu var. Lütfen formülleri için videoları youtube’da aratın, tarım ilçe’nin sayfalarını araştırın. Kısaca özetlemek gerekirse sinek ve güveleri çeken iki tip tuzak var, biri DAP gübresiyle hazırlanan diğeri de melas ve şeker ile hazırlanan. Bence DAP daha etkili ancak bahçenize şişede dursa bile kimyasal gübre sokmak istemiyorsanız şeker tuzağı da kurabilirsiniz.

Tuzaklarla ilgili bilmeniz gereken iki şey var. İlki zirai üretimde tuzaklar sinek mücadelesinde kullanılmıyor. Tuzağı kuruyorsunuz ve bekliyorsunuz. Sinek gördüğünüz anda kimyasalı basıyorsunuz. Sonra gene, sonra gene. Zeytin en çok ilaçlanan bitkilerden biridir. Tuzaklar size bahçedeki sinek nüfusunu gösteriyor, sinekleri kontrol atında tutmada kullanılmıyor. Bizde öyle değil tabii, biz tuzakla sinek nüfusunu baskılamaya çalışıyoruz. Uygulamadaki farklılık bundan.

Uygulamadaki ilk farklılık, tuzakları koyup unutmadım. Her 10-15 günde bir yeni tuzaklar koydum, her 10-15 günde bir eski tuzakları yeniledim. Ağaçlar sezon sonuna doğru yılbaşı ağacı gibi oldu. İkinci farklılık ise dozaj. İlk ay denilen dozajlarda tuzaklar koydum. Ancak sonra fark ettim ki dozaj standardı bizim koşullara uygun değil. Konvensiyonel üretici önerilen dozajda 4-5 sinek görünce ilacı basması gerektiğini anlıyor. Bizim bir şey anlamamıza gerek yok, tuzak oradaki seneklerin hepsini yakalamalı. Bu yüzden tavsiye edilen formülü göz ardı ettim. Kimi tuzaklara yarım doz, kimilerine 2-3 kat kimilerine 5 kat daha fazla DAP koydum. Bu şekilde kontrolden çıkmak üzere olan sinek problemi tekrar baskılandı. Her sineğin keyfine uygun dozajda tuzak var :) Pekmezli melaslı tuzak için de aynı durum geçerli.

Tuzakları nereye asmanız gerekiyor konusu hep sorulur. Önce zeytinlikteki sinekleri ağaçlardan uzağa çekmeye çalışıyoruz. O yüzden ilk tuzakları dışarıdaki tellere astım. Sonra zeytinlere yakın ağaçlara, sonra en dıştaki zeytin sırasına. Böyle böyle en ortadaki kadar geldim. Sonra da ikinci, üçüncü, dördüncü tuzakları astım. Ağustos sonuna kadar her 10-15 günde yani tuzaklar astım, eskilerini yeniledim.

Gözlemlerim şöyle: Bu tuzakları dışarıdan içeri sıralama stratejisi işe yarıyor ancak kısıtlı. En büyük hasar en ortadaki ağaçtaydı. Demek ki ilk tuzakları asarken hem en dışarıdan hem de en içeriden başlamak gerekiyor. Seneye ortaya da tuzak asacağım.

İncir ağacı zeytin sineğini çekiyor. Bu bilgi kesinlikle doğru. Ancak kışı geçirdikten sonra sinekler incir ağacından zeytinlere geri yayılıyor. Yani şayet incirdeki sinekleri engellemezseniz etkisi olmuyor :) İncire en yakın tuzaklar sinekle doldu. Ağzına kadar! Bu yüzden dışarıdan içeri doğru tuzak asarken, incirin etrafını da bir iki tur dönmekte fayda var.  Zeytinlik tasarlarken her 4-5 ağaçta bir incir dikmekte fayda var hem tuzakları asmak için hem sinek kontrolü için.

Kısa not olarak: kaolin kilinin bahsedildiği kadar etkili olduğunu görmedim açıkçası. Ya benim deliler gibi tuzak asmamdan ya da mineral uygulamalarından. Hatta kaolin kili içerdiği potasyum yüzünden ürün kalitesini düşürmüş bile olabilir. Fazla potasyum ürünün tadını boşaltıyor. Birçok organik üretici toprakları iyileştikten sonra ürün tadının düştüğünü ifade eder, nedeni eklenen kompost ile topraktaki potasyum seviyesinin haddinden fazla yükselmesi. Mineral dengelemesinde bu yüzden potasyuma fazla yüklenilmez. Bu seneki yağın tadı daha yoğun olabilirdi. Bence bu durum kaolinden kaynaklandı.

Ağustos ayında suyumuz bitti. Zaten zeytinleri sulamıyordum, ağaçların altındaki toprak iyice kurudu. Sulamadım çünkü zeytin sineğini coşturmak istemedim. Ancak ağaçlar solmaya, zeytinler iyice kurumaya ve dökmeye başlayınca her ağaca haftada bir beşer kova su döktüm. Bu gayet yeterli oldu.

Yabani ot kontrolü ve çapa konusuna gelecek olursak, çapa yapmadım. Ot biçme tarihlerini Helen Atthowe’nin bahsettiği prensipleri gözeterek yaptım. Kuraklığın en son günlerinde bile ağaçların altı yeşil ot ile kaplıydı. Çapa yapmıyorsanız otu ne zaman kestiğiniz çok önemli. Kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Ağaç başına 25-50 kg arası ürün aldık. Yüzlerce kilo zeytinle başa çıkamayacağımız için zeytin hasat makinesi almamız gerekti. O da sağlam masraf oldu bize :)

.

Gelelim hasat ve yağ sıkımına. Zeytin hasadı meyve bakarak belirlenmez (ziraatçiler dövecek beni :). Brix değerine bakarak belirlenir. Brix denen şey sıvının içindeki katı maddeleri (şeker gibi) ölçerek belirleniyor. Refraktometre denen bir aletle bakılıyor. Kelimeler sizi korkutmasın, çooook basit bir şey esasında. Meyveyi ya da yaprağı iyice sıkıyorsun ve suyunu aletin üzerine damlatıyorsun. Dürbün gibi bir şey zaten, baktın mı değeri görüyorsun. Bitkide ne kadar çok şeker var ise değer o kadar büyük. Ne kadar çok şeker var ise o kadar rahat büyümüş, su ile şişirilmemiş, mineral değeri o kadar yüksek. Tabi her bitkinin meyvesinin, yaprağının değerleri farklı. Tabloya bakıp karar veriyorsun.

Şimdi üzüm gibi meyvelerin hasadında – çok kabaca ifade edersem- şekerinin en yüksek olduğu zamanı bekliyorsun. Brix en yüksek olduğu anda hasat ediyorsun (bu bilgi tam olarak doğru değil ama idare edin). Zeytinde durum farklı. Biz zeytinde şekerini hasat etmiyoruz, yağını hasat ediyoruz. Zeytin bütün sezon şeker biriktiriyor ve sezon biterken o şekeri yağa dönüştürüyor. Yani hasat vakti gelen zeytinin brix değeri düşüyor. En düşük olduğu anda da hasat etmiyorsun, onun bir hesabı var. Usul bu ama.

Doğal üretim, kaç tane peygamber devesi yumurtası temizledik bilmiyorum, kaç tane örümcek, kaç tane uğurböceği girdi çıktı bu kasalara :) 

Kuraklıktan mıdır, cinsinden midir, yoksa bu sene çok iyi baktık diye midir bilmem bizim zeytinlerin brix değeri fabrikalar açılmadan 3 hafta önce düştü. Üç hafta! Doğru zamanda hasat edebilseydim Polifenol değerinin binin üstünde çıkması gerekiyordu, maalesef 300 civarı çıktı (binli değeri hesaba göre, 300 analizden). Göz göre göre bekledik, gözümün önünde değerler düştü. Bu değerlerin düşmesinin bir diğer nedeni de malesef fabrika. Ne kadar iyi zeytin yetiştirmiş olsak da aynı fabrikaya götürüyoruz ve sıkım herkes için aynı. Umarım bir gün kendi sıkım tesisimi kuracağım ve hakkıyla sıkacağız.

Buradan kalitesiz kötü yağ çıkardım sanılmasın. Yağ haddinden lezzetli. Salatada bile fazla gelebilir, sabah tabağa dökün bana bana yiyin. Ya da her gün yarım kaşık için. Zehir gibi acı yağlardan değil, yuttuktan sonra kendini hissettiriyor ama o kadar. (zehir gibi acı yağın ne espirisi var inanın hiç bilmiyorum). Lezzeti içindeki yağ bileşenlerinden dolayı değil, minerallerden dolayı. Bence bir tık daha dolu olabilirdi tadı (kaolinden diye yorumluyorum) bir de sıkım tarihini doğru tutturmak gerekiyor. Napam, seneye koca fabrikayı erkenden mi açtırsam? Hehe.

Keten çuval kullandım, en kısa sürede sıkıma götürdüm. Bildiğimiz en temiz çalışan fabrikaya götürdüm. Buna rağmen orada gördüklerimi instagramda paylaştım, neler vardı neler.. İyi ki bizim zeytinlerle karışmadı.

2026 bizim yok senesi. Daha doğrusu budama senesi. 2024 gibi olabilir, ürün alamayabiliriz. Belki de alırız. İnanın bilmiyorum.

Bu yılın yağ analiz sonuçlarını görmek isterseniz bana Instagram’dan mesaj atabilirsiniz. 


30 Ekim 2025 Perşembe

çalakalem: problemler

Lafı çok uzatmadan üretimde karşılaştığımız sıkıntıları aşağıda listeledim. Bu problemler çözülmeden Türkiye’deki üretimin maliyetinin düşmesini, kalitenin artmasını bekleyemezsiniz. Liste tam değil, aklınızdakileri ekleyebilirsiniz. Kirpi’nin kuruluş amacı bu listeyi kısaltmak olduğu için problemin çözümü için yaptıklarımızı ekledim. Son olarak da liste haliyle genellemeler içeriyor. Genelleme demek istisna demek. Lütfen listeyi okurken istisna avına çıkmak yerine (“yooo şu şu var”) sebep sonuç ilişkisini araştırın.

Antipatik olacağının farkındayım ancak yazmam gerekiyor. Kirpi’nin aşağıda verilen çalışmaları 2021 yılında 1200 dolar sermayeyle işe başlayarak yaptı. Lütfen pazarlama patinajı başlığındaki STK eleştirilerini okurken bu bilgi göz önünde tutun.

.

Başlayalım:

Toprak analizi yaptıracak laboratuvar problemi:

Açıklama: Aynı toprak örneğini farklı laboratuvarlara gönderdim. Alakasız sonuçlar geldi. Üçtür beş verir şeklinde değil. Biri 3 diyor diğeri 150, diğeri 25.

Kirpi: Laboratuvarlardan birinin sonuçlarını (Orbit ekoloji) sahadaki gözlemlere göre kalibre ettim. Sonuçları kesin değerler olarak kullanmak yerine, mertebelerine dikkat ediyorum. Laboratuvar analizi nedir nasıl yapılır diye kitaplara daldığım bir dönem oldu, kalibrasyon daha hızlı sonuç veriyor.

Toprak analiz sonuçlarını yorumlayacak bilgisayar programı yok, eklenecek gübreleri seçecek tablo yok.

Kirpi: Yazdım bu programı. 2023’den beri geliştiriyorum, daha bir iki senesi var.

İçinden geçilmiş tarımsal alanlar için müdahale haritası yok.

Açıklama: Türkiye’deki topraklarla Amerika’dakiler bir değil. Bizim topraklarımızda rahat 3000 yıldır ya tarım yapılıyor ya hayvan otlatılıyor ya da ağaçları kesiliyor. Buradaki uygulamaların kılavuza ihtiyacı var. Bu kılavuz için de temel bilgi kitapçığı (bkz: sıradaki problem)

Tarımsal okuryazarlık yok.

Açıklama: Köylerdeki tabloyu görseniz bizim köylümüz okuma yazma bilmiyor dersiniz. Geçtim onu ziraat mühendisleri de bilmiyor gibi. Organik üreticilerde bile sıkıntı var. Analizi alıp hesap yapabilmeli, toprak ya da yaprak örneği nedir, nasıl alınır, ne zaman alınır, sonuçlar nasıl değerlendirilir. Bunları köydeki herkesin tek başına yapabiliyor olmalı. Her civar köyün kendi analizini kendi yapabileceği bir köy laboratuvarı olmalı (valla zor bir şey değil).

Kirpi: Bloga bu konuda yazı dizisi gelecek.

Kavram karmaşası var. Organik nedir, ne değildir halen daha bilinmiyor. Doğal tarım, agroekoloji, sürdürülebilirlik, onarıcı tarım gibi başlıklar hep ortada kalmış.

Açıklama: Sözlük hazırlanması gerekiyor.

Bilgi kirliği var. Bu kirlilikle fiyatları yukarı çekenler var.

Kirpi: Blog bunun için var. Mücadele ediyorum.

Tarımsal makine, alet ve el aletlerinde ciddi eksiklik var. Bu aletlerin eksikliğinden dolayı bilhassa organik üreticiler konvensiyonel tarımla rekabet etmiyor, etmek istemiyor. Fiyatlar düşmüyor.

Kirpi: Kirpi’yi ilk bunun için kurduk. Yüzden fazla aletin prototipi tamamlandı, üçte biri satışta, hepsi Türkiye Marka ve Patent kurumu koruması altında. Orta ve büyük ölçek için sayısız girişim var. Kirpi’nin traktör arkası aparatları da var, ancak seri üretime girmedik.

Küçük ve orta ölçekli üreticiler için sahada eğitim/staj alanları yok.

Açıklama: İstediğiniz kitaptan okuyun sahada tecrübe yoksa uygulama kasar. Üreticilerin farklı teknikleri, aletleri tecrübe edecekleri örnek “çiftliğe” ihtiyaçları var. Yurtdışında sırf bu amaçla kurulmuş üniversite çiftlikleri var.

Kirpi: Bolayır’daki çiftlik başlıca bu amaçla kuruluyor.

kirpinin çiftliği - elma, zeytin ve bostan alanları (resimin parlaklığını arttırmak gerekiyormuş)

Tip projeler yok.

Açıklama: Mühendisler her bölge her koşul için ayrı ayrı proje yapmak yerine tip proje geliştirirler. Ufak tefek birkaç detayını değiştirerek farklı iklimlere, arazilere vb. uygulamalar yapabilirsiniz. Tip projelerin sıkıntısı bölgeye özgü olmadığı için ideal olmaz. Mesela MEB’in tip okul projesi vardı, Kars’taki öğrenciler kışın donuyordu, Güneydekilerin yaz kış penceresi açıktı. Ancak iyi ya da kötü herkese okul sağlandı. Kimse memnun olmasa da ihtiyaç hızla giderildi.

Şimdi diyelim ki organik sertifikalı bir çiftliğiniz var. Tavuklarınız da var. Atıkları tavuklara verip kompost üretmek, sonra bu kompostu bahçenizde kullanmak istiyorsunuz. Böyle bir kümesi pintereste bakıp inşaa edemezsiniz. Kümesin tasarımı nasıl olmalı? Başka bir örnek tavuk traktörü. Kendi traktörünüzü tasarlamak yerine bir kitapçık olsa şu boyda şu keresteden şu boydan kesilecek vidalarla şuradan vidalanacak dese güzel olmaz mıydı? Bir gün gider malzemesini çekerdiniz, ikinci gün monte eder tavukları içine koyardınız. Ancak elimizin altında tip projeler yok.

Kirpi: Pazar bahçeciliği için tip proje geliştirdik, Gelibolu’ya uyguladık. Sonra aynı projeyi birkaç küçük değişiklikle Mardin’e uyguladık. Kompost üretimi ile ilgili tip projemiz de var. Ancak bunları bir kitapta bir araya getirmek gerekiyor.

Üretim kılavuzları yok. Organik üretim kılavuzu da yok (var ama yok), doğal üretim kılavuzu da yok. Onarıcı tarım kılavuzu yok.

Açıklama: Mesela ilgili Tariş’in yayınladığı Zeytin yetiştiriciliği ve hastalık zararlı takvimi diye bir kitapçık var. İlaçlı ya da ilaçsız fark etmez zeytini öğrenmek istiyorsanız bu kılavuz elinizin altında olmalı. Ancak bu kılavuzun organik üretim ya da doğal üretim için tavsiyeleri yok. Zeytin türleri ile ilgili bir kılavuz olsa ne güzel olurdu.

Sırf zeytin değil her sebze ve meyve için kılavuzlar olmalı. İlla yazılı olmasına gerek yok, Curtis Stone’nun eski videoları havuçtur, yeşilliktir hepsine değinmiş. Ancak Türkçe kaynak pek yok.

Onarıcı tarım için yok, doğal üretim için yok… Sayayım mı :)

Kirpi: Mevzu yazılarıyla bu eksikliği kapamaya çalıştım, ancak bir mevzu yazısı rahat iki ayımı alıyor. O yüzden devam etmedim.

Ortak forum/podcast ya da benzeri platform yok. Bazen var bazen yok.

Açıklama: Arada bir ortaya çıkan radyo programlarını, toplaşan gurupları saymazsak bizde permies.com ya da youtubedaki no-till growers (ve forumu) gibi platformlar yok ya da yetersiz

Ata ya da yerel çeşit sorunları

Açıklama: Hibrit çeşit ekmek istiyorsunuz diyelim, kapınıza kadar geliyor. Bu konuda gerçekten çok başarılı. Ata çeşitlerde durum böyle değil. Tohumu kendiniz bulmanız gerekiyor, kendiniz fide hazırlıyorsunuz. Sizin iklime uyup uymayacağını, kaç günde hasada geleceğini, ihtiyaçlarını bilmeden dikiyorsunuz. Şanslıysanız ürün alıyorsunuz ancak müşteri pazarda ata çeşitleri tercih etmiyor.

Kirpi: Ata ve yerel çeşitlerin listesini çıkardım. Bu listeden üretime uyanlarını tespit ettim. Sonra içlerinden bizim damak zevkimize uyan, albenili olanlarını tespit ettim. Gelibolu’daki çiftlikte üretip satışını yapıyoruz. Bu çeşitlerin tohumlarını binlerce kişiye dağıttım, gönderdim. Daha ne yapayım :) Midnight roma domatesi, candy roaster balkabağı, 898 gibi yabancı çeşitler de var Amasya közlemelik mısırı, Bartın yürek domatesi gibi kendi çeşitlerimiz de var. Geçen yıl susuz çeşit avına çıkmıştım. Bu çalışma 8 yıldır sürüyor.

Hibrit çeşitleri de tespit ettik. Ancak üretici sırrı (ticari sır) olacağı için paylaşmıyorum.

Ürün kalite sınıfı yok.

Açıklama: Diyelim ki çok kaliteli domates yetiştirdiniz. Brix değerleri yıkılıyor. Pazara gidip satacaksınız, adı domates, domatesin kilosu 15 lira. Sizin domates oldu 15 lira. Organik sertifikanız var, oldu 60 lira. Bu kadar. Yurtdışında aldığınız şeyin domates olup olmamasına bakılmıyor sadece, kalitesine de bakılıyor ve sınıflandırılıyor. A kalite domates 45 liradır, B kalite 35 liradır diyebilmeli. Bunu bir şekilde oturmamız gerekiyor. Bu konu sadece sebzeyle alakalı değil, et ve sütte de aynı durum var. Gastronomi tayfasının bunu talep etmesi, sınıflandırılmamış ürünleri dışlamaları gerekiyor.

Doğal üretimin sertifikası yok. Yasal zemini yok. Nasıl yapılacağı ile ilgili kaynak yok.

Açıklama: Valla yok. Uzun uzun açıklamaya gerek olduğunu sanmıyorum.

Kirpi: Gelibolu’daki çiftlikte denemeler yapıyorum, sonuçları yayınlayacağım. Şu aşamada kesin olan birkaç nokta var, onlar: üretim alanının en az üçte biri doğal hayata ayrılmış olmalı, toprak onarılmış olmalı, yapraktan ve çiçekten bitki besleme konusunu çalışmak gerekiyor. 

Yasal mevzuatlardaki hatalar

Açıklama: Ukalalık olacağının farkındayım ancak yasalardaki tanımlarda hatalar mevcut. Büyük yanlışlara neden oluyor.

Gönülü denetim yok

Açıklama: Geçen yıllarda organik üreticiler arasında zararlı nematod salgını yaşadık. Bu salgının nereden çıktığını, nasıl yayıldığını bilmiyoruz. Organik üreticiler arasında al sat yapan çok sayıda şirket var. Araya konvensiyonel üretilen meyve sebzelerin karıştığı oluyor. Pazarları organize edenler denetimleri sıkı tutsa da tüketicinin deneyimlerini paylaştığı bir internet sitesine ihtiyaç var. Madem doktorlara puan verip yorum yapabiliyoruz, organik ya da doğal üreticileri de değerlendirebilmeliyiz. Bu sosyal denetim yalnızca sosyal medyayı kapsamamalı, mesela Marmaris pazarındaki Ayşe teyze de orada olmalı.

Kaynak haritaları yok.

Açıklama: Diyelim ki Adanada Kozanda bahçenize su kuyusu açtıracaksınız. Kimi arayacaksınız? Permakültürcülerin ve üreticilerin ortak hatirası/telefon rehberi olması gerekiyor. Bu haritaya bakınca, mesela, damla sulama ekipmanları Kalitek'den alınırmış (10 kişiden 8'i 5 yıldız vermiş) ama depremden sonra teslimlerinde sıkıntı yaşanıyormuş demeliyiz.

Permakültür bitkileri Türkiye’de yok. 

Açıklama: Permakültür tasarımında bazı bitkiler ön plana çıkıyor, mesela karakafes bitkisinin bocking 14 ve bocking 4 çeşitleri. Bu bitkiler Türkiye’de yoktu. Fil sarımsağı, bayır turpu, soğan ve sarımsak çeşitleri, sayısız akasya çeşidi ve benzeri. Bunları bulmak, çoğaltmak gerekiyor.

Kirpi: Bir iki istisna haricinde liste tamamlandı. Bu çalışma 7 yıl sürdü.

Onarıcı tarım için gerekli örtü ekini kılavuzu yok.

Açıklama: Bu konu gerçekten çok üstünkörü geçilmiş. 2000’li yıllarda işlemesiz tarımı Türkiye’de yaymaya çalışan birkaç kişi var, çok çalışmışlar ve onların sayesinde yeşil gübreleme, anıza ekim gibi konular biliniyor ve araştırmalar yapılıyor. Ancak örtü ekini konusu daha tam oturmuş değil. Amerika’da eyalet üniversitesine girdiğinizde hangi örtü ekini ne zaman ekilir, nasıl sonlandırılır, nasıl gübrelenir gibi konular uzun uzun açıklanmış. Tohum karışımları hazır, uygulama kılavuzları ve örnekleri hazır. Biz onlara bakıp bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Mesela ayçiçeği ideal sonbahar örtü ekinidir. Kışı atlatamaz. Ahali bilmiyor, uygulamıyor.

Bunun dışında zaten Onarıcı tarım kılavuzu diye bir şey tümden yok.

Kirpi: Gelibolu’da denemeler yaptım ancak ekipman eksikliğinden devam etmedi.

Biyokömür, kompost, kuru turşu (bokaşi) ve siyah asker sineği önündeki engeller.

Açıklama: Her biri atıkların yönetimiyle ilgili konular. Maalesef her başlıkta da görülmez duvarlara çarpıp duruyoruz. Tüm kaynaklar el altında olsa da biyokömür yaygınlaşmıyor. Kompost geniş alanlara uygulanamıyor. Bokaşi küçük ölçekli olmaya mahkûm. Siyah asker sineği konusu patinaj çekiyor, yaygınlaşmıyor.

Kirpi: Üretim tiplerini tipleştirmek ve uygulayıp göstermek gerekiyor herhalde. Bilmiyorum. Biyokömür ve kompost ile ilgili onlarca paylaşımı hem burada hem de instagramda yaptım. Adım adım takip edip uygulayabilirsiniz.

Tarımsal ticaret ağı organik üretimi ve doğal üretimi kapsamıyor. Mevcut ağ bu tür üretim modellerini dışlıyor.

Açıklama: Ürünleri zehirsiz üretmek sıkıntı değil diyelim. Esas sıkıntı domatesi hasat ettikten en çok 3 gün sonra tüketicinin tabağına ulaşması gerekiyor. Mevcut pazarlama ağları doğal ve organik üretimi kapsamıyor.

Organik üreticiler kendi Pazar ağlarını kurma yoluna gitmiş. Başarılı olanlar olsa da bu durum maliyetleri katlıyor, verimi düşürüyor. Ticaret ile üretim ayrı olmalı. Doğal/eko pazarlar/gıda toplulukları çözüm olmasa da bir miktar rahatlama sağlıyor. Yeterli değiller. Bu çözümlerde organizasyonun esas enerjisi topluluğa sızan çürük elmaları ayıklamaya gidiyor. Yeterli tanıtım yapılamıyor, fiyatlar düşmüyor, ağ gelişmiyor. 

Ticaret siteleri ve uygulamalar bu problemi çözebilirdi. Nedense onlarda takılıp kalıyor. 

Orta ve büyük ölçekte hayata geçen proje yok ya da çok kısıtlı.

Açıklama: Orta ve büyük ölçek farklı. Bu ölçeklerde alınacak riskler yeri geliyor beni aşıyor, bir tek beni değil birçok üreticiyi aşıyor. Zaman gösterecek.

Tepeden inme projeler ve girişimler yerine tabandan tavana yayılan akımlar yok.

Açıklama: Bir projenin halk tarafından sahiplenmesi için onların projede yer alması, projeyle sosyal yapılarının değişmesi ve kendilerinden bir şeyler katması gerekiyor. Türkiye'deki proje yaklaşımı genelde tepeden inme, mevcut soyal yapıya olabildiğince az etki üzerine kurulu. Bu da proje desteğinin kesildiği anda batması anlamına geliyor.

Kirpi: Ben hep tabandan tavana gitme taraftarı oldum. Çok daha zor ancak dalgalanmalarda, ekonomik zorluklarda yardımcı oluyor. Mesela bu sene Kirpi'nin üretimi durdurması gerekirdi, ancak köyden aldığım destek sayesinde böyle bir durum yaşamadık. Yeri geldi domatesi köydekiler sattı, kendilerine aldılar. Hasata gönüllü yardıma geldiler. Alet gerekti paylaştılar, zeytin hasatı için arabasından akü söküp veren oldu. Hikayeye dahil oldukları için, yer aldıkları için. (iki yıldan nerden nereye..)

Yoksa ben de biliyorum parayla "köyden kadın getirmeyi", "adama tarla sürdürmeyi". 

Gibi...

Gibi...